Tarım çok bileşenli bir sektör olup, gelinen son aşamada yeni bir bakış ve yeni bir yol haritasına ihtiyaç vardır.Pandemi salgını bir çok sektörde olduğu gibi tarım ve gıdada da dengeleri altüst etmiştir.Onun için dünyada yeni bir tarım düzeni oluşmakta ve artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı ayan beyan görünmektedir.Bu bağlamda ülkeler tarıma daha fazla destek vermekte ve vermeye de devam etmektedir.Yani her ülke kendi imkanları ve potansiyelleri çerçevesinde kendi kendine yeterliliği temel politika olarak ele almaktadır.Bu süreçte ulusal politika ve korumacılık önem kazandıkça gıdada değişen tüketim alışkanlıkları tarımsal üretimde  yönlendirici olmaktadır.Bunun sonucunda da taşımacılık maliyetleri artınca yerelde üretim ve yerelde tüketim yanında yakın ülkelerle ticaret daha önem kazanarak gıda üreten ülkelerle ticaret daha önem kazanmaktadır.Bu durumda gıda üreten ülkeler petrol üreten ülkelerin yerini almaya başlamıştır.

Türkiye yeni tarım düzeninin gerektirdiği bir çok imkana sahip olup;Yeterlilik,Ürün çeşitliliği,Yerelde üretim,İhracat pazarlarına yakınlık,İklim, Tahıl üretimi ve ticaretin yoğunlaştığı Karadeniz'e(Rusya,Gürcistan,Ukrayna,Kazakistan gibi) olan yakınlığı sanayi ve daha bir çok yönden Coğrafi avantajlar ülkemiz açısından ciddi önem taşımaktadır.Kendi kendine yeterlilik önemli ama dahada önemlisi üretilen ürünü doğru değerlendirerek israf etmeden ham maddeyi katma değeri daha yüksek ürüne çevirerek tarımda zenginlik yaratmak olmalıdır.İşte ülkemizin en büyük eksikliklerinin birisi ve başta geleni bu konuda yoğunlaşmaktadır.

Bölgemizde bu eksikliği en güzel fındıktaki çıkmazda açıklamak mümkündür.Türkiye 2021 verileriyle dünya fındık üretiminin yüzde 62'sini (Yüzde 75 olan bu durum yeni yeni ülkelerin üretimiyle düşmüştür) ihracatın ise yüzde 72'sini gerçekleştirmiştir.Bu anlamda Fındıkta yeterlilik yüzde 564 olup ihracatta ise tekel konumunda olduğumuz ciddi bir gerçekliktir.Ülkemiz 344 bin ton iç fındık ihracatında aynı yılda miktar ölçeğinde tarihi bir rekor kırmasına rağmen elde edilen döviz sadece 2 milyar 260 milyon dolar olmuştur. Halbuki ki 2015 yılında 240 bin 137 ton iç fındık satarak 2 milyar 887 milyon dolar döviz elde edilmiş ve bu miktar tüm tarımsal ürün ihracatı bazında birinci sırada yer almıştır.Ama bu da yetersiz olup 2021 yılında 106 bin ton daha fazla fındık ihraç edilmesine rağmen 627 milyon dolar düşüş olmuştur.Yani daha fazla fındık satılırken daha az döviz elde edilmiştir.

Fındığı hasat ederek işleme tesislerinde kırıp iç fındık olarak satmak ZENGİNLİK elde etmemiz ve üretmenin imkansız bir olaydır.Hele hele üretici bu durumda girdi fiyatlarının artmasıyla daha fazla fakirleşmekte ve fakirleşmeyede devam edecektir.İşte bugün bu çıkmazdan yeni bir yol haritası belirleyip değişim sağlanabilirse fındıktan zenginlik elde edebiliriz.

BUNUN'DA YOLU; Fındık sanayide hammadde olarak kullanılıp ÇİKOLATA olarak ihraç edildiğinde ZENGİNLİK ÜRETMİŞ OLURUZ.Yoksa klasik(Konvansiyonel) üretim ve pazarlama devam ettiği ve başka ülkelere fındık alanlarını genişletti sürece fındıktan elde edilen döviz gelecekte daha azalacak  ve stratejik ürün olma özelliğinide kaybedecek çiftçi de üretimden uzaklaşacaktır.

SONUÇ OLARAK;İşsizliğin ve göçün devam ettiği kaliteli yaşamın düştüğü ilimizde acilen ÇİKOLATA üretim entegre fabrikasının kurularak Dünyaya katma değeri yüksek ürün satma değişimine gidilmelidir.Bu sağlanırsa üretim daha da artar ve çiftçiler de üretimden uzaklaşmaz bu işin bileşenleri fındıktan zarar etmez.Aksi halde kendi ürünümüzü mamul maddeye dönüştürmediğimiz sürece başka ülkelerin bizim fındığımızdan ürettikleri ÇİKOLATA'yı devasa fiyatlara alma zorunda kalmaya devam ederiz milli servetimiz de başka ülkelerin refahı için kullanılmaya devam eder. 
ACİLEN KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜN ÜRETME ZAMANI ÇÜNKÜ HAMMADDE HAZIR.