Değerli 61saat okurları yeni yılda bu ilk yazım.

Bu vesileyle tüm Türk aleminin ve tüm Trabzonspor taraftarlarının yeni yılını kutlar sağlık mutluluk esenlikler dilerim.

Her şey gönlünüze olsun dileğimle o yıl neden bu yıl olmasın deyip maça dönelim.

Dün akşamki Trabzonspor takımı beni o şaşalı dönemlerdeki yıllara döndürdü.

Ve de o güzellikleri yaşattı.

Taraftar o taraftardı.

Takım o takımdı.

Rakibi sahasına hapseden.

Korner atabilirse kendilerini gol atmış sayan oyun anlayışı hatırlattı bana Trabzonspor takımı dün akşam.

Gol attıkça rakibinin üzerine üzerine giden cesur ama temkinli on binlerce sevda yürekleri arkasına alarak ben büyüğüm arkadaş herkes haddini bilecek dedirten sadece adı Avni Aker olmayan o Trabzonspor vardı, Akyazı Stadı’nda…

Yerlisi ile yabancıyısıyla arkadaş hatta kardeş grubu vardı. 

Bu Uğur’da emeği geçen herkesi tebrik etmek istiyorum.

Bu satırları yazarken biraz abartılı olmuyor muyum?

Birazda erken değil mi bu satırları yazmak için..

Kendi kendime mırıldanmadım da değil.

Hayır hayır dedim, bu takım Türkiye’nin en iyi takımdır diyende benimde ilk yarıda. 

O halde hakkının hakkını vermek lazım.

Sadece güvenmek veriyor.

Sabırlı olmak gerekiyor.

Bu futbol takımı değil bir sevdadır, bedel ister.

Yine yeri gelmişken geçen yıl Galatasaray maçı öncesi 61saat’teki çalışma arkadaşlarım bir canlı yayında bana bir soru iletilmişti, bir taraftardan: ‘Bu Yusuf, bu formayı kaldırabilecek mi?’ Diye sormuştu.

''Cevabım yeterki güvenelim. Yusuf da bir Avrupalı olacak’’ demiştim.

Sonra Abdulkadirler, Hüseyinler, Serkanlar ve diğerleri peş peşe geldiler.

Yine yeri gelmişken şimdide Hüseyin Çimşir bu yükü kaldırabilir mi diyenler çoğunlukta

Dünü katarak söylemiyorum. Neden olmasın deyip baştaki satırlarımdaki gibi ‘Yeterki güvenelim sabredelim’

Şunu da söylemekten geçemeyeceğim. 

O efsane kadroda böyle olmuştu.

Güvenilmiştir, sabredilmişti.

Şampiyonluklar peş peşe geldi

Yine çok konuştum maestro Sosa’ya, gol atmak benim işim diyen Sörloth’a, biraz sakin olmasından başka bana göre kusuru olmayan asistçi Pereira’ya, rakibin sol kanadını tren rayları gibi işleyen Nwakaeme’ye, bundan böyle orta saha benden sorulur diyen Ndiaye’ye, kalesinde adeta güven abidesi gibi duran Uğurcan’a, Hüseyin’e, Ahmet’e, Ekuban’a…. 

Birbirinden enfes golleri atıp taraflı tarafsız izleyenleri mest eden herkese teknik yönetime ve asıla yedeğe, şapka çıkartıyorum.

Darısı Denizli’ye, Malatya’ya ve de Fenerbahçe’ye gelsin.