Çocukluğumdan beri Özdil'deki evimin penceresinden gördüğüm kadraj Ayor, Takut yaylası ve Üç pınar meziresi..
Üç Pınar meziresi (İsmail abi)  denince akla Donmuş kavurma, fırından yeni çıkmış pide ve Kars kaşarının Üçpınar Yaylası'nda 1 yıl bekledikten sonraki hali gelir. Kaşarın anavatanı Kars'ta bile bu lezzette kaşarı bulamazsınız.
Bilimsel olarak incelenmesi gereken bir konu...
***
Haziran ayının ilk haftasıydı sanırım artık Takut Yaylası'na zaman ayırma vakti gelmiş kamp hazırlıklarına başlamıştık.
Her ne kadar yüksek bir dağ olmasa da mistik dokusu beni çekiyordu.
Nüfus kağıdının olmadığı yıllarda çok vakalar vuku bulmuş; yayladan dönüşlerde ve gidişlerde hava muhalefeti nedeniylede Takut boğazı korkulan aşılması gereken bir mihenk taşı olmuştu. Hatta şimdi bile Takut boğazına geldiğinizde bir karar vermek durumundasınız.
Ya Üçpınar'dan devam ederek Özdil’den Yomra üzerinden Trabzon’a yada Simena dağı Tahtalı kahveden Oymalıtepe’ den Trabzon’a ulaşabilirsiniz.
Her Cumartesi sabahı gibi Sebahattin dayımın çay ocağında buluştuk.
(Sebahattin dayım köydeki herkesin dayısı olmuş her sabah 04:00 kalkar sabah namazından çıkan cemaate kalvaltı hazırlar ki bu kahvaltı 08:00 a kadar devam eder ve her gün aralıksız devam eder ben bu yaşıma kadar dayımın bir sabah gelmediğini görmedim.Taki ölene kadar Nur içinde  yat insan dostu)Gene dayım ekmeğini zeytinini almış Sadık amca kermut balı, tereyağı ve peynirini poşetlemiş sanki bizi bekliyordu.Agasi gel kermut balı aldım bu sabah diyip bizi buyur etti.Davete icabet asalettendir deyüp oturduk. Mükemmel bir kahvaltıdan sonra yollara koyulduk.Motorsiklet ve arazi araçlarımızla beraber Oymalı Kazanta üzerinden Tahtalı Kahveye pirinin dağ dükkanına vardık.



Sabahki kahvaltıdan sonra nefis Sincankaya suyundan odun ateşi ve bakır semaverde yapılmış çaya kimse hayır diyemezdi.
Tekrar yollardayız..
Sazlık ve Hoca suyu mezireleri üzerinden Takut yaylasına vardık. Kamp için uygun yer bulmak her zaman kolay olmuyordu. Takuttan Özdil'e bakarken her sabah baktığım manzaradaydım artık. Bergamut kokulu bir sevinç kaplamış, çadırımı kuracağım yerde bura olmalıydı. Olduğum yeri kontrol edip arkadaşlar kamp alanımızı buldum diye seslendim.
Meyilli bir alandan başlayan komar çiçekleri düze gelince yerini zifin çiçeğine bırakıyordu. Ama sırt üzeri olduğu için fazla rüzgar alma olasılığına karşı çadır iplerinin gergin olması gerektiği kanısına vardık. Kampımız hazırdı Hava alacakaranlığa dönüşmük akşam olmuştu. Manzara nefisti bir tarafımızda kara denize Yomra üzerinden bakmak diğer taraftan Ziyarettepe Dağına alttan bakmak ve aynı zamanda eski göç yolunun üzerinde kamp atmak. Kamp ateşi yakmaya eskiden beri karşı olmama rağmen burası kamp ateşi yakılabilecek ender yerlerden bir yer. Hem daha önce ateş yakılmış olduğu belli olan ocaklık vari bir yer var hemde altı taş doğaya zarar verme olasılığımız sıfır.
Ateşi yaktık etrafında kolonimizi oluşturup akşam yemeğimizi ateşin etrafında yedik menüde orta doğu ve balkanların gurmesi imdat yılmaz trafından hazırlanmış  kazanda güveç ve soğanın cücüğü vardı.Yemekler yendi gecenin ilerleyen saatine kadar dost muhabbeti devam etti.
Ama sabah tırmanış vardı.
Ve bizler dinlenmiş olmalıydık.
Tüm ekip dinlenmeye çekildi....



Sabah 08:00 gibi ayaktaydık. Mükemmel bir kahvaltıdan sonra artık bizi kayamıza getirecek patikadaydık.Müslüm, Hüseyin, Turgay,kayaya ulaştıklarında oyuncağına kavuşmuş çocuklar gibi sevindiler. Müslüm ve Hüseyin geleneksel tırmanmaya başladılar bile ben yeni keşifler ve ayak basılmamış bölgeleri tespite başlamıştım bile..
Saatlerce dolaşıp çöp rastlamamak ne güzel şey allahım.Yosunlarla kaplı taşlar ağaçlar dere sesi sanki 10 dakika önce önüden yürümüş bir ayının arkasından yürümek hissi Jack Wolfkin logosu gibi çamurda yansımış iz. Kandaki değerleri bile değiştirecek adrenalin salgılıyordu.
Saat 15:00 yaklaşıyordu.
Tekrar arkadaşların yanına geldim.



Tırmanış bitmiş ipler toplanmaya başlamıştı. Toparlanmış araç yoluna çıkmıştık bile o ne KTM 990 ve yamaha 660 xt bunlar Trabzonda Motorsiklet denince akla gelen ilk isim motorla çöller aşmış Japonyaya kadar gitmiş. Sedat Bozkurt ve Trabzonun sevilen Fotoğraf sanatcısı Metin Öztürk'den başkası olamazdı. Ekip Sedat hocamın ve üstat Metin Öztürk'ün gelmesine sevinmişti.
Ama acıkmıştıkta. Üçpınar yaylası araç ile uzaktı ama tarihi doku içerisnde kaybolan taş döşeli patika hala eski özelliğini kaybetmemişti.
Ekibin bir kısmı eski patikayı takip ederek Üçpınar yaylasına varmıştı bile.



Sedat hocam ve Metin bey motor ile biz ise  araçla Üçpınar Hanlarına kavurma yemeye gittik.
Şans bu ya Tesis Sahibi İsmail abi kış için kavurma hazırlıyordu.
Normalde bu kavurma 6 ay sonra donmuş vaziyette yenmek üzere hazırlanmıştı ama…
Beraberce ziyafetteydik.Bir  kazan kavurma bize Akçaabatın un helvası gibi gelmişti. Çaylar içildi sohbet derken yine yollardaydık.
Özdil’ e kadar beraberce gittik...
Ve veda zamanı haftaya başka keşiflerde buluşmak dileğiyle hoşçakalın..

Yapmadan dönme

* Üçpınar Yaylası'na Giderken Özdilde Sebahattin dayımın çayını içmeyi
* Üçpınar Tesisleri'nde kaşar ve sıcak pide yemeyi
* Geçmiş yıldan kalma kavurma yemeyi
* Tesis sahibi ile helallaşmeden dönmeyi
* Ayor boğazına geçip eski Duran'a deresine bakmayı ihmal etme