Çok Çalışmak mı?

Zamanın hızıyla birlikte hayatın içindeki akışlar da çok hızlı değişiyor. Bu hıza ve sürece adapte olmak, çok ciddi bir disiplin ve uğraşı gerektiriyor.

Değişen Çağlar, Yeni Fırsatlar

Bütün çağların (Tarım, Sanayi, Endüstri, Çeviklik Çağı) değişiminde, hayatın daha zor olacağına ve insanların işlerini kaybedeceğine dikkat çekildi. Aslında olan şuydu: Her geçiş, kendi içinde yeni fırsatlar, yeni alanlar ya da yeni meslekler oluşturdu. Bu yeni süreçlere adapte olanlar, daha iyi kazandılar, daha iyi hayat yaşadılar.

Nitelikli İnsan Gücüne Olan İhtiyaç

Bu süreçlerde çok istatistiksel bir veri çıktı ortaya: Her çağ, kendi içinde nüfusunun %25’i kadar nitelikli insan ihtiyacı doğurdu. Yani, dünya nüfusu 4 milyar iken 1 milyar nitelikli insan gücüne ihtiyaç vardı. Bugün, dünya nüfusu 8 milyar; 2 milyar nitelikli insan gücüne ihtiyaç var.

Pandemi Sonrası Hızlanan Değişim

2020 pandemisiyle birlikte bu değişim, gelişim ve dönüşüm hızı çok daha arttı. Ve gün geçtikçe bu hız yükseliyor. Teknoloji ve yapay zekâ, her alanda kullanılabilir hale geldi. Bu süreç, kendi içinde yeni fırsatlar, yeni meslekler ve yeni iş alanları oluşturuyor. Bizlere düşen; bu sürece adapte olmak ve bu fırsatların içerisinde yer almak için mücadele etmek.

Yeni Dünya Düzeninde Çok Yönlülük

Yeni dünya kavramındaki en önemli gerçeklerden biri “Her şeyden bir şey, bir şeyin her şeyini bil” oldu. Çok yönlülüğün önemi bu noktada çok artıyor.

Çok Çalışmak mı, Verimli Çalışmak mı?

İşte tam bu noktada, geçmişte çok kullandığımız “çok çalışmak” kavramının da yeniden sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Çok çalışmak mı?

Yoksa nitelikli ve verimli çalışmak mı?

Yeni dünya sürecine adapte olmak ve verimli olabilmek için, kendimize en çok sormamız gereken gerçek bu olmalı:

• Ben ne yapıyorum?
• Yaptığım ne işe yarıyor?
• Sonunda ne elde ediyorum?

Baltayı Bilemek

Bununla ilgili Stephen R. Covey’in “Etkili İnsanın Yedi Alışkanlığı” kitabındaki 7. alışkanlık olan “Baltayı Bilemek” kavramına atıfta bulunmak istiyorum.

Hikaye şöyle:

Ormanda iki oduncu varmış. İkisi de sabahtan akşama kadar odun kesermiş. Biri hiç ara vermeden, durmak dinlenmek bilmeden çalışırmış. Diğeri de çalışırmış ama sık sık mola verirmiş. Öğle yemeğini güzelce yer, ardından azıcık kestirirmiş.

Günün sonunda kesilen odunlara bakıldığında, durmaksızın canhıraş bir şekilde çalışanın yerine, mola veren, dinlenmeye de zaman ayıran daha iyi iş çıkarırmış.

Deli gibi çalışan buna anlam veremiyormuş. Bir gün “Bu nasıl oluyor yahu?” diye sormuş arkadaşına.
Arkadaşı gülümseyerek sormuş:
“Baltanı en son ne zaman biledin?”

“Baltayı bilemek mi?” demiş diğeri.
“Buna hiç zamanım yoktu ki…” demiş.

Meğerse; mola veren oduncu, mola zamanlarında vücudunu dinlendirdiği gibi kullandığı aleti edevatı da gözden geçirirmiş. Baltasını bilemeyi ihmal etmezmiş.

Koşmak mı, Sonuca Ulaşmak mı?

Zamanımızda çok çalıştığını, çok koşturduğunu söyleyen tüm çalışanlara ve yöneticilere “Baltayı bileyip bilemediklerini” bir sormak lazım. ☺
Bu koşturmanın sonundaki ağaç sayısına bir bakmaları gerektiğini hatırlatmak gerekli!

Sonuç Odaklı Olmak

İşte zamanın en önemli gerçeği: Yaptığınız şeylerin süreçlerini ve sonuçlarını iyi bilmelisiniz.
En önemlisi de; ne yaptığınızın nasıl algılandığı ve sonuçlarının ne olduğu ile çok ilgilenmelisiniz.

Belki de çok çalışmanız gerekmiyordur. ☺

Sevgiler.