Kış aylarında yollarını karların örttüğü geçit vermez dağlardı bunlar. Saklı güzelliklerini ancak beyaz örtü eriyip derelere karıştıktan sonra gösteriyorlardı.

Abdal Musa’nın ününü iki yıl önce ilkbaharda, Gülaçar tarafından Artabel  göllerine gittiğimde duymuştum.

Doğu Karadeniz'in Kaçkar'dan sonraki ikinci en yüksek noktasına, 3 bin 331 metrelik Abdal Musa Tepesi'ne sahipti bu sarp dağlar.

Eteklerinde çok sayıda buzul gölünün bulunduğunu öğrenmek beni daha da heyecanlandırıyordu.

Bu nadide alanla tanışmak için sabırsızlanıyordum.

Mayıs ayı gelmişti ve ben hala Abdal Musa ya çıkmayı aklımdan çıkaramamıştım.

Daha önce Abdalmusa ya defalarca gidilmesine rağmen Yılanlı rotası pek kullanılmıyordu.

Gümüştuğ yani Avliyana lı dostum dağcı Mehmet Dede ile irtibata geçtim.

Dağ yolunun kısmen açık olduğunu istediğim zaman dostlarımı alıp gelebileceğimi söyledi.

Perşembe akşamı ÖDAK’ın (Özdil Doğa Aktiviteleri Spor Klübü)  rutin toplantısında bu konuyu açtım.

Toplantının sonunda Abdal Musa ekibi yaklaşık 10 kişi olmuştu.

Ve Cumartesi sabahı Meydanda Osmanlı Çınarının altında buluşmak üzere sözleştik.

Torul Kaymakamlığı ve Jandarma ile irtibata geçip yapacağımız etkinlik için bilgilendirme yaptık.

Ve beklenen gün gelmişti.

Meydandan iki araç ile yola çıktık.

Zigana dağını sisler arasında geçtik.

Torula geldiğimizde biraz önceki sis yok olmuş yerini güneşe bırakmıştı.



Daha yolumuz vardı.

Sabah kahvaltısı öğle yemeğini birleştirip Çicek lokantasına gittik.

Akşama kadar yemek yemeyeceğimiz konusunda arkadaşları bilgilendirdim.

Yemek faslından sonra Çit deresi avliyana köyüne vardık.Dağcı dostum Mehmet dede’yide alarak Dulağa yaylasından geçerek Yılanlı Yaylasına Mehmetin dağevine vardık.

Çadırları
kurup Aklimatizasyon  tırmanışına başladık.

Hedefimiz dağdibi dediğimiz düzlüktü.3 saatlik bir yürüyüşten sonra ana kampımıza döndük.

Yaklaşık 10 kişilik ekiptik ve Mehmet kardeşim bize akşam yemeği hazırlıyordu.

Yemekler yenilip çaylar içilince Mehmet kardeşimden dağevinde kimsenin kalmaması herkesin çadırında kalması konusunda söz aldım.

Sabah 07:00 da herkes kalkıp kahvaltısını yapmış olmalıydı.

Nihayet beklenen an gelmiş ekip hazırlanmıştı.

Rehberimiz Mehmet Dede önderliğinde rotaya girmiştik bile…

Mayıs ayının güzelliğini yaşıyorduk.Vargel çiçekleri kar kürtüklerini delerek gün yüzüne çıkmış dağcı ve yaylacılara artık gelin demeye çalışıyordu.

Dün Aklimatizasyonu bitirdiğimiz noktaya varmıştık

Artık attığımız her adım bizi zirveye yaklaştırıyordu.

Önümüzde buzdan bir duvar vardı ve krampon takmak zorundaydık.

Yusuf hocam sert tabanlı ayakkabıları ile sertçe kara vurarak bize iz açtı.

Yaklaşık 10 kişi zor bir kulvara girdik.

Yusuf hocamın açtığı izler işimize çok yaramış buz duvarını kısa zamanda aşmıştık.

Ekibi ikiye bölerek devam ettik  bir ekip kılçıktan, ip birliğiyle devam edecek diğer ekip de kangel  (viraj) kayalığı arkadan dolaşarak aşıt’ı aştı.

3100 mt de tekrar beraberiz.

Son 200 mt deyiz Ekipte baş ağrısı ,kusma gibi yüksek dağ hastalığı belirtileri başlamıştı.

10 dakika mola verip kurutulmuş meyve atıştırıp su ihtiyacımızı giderdik.

Zirvedeki baba taşları görünmeye başlamıştı.

Kar fırtınası ve tipi devam ediyor tırmanışımız son 100 mt de zora girmişti.

Herkes bulduğu bir kayanın arkasına sığınmış fırtınanın geçmesini bekliyordu.

Bir süre sonra fırtına dinmiş tipi açılmış etraf görülmeye başlamıştı.

Artık zirveye dokunma zamanı gelmişti.

Mehmet ve Yusuf hocam zirve defterini ararken biz fotoğraf çekip o anı yaşatmaya ve dostlarımızla paylaşmaya çalışıyorduk.

Zirvede yaklaşık 1 saat kaldık.Manzara müthişti.

Ve o an oradan kimsenin inesi yoktu.

En kısa zamanda Abdal Musa ya tekrar gitmek üzere bu güzel mekandan dağların dağından ayrılmak zorunda kaldık.

Teşekkürler K2 görünümlü Abdal Musa …Teşekkürler Mehmet Dede…Teşekkürler Katılımcı Dostlar…