Günlerden Cuma…

Dolmuştayız cümbür cemaat.

Dışarıda kimse kalmadı desek yeridir.

Yol alıyoruz Akçaabat'a...

Ve tütünden konuşuyor herkes.

Bir zamanlar tarlalara renk veren tütünden. 

Zahmetinden, telaşından...

+

Düğünlerin, derneklerin tek ödeneğiymiş tütün.

Onun için çok, ama çok kıymetliymiş. 

Köylerde, sabahın köründe…

Toprağa henüz çiğ düşmeden girilirmiş tarlalara.

Yaşlısı, genci, kadını, erkeği, çoluğu, çocuğu...

Anlayacağınız;

Şimdilerde sofralarda dahi bir araya gelmekte zorlanan aileler, eskiden emek için toplanırmış gecenin ayazında.

Dediğimiz gibi…

Umutmuş herkes için tütün. 

Kimi için düğün, kimi için bir çift yeni kara lastik, kimi içinse sadece helva ile pideymiş...

+

Komşuluğun nirvanaya ulaştığı dönemlermiş bahse konu o dönemler.

İmece usulü çalışmak, yorgunluğunu alırmış herkesin.

Yalnız tarlalarda, damlarda değilmiş iş telaşı.

Satışa hazır hale getirmek için el birliğiyle sabahlara kadar uğraşılırmış çimento kağıtlarıyla.

Deste deste, boy boy istiflenirmiş tütün…

O denli önemsenirmiş yani.

+

Nitekim.

En çok onu eken, en zengin bilinirmiş…

+

Sami Amca varmış bizim oralarda…

Eski adı İlana olan köyümüzün ilk memuru...

1970'lerde ziraatçi olmuş demelerine...

Alay etmişler, herkes yadırgamış O'nu memur olduğu için.

Millete uşaklık mı edeceksin, parasız kalırsın, tarlandan çıkma demişler.

Varıp gitmiş gitmiş yine de...

+

Neyse konumuz dağılmasın.

Anlatmak istediğim değerli okurlar...

Zahmetli ve rahmetli tütünün telaşı bir yana, marul dahi ekilmiyor artık köylerde.

Uğraş istiyormuş, öyle diyorlar. 

Hal böyleyken...

Pazardan alınan da tat vermiyormuş sofralara.

Nasıl versin!

Her şeyin tadı tarlada kalmış.

Tarlalarsa 1970'lerde...

+

Sağlıcakla…