Bilinmezlik ve belirsizlik, bilgi sayesinde yorumlanarak, tartışarak anlamlı ve bilinebilir olabilmektedir. Anlam karmaşasına mahal vermeden depresyonun ne anlama geldiği; Dünya Sağlık Örgütü’nün Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması(ICB) ve Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Mental Bozuklukların Tanı ve İstatistik Başvuru Kitabı DSM’de Majör Depresif Bozukluk( MDB) olarak isimlendirilen belirtiler kümesi pek çok profesyonel tarafından sadece depresyon olarak anılır ve bu şekilde kavramlaştırılmıştır. Bu kavramlaştırmanın önemi depresyonun ne olmadığıdır. 

Depresyon; yas, bipolar bozukluk-tip2, anksiyete, erken dönem demans veya uyum bozuklukları demek değildir. Diğer taraftan depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar aynı zamanda anksiyete ve uyum bozukluklularında da işe yaradığından kavram kargaşasının bir diğer etkeni olabilmektedir. Depresyonun dışardan( çevresel ve stres faktörleri) ve içerden (genetik) kaynaklandığı düşünülmüştür. Kişinin stres ile karşılaşmasından sonra depresif belirtiler göstermesine rağmen durumunun toparlandığı görülmüş ve bu duruma Resilient (Esneyebilen) denilmiştir. Bu kavramın anlamı bugün hala merak konusu olup araştırılmaktadır.

Depresyon tedavisinde antidepresan denilen psikofarmakolojik ilaçlar kullanılmaktadır. İlacın antidepresan olarak kabul edilebilmesi için depresyon belirtilerinde en az %50 oranında azalma göstermesi beklenir. Hastaların tedaviye devam etmesi durumunda (ortalama 6-8 hafta) belirtilerinde düzelme ihtimali artmaktadır. Depresyon tedavisinde cevabın %30-60 oranında olduğu, geri kalan hastalarda kronikleşme ve yineleme risklerinin devam ettiğini, bu yönüyle bu tür durumlara tedaviye direnç yerine Tedaviye İnatçı Depresyon teriminin kullanımını tercih edenler de giderek artmaktadır.

Gelecek sayıda depresyonun belirtileri, kimlerde ne sıklıkla görülür…