Merhaba 2023...
Şehir adına BEKLEDİĞİMİZ büyük yatırımları ve hizmetleri alamadığımız bir yılı geride bıraktık.
Evet şimdi siz de diyeceksiniz ki başla bakalım...
Raylı sistemden, demiryoluna,
teleferikten, eğlence merkezine,
yatırım adasından, dünya ticaret merkezine,
şehir içinden limanın taşınmasından, meydandaki köprünün, Reşadiye'deki köprünün yıkılmasına,
Kanuni Bulvarı'nın o REZİL Boztepe geçişinin yıkılıp yeni bir güzergah belirlenmesine...
Say say bitmiyor değil mi? Ve seçip meclise gönderdiğimiz milletvekillerimizin hiçbiri bu BEKLEDİĞİMİZ yatırımların hiçbirine etki edecek bir söylem eylem veya çalışma gerçekleştiremedi.
Beklemediğimiz de birçok hizmet yapıldı tabi ki…
Evet yollar yapıldı,
betonlar döküldü,
asfaltlar serildi,
belediyelerimiz bazı alanlarda çok güzel düzenlemeler yapıp sosyal yaşama katkı verecek etkilerde bulundu,
gençleri kucakladı…
Hatta Trabzonspor sayesinde de güzel bir prim yaparak şehrimizi dünyaya tanıttık…
Fakat bir de dışarıdan gelene sorun.
Bu ne yahu diyor...
Havalimanına hele de dış hatlardan indiyse bir kasabaya inmiş gibi hissediyor kendini.
“Köye mi geldik, şehre mi" diyor?
Ulaşımda halen daha şehir içinde koca koca minibüsler, otobüsler...
Şehir tıkış tıkış, içinde yol olmayan şehrin merkezine neden trafik verilir ki…
Devasa köprülerle şehrin içinden geçirerek, koca imparatorluk şehrini ne hale getirmişiz…
Şehir adeta ortadan 2'ye bölünmüş gibi...
Zaten şehre girilecek iki noktada da trafik KAOSU yaşanıyor, sahil yolunda bir kaza oluyor 3 saat trafik açılmıyor....
Evet iki gün şehri gezen böyle diyor ama bu konularla çok ilgilenmiyor…
Uzungöl’den iki story, Sümela'dan iki story sonra “memleketim” deyip geçiyor ve saydığı tüm olumsuzluklar bu şehrin yaşayanlarına kalıyor…
Ağızlarında düdükler şehrin girişlerinde ilginç insanlar polis gibi hareket ediyor…
Restoranların önünde insanlar sokakta gezenlere bağırıyor, herkes sokak ortasına iki sehpa atmış manzara seyrediyor, sigara içiyor…
Meydan haftanın 7 günü işsiz güçsüz oturan insanlarla dolu… Hatta bazen meydan ortasında fuhuş pazarlığı bile yapılıyor.
Turizm için bas bas bağıranlar, yabancılar için onu yapalım bunu yapalım diye çene yoranlar şehrin yaşayanlarına sıra gelince 'Onlar alışmış' diyerek turiste reva gördüklerini şehre görmüyorlar…
Ara sokaklar patates tarlası, biz yaylalara beton asfalt gönderiyoruz.
Renksiz bir şehirde yaşıyoruz; renksiz, meydanından bir haber yönetenlerinin olduğu bir şehir...
Neşesiz, mutsuz, kendi mutluluğunu, kendi heyecanını kendi rengini yaratan bir şehir.
Belki de yönetenleri olmasa daha mutlu, refah olacak ama... Şehir büyük bir baskılama ile karşı karşıya…
Tarihi manastırda valilik izniyle tekno parti verdiririz,
yeni yıla girerken Meydan’da bir tane etkinlik yaptıramayız…
Millet kendi çalıp kendi oynar…
Kalitesiz bir şehirde yaşıyoruz, kalitesiz yönetilen bir şehir desek daha iyi aslında…
Amatörce gidiyor tüm işler, kervan yolda diziliyor...
Plansız projesiz, saldım çayıra Allah gayıra bir şehir…
Şehri hissedemeyenlerin makam sahibi olduğu, kendi egolarını tatmin etme, personeline caka satma, makam aracıyla hava atma yarışından; Valisine, Belediye Başkanına iki proje sunmaktan aciz, makamda olma sebebinin bu millet olduğundan bir haber…
Vatandaşa üsten aşağı bakıp telefonlarına bile bakmayan, kendisini göreve getiren başkanının yaşayacağı mahcubiyeti umursamayanların müdür, şef, amir, bilmem ne başkanı olduğu bir şehir…
İnanın neler yazar, neler anlatırım.
Kimsenin millet diye bir derdi yok..
Halkın can güvenliği diye bir derdi yok…
Kamyonlar, dozerler milletin içinden geçecek, varsın geçsin yahu müteahhit sorun yaşamasın denilen bir denetimsizliğin olduğu şehir…
Bu şehirde Trabzonspor başta olmak üzere Uzungöl, Sümela ve Ayasofya olmazsa 'Helal olsun şehri yönetenler ne eserler bırakmış' diyebileceğiniz son 50 yılda bir tane yapı var mı?
Veya bir eser...
İsteyince oluyor ama buna inanın. Bir örnek vermek gerekirse bu şehrin turizmi kendiliğinden oluşmadı. Dönemin valisinin hassasiyetiyle ve bu kentin desteğiyle burası körfez ülkelerinin hayranı olduğu bir turizm şehri oldu…
Pahalılık ile ilgili Türkiye'ye nam salmış bir şehir…
Peki kim anlayacak bu halkın halinden?
İçinden gelen biri olsa anlar değil mi…
Hatırlayın eski eski milletvekillerini, bürokratları, eski valileri, eski başkanları..
Herkes kalkmış ben vekil olacağım, ben başkan olacağım, ben Ankara'ya gideceğim, ben Ankara'dan geleceğim...
Ne yapacağınızı bir anlatın Allah aşkına, bu şehre ne katacaksınız?
Bırakın birlik, beraberlik masallarını,
Bırakın liderleriniz üzerinden nemalanmayı,
Bırakın mutluluk temennilerini…
6 milletvekilimiz var birbirleriyle zorla konuşuyorlar, bir araya gelmemeye gayret ediyorlar…
Muhalefette milletvekilleri ise ya il başkanıyla kavgalı ya da örgütlerle…
Milletin vekili olacak aday olacak kişiler çıkın bu şehre ne yapacaksınız, ne düşünüyorsunuz onu anlatın…
Kapı arkalarında mevcut vekiller hakkında veya rakipleriniz hakkında dedikodu yapacağınız vakti gidin iki mimar, iki mühendis tutup proje üreterek geçirin…
Millete masal anlatacaksanız, boşuna ailenizi ihmal edip kesenizi boşaltmayın.
Eğer gerçekten bu şehir için, millet için bir yeteneğiniz, projeniz, planınız, öngörünüz var ise bazı makamlara aday olun.
Yaptıklarınıza bir bakın sonra yapabilir miyim diyerek bu yola çıkın…
Şehir gideceği kadar geriye gitti, artık biraz ilerlemesi için lütfen bu sefer kenara çekilin.
Veya projelerinizle gelin.
