Aynı dizilişlerle 4-3-3 yenemezsen yenilme anlayışı ile sahaya çıkan iki takımdan da 90 dakika süresince bir o kale bir bu kale atakları ile dolu bir final oyunu beklenemezdi.

Trabzonspor'un Nwakaeme, Edgar ve Vitor Hugo gibi önemli oyuncularının yokluğunun yanında bir de sakatlıktan yeni çıkmış Bakasetas ve Abdülkadir Ömür gibi oyuncularının da formsuzlukları söz konusu olunca işin ucunda Midyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak vardı ki işi dengeli tedbirli yorumlamak gerekirdi.

İşte bu nedenle bu işi ustasına vermek gerekirdi.

Beyni ile bileklerini birlikte kullanan Hamsik oldu.

Bu usta o da bir okestra şefi gibi altlayınca paslarla oyunu yerinde çabuklatıp yerinde ağırlaştırarak gerektiğinde de alan ve adam markajı yaparak görevini ifa etti.

Her iki takımın oyun anlayışı böyle olunca da gol kişisel hatalara kalmış oldu bunu da iki direkten dönen toplara izin verip bir de penaltı pozisyonunda Başakşehirli Hasan Ali oldu.

Ancak VAR ile yoklar arasındaki hakemler penaltıyı görmemezlikten geldiler.

Daha ilginç olanı penaltıyı yapan oyuncu böyle penaltı olmaz olursa şayet Türkiye şey yapardı deyiverdi.

Bu çocuk haklı zira ona göre penaltı olabilmesi için o oyuncunun kolunu veya ayağını eline vermesi gerekirdi.

Sonuçta Trabzonpor takımi böylesi bir kritik bir maçtan istediğini alırken Başakşehir takımı da havasını almış oldu ve takımı kadar mükemmel işlere imza atan her zaman sıra dışı olan enerjisi ve sinerjisi ile dop dolu Trabzon taraftarlarını dün akşam izlerken İstanbul'daki Olimpiyat stadı gözlerimin önüne geldi.

İnanıyorum ki Akyazı'da 60 bin, 70 bin kapasiteli olsa idi yine doldurulurdu.

Temkinli olarak tedbiri elden bırakmayarak ikinci yarıda da aynı güzellikte iyi seyirler.

BAŞARILAR DİLERİM....