Çelik yeleğimi giydim, her türlü atışa hazırım… Şu fındık fiyatı konusunda üreticilerin aslında üretici gibi görünenlerin biraz canını sıkacağım. 

Açıklanan fiyatın altında fındık alımı tartışması var ya:
Şu bir gerçek, artık kalitesiz malı kimse satın almak istemiyor.
Ama biz ısrarla kalitesiz malımızı da kaliteli fiyatına satmak istiyoruz.
İşimize gelmeyince de topu devlete atıyoruz, 

Kim ne etsin sizin yaş, küflü, kurutmaya üşendiğiniz, kendinize bile yemeklik ayırmayıp marketten hazır kavrulmuş aldığınız fındığınızı…

Keriz mi zannediyorsunuz bu iş ile ilgilenenleri.
Kimse zarar edeceği bir ürünü almaz, satamayacağı bir ürüne ederinden çok para vermez.  

Fiyat ne kadar açıklandı yüzde 50 randımana 27 TL. 

Fındığını 23'ten de satan varmış… Sen yap 50 randıman üzeri fındık bakalım 30 TL'ye kadar çıkmıyor mu fiyatı…

Millet olarak alışmışız kendi sorumsuzluklarımızı başkalarının üzerine yıkmaya. Artık devir o eski devir değil. 

Devlet de keriz değil (üreticiye karşı), millet de keriz değil…

Fındığına bahçede güzel bak, gübrele, ilaçla, seyrekleştir, gençleştir, tarlana devletten desteğini de al, sonra gel paşalar gibi benim fındığım en kalite fındık de devletin açıkladığı rakamın da üzerinde fındığını sat…

1 yıl yan gelip yatıp, yılın 10 günü fındıklığa tatil amaçlı gelip bir de en yüksek fiyat beklemek akla ziyan bir durumdur…

Bir de ‘Biz 25'e veriyoruz ama kavrulmuş fındık 90 TL’ diye serzenişte bulunanlar var. Kardeşim sen de fındığını kurut, kır, seç, kavur, paketle sat... Bu işi meslek edinirsen para çok... Ama ek gelir görürsen kusura bakma... 

Takipteysen fiyatları, al bir kavurma makinesi, al bir kırma makinesi…

O zaman sen de satarsın. Sen de daha çok kazanırsın…

Ağlamak çare değil, dilenmek çare değil. 

Çare çalışmakta, direnmekte, üretmekte... 

-

SAYIN ERDOĞAN VE CUKKACILAR 

Daha uyaralı 1-2 hafta olmuştu. 

Ne demiştim, ‘Bu market karteli ülkede ekonomik darbe yapacak güce erişti…’

Aynen de öyle oldular. 

Yarın isteseler ülkede ekonomik kaos çıkarırlar…

Bizim de bu serzenişimizin üzerinden çok geçmeden Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan bu market zincirleri ile ilgili ağır ifadeler kullandı. 

Sonra art arda bir denetim ve ceza furyası ve anında gündem değişti. 

Ama ben eminim ki bu gaz alma metoduydu.
Sayın Cumhurbaşkanına da 'Efendim gereğini yaptık' denildi. 

Çünkü bu 3 harfli marketlerin kimin kontrolünde olduğunu herkes biliyor. 

2-3 göstermelik denetim, birkaç bin liralık göstermelik ceza... İş bitti öyle mi? 

Siz inanabiliyor musunuz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiğinde olmayacak bir talimatını... Ama oldu gibi göstermek de işin en kolayı. 

Ama etrafı öylesine kuşatılmış ki, birileri devletin değil kendi bekasının peşin düşmüş... 

‘Batan geminin malları bunlar’ dercesine ne vurursam kardır diyenler belli ki azmış durumda…

Padişahım çok yaşa diyor marketi de idare ediyor, ihracatçıyı da müteahhitti de... 

Erdoğan'a birileri gerçekleri anlattığında o etrafındaki çıkarcı tayfa pozisyon alıp suçlu ile devlet arasında aracılıktan yine nemalanıyor.

Büyük dediğimiz işadamları mevzuatlar, yasalar genelgeler nedeniyle takıldıkları birçok sorunu bir şekilde eğer doğru kişilere ulaşabilirse hallediyormuş. Bazı konularda iş meclisten yasa çıkartmaya kadar geliyormuş…

Ankara'daki bir siyasetçi düzenin artık değişmeyeceğini Sayın Erdoğan’a gerçekleri kimsenin tam anlamıyla göstermediğini, anlatmadığını, herkesin 'Ne alırsam kardır' zihniyeti ile durumu idare etme yoluna giderek partiyi ve Erdoğan'ı düşünmeden hareket ettiğini ifade ediyor...

Ve diyor ki Erdoğan'ın etrafındakilerin ve yine siyasette öne çıkmış isimlerin etrafındaki insanların durumlarına bakın… 

Hepsi devletin memurudur ama hepsi milyonluk hayatlar sürerler. 

Çünkü hepsinin bu konuma geldikten sonra ayrı bir iş kolu olmuştur, kendisinin olmamışsa oğlunun, kardeşinin, babasının, eşinin dostunun olmuştur... 

Devlete tam bağımlı ama resmiyette bağımsız. 

İş gör iş al, iş gör iş yeri al, iş gör ortak ol, iş gör işe koy, iş gör iş ver, iş gör ödenek al, gibi muhteşem bir dönüşüm sistemi kurulmuş diyorlar Ankara'da…

Zaten Erdoğan bunları duysa bu pahalılığı, millete yapılan bu zulmü, bu eziyeti, sağlıkta eğitimde ve birçok alandaki geri gidişi, israfı, liyakatsizliği, ahlaksızlığı bilse görse bu kadar başı boşluk olur mu?  

Olmaz dimi… 

Ama bir yandan da Sayın Cumhurbaşkanı o kadar halk ile bir araya geliyor öğrencilerle oturuyor, kalkıyor, esnafın ayağına gidiyor çay içiyor. 

Hiç kimse Sayın Erdoğan'a bunlardan bahsetmiyor mu?  

Mutfakta yangın var, sağlıkta soygun var, eğitimde isyan var,  devlet de israf var vurgun var demiyor…

Neler duyuyoruz neler. Akıllara ziyan. Ama belge, ah o belge…

Olur mu rüşvetin belgesi.  

Her şey ve herkes kontrolden çıkmış durumda. 

İş kalmış cukkacılara…

İnanın duydum şaşırdım, Ankara'da randevu çeteleri varmış… Üst düzey devlet yöneticilerine yakın isimleri ayarlayıp arayı kurup onları memnun edip randevu alma veya üst düzey devlet yöneticileri ile fotoğraf çektirme gibi 50 bin ile 250 bin arası Ankara'da değişen tarifeler olduğu söyleniyor. Keşke bir ispatı olsa dedik ama maalesef.  Rüşvetin belgesi olur mu? 

Ankara'ya da gitmenize gerek yok Trabzon'da bile belediyelerde işe girmenin bir tarifesi varmış. 20 bin ile 100 bin TL arası. 

İşte ülkede durumlar böyle ortalık cukkacı dolmuş, herkes komisyoncu olmuş… 

Alo dediğiniz devlet memuru size yardımcı olma karşılığındaki aslında görevi bu! ya bir iş istiyormuş ya bir iş paslayıp başka bir şey istiyormuş.  

Tabanı dava şuuru ile particilikle, teşkilatçılıkla gazlayanlar, korkutanlar Ankara'da bu ilkelerin yanından bile geçmiyormuş tam tersi hareket ediyormuş malı götürüyormuş. 

İşini hakkıyla yapan kişiler de hiç anlamadan farkına varmadan bu cukkacıların oyuncağı olmuş…

Allah korkusu diye bir şey kalmamış, doyumsuzluk, arsızlık ve israf almış başını gitmiş.

Düşünsenize bir zamanların tarımda ve hayvancılıkta kendi kendine yetebildiği bir ülkede sebzeyi, meyveyi 10 TL'den aşağı alamaz oldunuz. Etin kilosu 80 TL olmuş. Faturalar 3 katına çıkmış…

Paranın değeri o kadar düşmüş ki tüm üretimini ithal ürünlerle yapmak zorunda olan binlerce üretici, Türkiye'ye sattığı maldan para kazanamadığı için yurt dışına yönelmiş. Hal böyle olunca ülke içinde fiyatlar patlamış. 

Türkiye'de ne mal bulabiliyorsunuz, ne çalıştıracak adam bulabiliyorsunuz, ne de çalıştırdığınızı memnun edebiliyorsunuz…

İşler böyle birbirine girmiş durumda.

En büyük vebal de kafasını kuma gömenlerde.. 

Unutmayalım ki haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır…

Diyeceksiniz ki konuşan da gerçeği söyleyende anında terör örgütü mensubu ilan ediliyor. 

Sonuçsuz bir koas durumu…

Ama yine de bu ülkede yüreği güzel, namuslu, ahlaklı, dürüst insanlar var oldukça, umudumuz hiç tükenmeyecek…