Deprem esnasında korkarız, deprem sonrası artçılar olacak mı? Diye beklenti içinde kaygı hissederiz. Buradan anlaşılacağı üzere kaygı belirsiz ve daha az yoğun iken korku belirli bir duruma karşı ve daha yoğun yaşanabilir. Köpekle karşılaşınca, asansörde kalırsak korkarız, yolda yürürken köpek çıkar mı önüme ya da asansörde iken elektrik kesilir kalır mıyım? Kaygıdır.

Peki, ne oluyor beynimizde? Beyin korku ya da kaygıyı algılayan organlarla bazı kimyasallar üretmekte, kana geçen stres hormonları bizi evrensel olarak hayatta kalmaya, önlem almaya çalışan yanımızı ilkel olarak devreye sokarak kalbimizin daha hızlı çalışması çarpıntı,  kan kaslara iletilmeye çalışılır. Çünkü stres karşısında kaçacak mıyız? Meydan okuyarak savaşacak mıyız? Bunları yapabilmemiz için kas dokusuna kanın ulaşması gerekir. Sonuçta kaslar canlı, gözler daha iyi görmeye, akciğerler-deri hazırlıklı hale getirilir. Bunlar kontrolümüzde değildir. Kimyasal maddenin etki süresi ve dış etken(korku nesnesi) ya da belirsizlik belirli hale gelene kadar devam edebilir.

Nihayetinde korku, kaygı duygudur ve dünyada her insanda vardır. Sadece duygudur. Yok olmazlar. Yenilmezler. Üstesinden gelinecek şeyler değildirler. Olumlu ya da olumsuz değildirler. Korku ve kaygı sadece duygudur. Bize ne yapabileceğimizle ilgili mesajlar iletirler.

Korku ve kaygının bizlere iletmeye çalıştığı mesajları insanı insan yapan ön beyin bölümü(alın kısmı) mesajları bizim için değerlendirir, muhakeme eder. Yarar-zararı ölçer ve bizi harekete geçirir. Sonuçta korku ve kaygı duygusal, bilişsel(düşünsel), fizyolojik(çarpıntı, terleme vs.) ve davranışsal(kaçmak, savaşmak, teslim olmak) belirtilerle kendini ortaya koyar.

Gelecek sayıda Kaygı ve Korku Hastalık Yapar mı? Olacak.