Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu iddialı sözler kullanmayı sever. Yüksek perdeden konuşmak ve tribündeki taraftarı avucunun içine almak en önemli özelliklerinden biri… Transfer mevsimine aylar vardı ve, “Bir yıldız alacağız” demişti. O günlerde, bu sözünü tutmamasını dilemiştim.  Çünkü biz yıldız diye alınan oyuncuların neler yaptığını, ne getirdiğini ve ne kaybettirdiğini yaşayarak biliyordum.

Bakın, Trabzonspor tarihi ‘yıldız’ denilerek alınanlarla doludur. Sadece Marcelinho ve Kevin Campell, gelirken ödenen bonservis bedelini getirebilmiş ve öylece gitmişlerdir. Ama takıma katkıları yok denecek kadar da az olmuştur. Buna karşılık doğru planlamayla alınan Şota, Arçil, Szymkowiak, Yattara, Marco Aurelio, Da Silva çok daha yararlı olmuştur.

Bugünkü takımda yıldız diye bilinen, büyük kulüplerin formasını giymiş, önemli liglerde oynamış 3 isim var.

Bunlardan başı çeken Malouda’ya  2 milyon 500 bin Euro yıllık garanti para ödeniyor.

İkinci sıradaki Bosingwa’nın ücreti 2 milyon 300 bin Euro… O da garanti!...

Ve Didier Zokora, yıllık 1 milyon 650 bin Euro kazanıyor. Bonservis bedelli ve menajerlik ücreti de 6 milyon Euro’ydu.

Peki saha içinde ürettikleri ne bunların? Kaç maçı kurtarmış, 90 dakikaya damga vurmuşlardır?  Ne kadar forma sattırmışlardır ve bu anlamda kulübün kasasına ne kadar para girmiştir.

Bir Şota kadar etkili olabildiler mi? Yattara’nın yanından geçebilirler mi? Marco Aurelio, Szmkowiak, Da Silva’dan önemli işler mi yapıyorlar?

Şota ve Arçil  750 bin Mark karşılığı alınmıştı, aylık 7 bin marka oynuyorlardı. Yattara’nın bonservisi 150 bin Euro, kendi yıllık ücreti de 100 bin dolardı. Marco Aurelio ile Da Silva, bir de Jarro ile birlikte 900 bin dolar karşılığı Bordo-Mavi olmuştu. Kendi ücretleri de yıllık 100 bin dolardı. Szmkowiak, Polonya futbolunun en iyilerinden biri olarak 750 bin Euro’ya transfer edilmiş, kendi ücreti de 450 bin Euro’ydu.

Peki sorum şu: Siz Malouda, Bosingwa ve Zokora’yı mı, yoksa Şota, Szmek, Aurelio ve Yattara’yı mı tercih edersiniz?

Gelelim bugüne…

Yönetimin listesinde Papis Cisse, Gomis, Gyan, Fabio, Elkeson, Pelle, Mame Biram Diouf, Demba Ba başta olmak üzere birçok yıldız isim vardı. Her birinin geçmişlerine bakıyorum. En iyisi 3 maçta 1 gol atmıştı. Yıllık ücretleri 2,5 milyon Euro’dan aşağı olmayacaktı. Kulüplerine de 5 milyon Euro ile 8 milyon Euro arasında para ödenecekti. Ama bu yanda, mevcut futbolculara verecek paranız yok! Kısa vadeli ödenmesi gereken borçlar tamı tamına 90 milyon lira… Nasıl kalkacaksın bu rakamların altından!

Sürekli başbakana veya bakanlara, ya da müteahhitlere mi yalvaracaksınız, kapılarında dilenci pozisyonuna mı sokacaksınız Trabzonspor’u?… Benim gönlüm buna razı değildi. Neyse ki bir transfer mevsimi sona erdi.

Ve bizim stresimiz bitti. Taraftarın umudu bir başka bahara kaldı. İyi ki transfer yapılmadı. Çünkü gördüğüm kadarıyla yönetimin Trabzonspor’un gerçeklerine uygun bir planı yoktu. Zaten olsa, bir aylık süre içinde gündeme 15-20 forvet gelmezdi. Defalarca izlenmiş, belli raporları tutulmuş, Trabzonspor’a her açıdan yararlı olabilecek 3-4 isim belirlenir ve bunlardan birinin işi de bir haftada bitirirdi.

Umarım bu transfer dönemi yönetime ders olur ve Trabzonspor için kimlere talip olmaları gerektiğini kavrarlar. Chelsea, MANU, Arsenal ve benzeri kulüplerin patentini taşıyan, La Liga, Serie A, Bundensliga, Ligue 1, Premier Lig’de forma giymiş oyunculardan uzak durur. Kulübün ekonomik, sosyal, kültürel gerçeklerine uygun isimler arayışına girişilir. Daha mütevazi liglerde, geçmişiyle övünen değil, geleceğini planlayan yıldız adaylarını araştırıp bulurlar ve Trabzonspor’a kazandırırlar. Böyle yaparlarsa hem Trabzonspor kazanır, hem de onların saygınlığı artar.

Bu uyarı dinlenir mi?

Sanmam ama yine de uyarmak görevimiz!

 

 

**---

 

AKLA KARAYI SEÇTİ VE

BARIŞ-GÖKSU’YU YEDİ!

 

Mustafa Akçay, Barış Memiş ve Göksu Ahlas’ı, Trabzonspor kadrosuna katmamak için her yolu denedi ve başarılı oldu. Bu da onun kimliğiyle uyumlu bir yaklaşım olmadı. Trabzonspor yapılandırılırken, neye göre hareket etmeli,  1461 Trabzon’dan hangi tür oyuncuları bu ekibe monte etmeliyiz, iyi düşünmek gerekir. Bir kere 1461 Trabzon takımından, A takıma çıkıp oynayabilecek, ya da tamamlayıcı olabilecek isimler tercih edilmeli değil mi? Peki şu anda Trabzonspor’daki en önemli sorunlardan biri nerede?

Sağ kanat değil mi? Volkan da gitti ki, bu alanda oynayabilecek bir tek sağ ayaklı kanat oyuncusu var mı?

Sol ayaklı Olcan, sol ayaklı Malouda, sol ayaklı Adrian varken, bir de sol ayaklı Yusuf’u bu kadroya kattınız. Şimdi oynatıyorsun. Peki sağ ayaklı Barış Memiş, niçin sağ kanat için düşünülmüyor. Mantıklı bir yanıtı var mı bu sorunun? Eğer yeteneklerden söz edeceksek, Barış’ın Yusuf’a  hücumda fark atacağını herkes bilir. Savunması çok güçlü değildir bu ayrı konu… O da belli oranda giderilebilir. Ama öpmeye niyetin yoksa, ‘yanağın nerede?’ diye soranlar gibi yaptı Sayın Akçay!...

Ya sağbekte ne yaşanıyor. Zeki Yavru, orta sahadan devşirme bir sağbek. Bu alana Bosingwa alınıyor ve o oynuyor. Peki Posingwa’nın alternatifi kim olmalı? Ömrü sağbek oynamakla geçen ve son 2 sezondur da zirve yapan Göksu değil mi? Neden olmuyor peki?

Bana göre dert başka !..

Bir de ara transferde Mustafa Akbaş ve Gökhan Alsan’ı alıyorsun. Gökhan bu sezon futbol hayatının en kötü dönemini yaşadı. Neden tercih ettin, bilen var mı? Onunla aynı bölgede oynayan ve Rize’ye kiraladığınız Aykut Akgün’den daha mı iyi dersiniz?

Bana göre hayır!

Peki o halde Aykut’u gönderip, Gökhan neden alındı? Sonra sezon başında Trabzonspor’a aldığın Fatih’e, Caner’e, Abdulkadir’e doğru dürüst şans vermezken, Kadir’i zorunluluktan oynatırken ve Bourceanu’yu da orta sahaya alırken, iki genç ismi daha tribüne mahkum etmenin esprisi nedir? Yazık değil mi bu çocuklara! Kadroya alıp, oynatamayacağın futbolcuların gelişimini engellemek senin tarzın değildi Sevgili Mustafa Hocam!

Ne oldu sana!

Kendi ellerinle yarattığın bir eseri adım adım yok oluşa doğru sürüklediğinin farkındamısın?

Demem o ki, 1461 Trabzon, seninle birlikte tükenmekte olan birçok oyuncuyu yeniden kazanarak, Türk futboluna da, Trabzonspor’a da önemli katkılar sağlıyordu.

Ama böyle giderse, oradaki değerler yine senin elinle yok olacak gibime geliyor.

Yazık olacak!


**---

 
DİKKATLİ OL YUSUF!

 
Geçen sezon 1461’de yıldızı parladı Yusuf Erdoğan’ın… Çok başarılıydı. Savunması da, atak yönü de mükemmele yakındı. Ve bu özellikleriyle birlikte kısa sürede zirve yapacağı düşünüldü. Trabzonspor’a geçiş yaptı ve Mustafa Akçay tarafından forma verildi kendisine… Önce çabaladı, mücadele etti, belli bir sıçrama yapabileceğini gösterdi.

 Ama ya sonra…

İlk yarının son haftalarından itibaren Yusuf’u izlerken hayal kırıklığı yaşıyorum. Türk futbolunda yok olmuş nice genç yıldız adaylarının akıbeti bekliyor gibi bu delikanlıyı…

Acıyorum ve üzülüyorum o zaman!

Geçen sezon Türkiye’nin en hızlı ve çabuk bekleri Sabri Sarıoğlu ile Gökhan Gönül’e nal toplatan Yusuf, en son Çaykur Rizespor maçında ağır aksak Koray’ı bir kez olsun bile geçemedi.  Bu oyuncuya karşı verdiği savaştan yenik ayrılınca da çareyi sarı kartlar görmekte ve sonra kızararak atılmakta buldu.

Bak Yusuf kardeş… Beni tanımazsın, ben de seni… Futbolcu olmazsan seni tanımam 76 milyonda bir şans olurdu. Bak futbol seni vitrine çıkardı. Ama unutma ki o futbol, nicelerine mezar olmuştur. Sakın unutma, mezar taşları, asla vazgeçilmez olduğunu düşünenlerin isimleriyle doludur. Sen de aynı duruma düşebilirsin. Sendeki düşüşe baktığımda bunun transferle, sözleşme yenilemeyle ilgisinin olmadığını düşünüyorum.

Anladığım kadarıyla kendine bakmıyorsun. Profesyonelce yaşamıyorsun. İyi dinlenmiyor, iyi uyumuyor, iyi beslenmiyorsun. Yoksa, Sabri ve Gökhan’ı perişan eden sen, bugün Süper Ligin en ağır oyuncuları karşısında nal toplamazsın.

Ve böyle gidersen sen kaybedersin!

Doğruyu bulursan hem sen, hem Trabzonspor, hem Türkiye futbolu kazanır!

Tercih senin!