Türkiye tarımı bir takım özellikleri nedeniyle ekonomik bir sektör olmakla birlikte aynı zamanda sosyal bir olay meselesidir.
Bilgi ve iletişim rakip tanımaz bir şekilde hızını sürdürürken, tarımında çok yönlü ekonomik ve sosyal çevreside gittikçe dünya ölçeğinde yeni yeni boyutlar kazanmaktadır.
Onun içindir ki yaşamın zorunlu kıldığı değişim ve dönüşüm senaryolarının hızlanarak insanlığa sunulması güvenilir ve güncel gıda arzına sahip olmak temel bir şarttır.
Ülkemiz tarımının geçmişteki üretici besleyici ve kendi kendine yeterli olması artık aynı çizgiyi takip etmediğinden, çeşitli kırılmalar olmakta ve riskler artmakta haliyle rekabete dayanıklılığıda gittikçe azalmaktadır.
Tarım her şeyden önce; toprak, iklim, su, girdi ve insan kaynağıyla kollektif unsurları bir arada barındıran stratejik faaliyet olmakla birlikte diğer bileşenleriylede bir bütünlük içinde olmalı ki ülkemiz beslenme sorununu çözebilsin.
Zira dünyada her şey hızlı bir şekilde gelişip değişip üst düzeyde belirlenirken bizler hala Türkiye gibi birkaç ülkeyi besleme kapasitesine sahip ovalarımızda sulama şebekelerini dahi kuramazken, topraklarımızı da yeterince işleyememek gibi bir sıkıntıyla boğuşmaktayız.
Onun içindir ki alışılagelmiş günlük veya kısa periyotlu aile ihtiyacını karşılamak için dahi yoğun bir üretimsizlikle ülkemiz karşı karşıya kalmış durumdadır.
Kırsalda tarımsal üretimle uğraşan çiftçiler yaşlanmış ve gençler ise bu alanda gelecek görmedikleri için köyleri terketmektedirler.
Bunun yanında girdi fiyatlarıyla gittikçe artan yük, üreticiyi daha zorlamakla birlikte ürünlerini değer fiyattan satamadıkları için harcanan emek ve boşuna geçen yıllar artık usandırıcı bir aşamaya ulaşmıştır.
Ayrıca ülkemizde üretilen yeteri ölçüde bir çok ürün için düşük gümrük vergili ve kota sınırı olmaksızın yurtdışından ürün ithal edilmesine izin verilmeside çiftçiyi zorlayan başka bir olgudur.
Ayrıca üretim ve pazarlama şartları ağırlaşırken 1.2. ve 3.sınıf tarım arazilerinin başta konut inşaatına açılması ve yabancılara arazi satılması ise tarımsal üretimin önündeki en büyük engellerden birini oluşturmaktadır.
Yine havza planlamarı yapılmayarak bu alanlarda yerleşimin yoğunlaşmasıda geri dönülmesi zor bir tasarruf olarak tarımsal açıdan toprak bağlamında ciddi bir sorun oluşturmaktadır.
Zaman içinde bakımsızlıktan dolayı meraların vasıflarını kaybetmesi önemli ölçüde hayvancılığın önünü kesen bir duruma gelmiştir.
Tüm bunlara paralel olarak; Tütün üretiminin yasaklanması ve tekel fabrikalarının satılması, şeker fabrikalarının, et balık kurumu tesislerinin, sebze fidesi üretim seralarının, tohum ıslah istasyonlarının, devlete ait süt fabrikalarının, devlet üretme çiftliklerinin, hayvancılıkta tabi tohumlamanın kaldırılması, meyve fidanı üretim merkezlerinin kapatılması, üretici birliklerinin kapatılarak çiftçilerin örgütlenmelerinin önünün kesilmesi, tarımsal sulama sistemlerinin çok eskimiş olması ve rehabilite edilmemeleri bir yana devreye yeni yeni sulama sistemlerinin sokulmaması, sulama suyunun yetersiz ve pahalı olması, araziye verilen mazot, gübre ve teşvik paralarının yıllardır artırılmaması, enerji fiyatlarının çok yüksek olması ve bu anlamda çiftçiye sübvansiyon uygulanmaması, ürün fiyatlarının maliyet analizine göre belirlenmemesi, toprak su ve zirai mücadele gibi teknik kurumların kapatılması, yüksek ve düşük rekolte arasında bir dengenin sağlanamaması, çiftçinin tüccarın inisiyatifine bırakılması, tarımsal üretim ve havza planlamalarının yapılmaması, kredi faizlerinin çok yüksek olması ve çiftçinin ekonomik gücünü aşması,
Çiftçinin elindeki; traktör, mibzer, biçerdöver, remork, kültüvatör ve ilaçlama makineleri gibi araçların eskimiş olması ve çiftçilerin bunları yenileyememesi, üreticilerin aldığı krediyi ödeyememeleri neticesinde mal ve mülklerine icra yoluyla el konulması ve toprağını satması gibi daha birçok durum tarımsal üretime darbe vurmuş ve bundan dolayıda gıda fiyatları tavan yapmaya devam etmektedir.Serbest piyasa işleyişinin başka hiç bir denetime girmeden, fiyat belirlenmesi her sektörde devam ettiği gibi tarım sektöründe bu durum daha yakıcı hale gelmiştir.
İnsanlar bir giysiyi beş yıl ve daha fazla kullanabilir ancak,gıda maddelerinde böyle bir durum söz konusu değildir.
İşte tamda burada "Kendi kendimize yeterli yedi ülkeden biriyken" ne olduda tarımda istenilen üretimi yapamayarak dışa bağımlı hale geldik.İşte bu sorunun cevabı yukarıda açıklanan kurumsal sorunlardır.
Tarımsal üretimin gelişerek yeni yeni açılımlarla ülkemizin bir tahıl ve gıda anbarı olmasının önünü kesmiş ve bugün ki duruma düşmemize sebep olmuştur.
Türk kültüründe; denizde, barajda ve gölde avlanan balıkçılar, ava çıkarken birbirlerine "RASTGELE" diye bir ifade kullanırlar.
Burada ifade edilmek istenen milyarlarca metreküp su ortamında balık bulmak ve avlamak zor ve aynı zamanda bir şans olayıdır.
Onun içindir ki balıkçılar uzun yıllar avlanma deneyimlerine bağlı olarak böyle bir veciz söz üretmişlerdir.
İşte tarımda da olay bu aşamaya taşınmış ne üreten ne üretmeyen ne alıp satan ve nede kontrol mekanizması belli olmadığı için çiftçilerin işi balıkçılarda olduğu gibi döndü RASTGELEYE.
Onun için her şeye rağmen tarımda yeni bir çıkış yakalama imkanı önümüzde durmakta ve bizleri çağırmaktadır.İşte bu çıkmazdan kurtulmak için;
Doğru ve isabetli bir toprak ve üretim planlaması, çağdaş yeniliklerin tarım sektörüne ivedilikle ikame edilmesi, su kaynaklarının fizibil kullanımının ve israfsız planlanması, tarımsal veri tabanı oluşturulması, tarladan markete kadar olan, üretim ve pazarlama zincirinin bir örgütlülük içinde denetim altına alınması, kooperatif ve birliklerin sorunlu dönemlerinde kullanılmak üzere ekonomik işlevlerini devam ettirebilmeleri için fon oluşturulması, hal kanununun acilen çıkarılması, bölgesel bazlı ürün havzaları oluşturulması, araziye verilen teşviğin değiştirilerek ürüne verilmesi ve her yıl miktarının günün koşullarına göre artırılması, ekonomik risklere karşı çiftçinin mağdur olmaması için tüm karar mekanizmalarıyla bilimsel çalışmaların başlatılarak kalıcı ve kesintisiz hale getirilmesi, tarımsal amaçlı kullanılan su fiyatlarının düşürülmesi, mazottan alın özel tüketim vergisinin kaldırılması, kredi faizlerinin bir defaya mahsus olarak kaldırılıp ana paranın uygun bir takvime göre yapılandırılması, üretim planlaması ve veri bankası oluşturulması, doğal afetlerde TARSİM ve özel sigorta olup olmadığına bakılmaksızın zarar ziyan parasının ödenmesi ve Stratejik bir rezerv olan yeraltı su kaynaklarının korunması.
Tarıma ;tüm bu ve benzeri seçeneklere dayalı bir standart getirilmeli yoksa RASTGELE tarımla kendi kendimizin sonunu belirleriz.