Bu yazıyı kaleme alırken bile, Acun’un ekmeğine yağ sürüyorum. Endüstriyelleşen futbol, onu yererken bile reytingi alıyor.

Sunay Akın’ın, Trabzonspor’un 7 inci şampiyonluğu ile ilgili gerçek yaşanmış öyküsü anlatır.  O’nun anlatımı ile gün ışığına çıktı.  12 Eylül darbesi ile tutuklanan siyasi hükümlüler, Çanakkale ceza evinde, aralarında futbol turnuvası düzenler. 4 büyük takım adı ile.

Trabzonspor’a haber gider. Malzeme talebi için.

İstanbul’un üç büyük takımı oralı olmaz. Trabzonspor ilgilenir, oyuncusu Mehmet Ekşi, olayı duyarlı olur. Malzemeler gider. Cezaevinin Trabzonspor takımı şampiyon olur. Üstat Sunay Akın; buna 7’inci şampiyonluk der.

Şimdilerde salonda bir sirk gösterisi var.

Acun, reytingi kırıyor. Parayı da. Ve Trabzonspor adına orada forma giyen eskilerimiz de payına düşeni alacak. Figüran olarak. Endüstriyelleşen futbolun kölesi olarak.

Çanakkale ile Sakarya arasında dağlar kadar fark var.

Sakarya’da; paranın ve reytingin yönlendirdiği her türlü senaryo yazılacak. Bizler ekran başına forma hassasiyeti ile dikildiğimizde; Acun’un cebine para girecek, o sahada ki Trabzonsporlar da birkaç kuruş kazanacak. Değer mi? İhtiyaçları mı var.

Endüstriyelleşen futbol; futbolun ruhuna, saha sonucuna, akışına, takım aşkına öyle bir yön verecek ki; Çanakkale’deki şampiyonluk ruhu; Acun’un reytingine kurban olacak.

Çağrımız odur ki..

Bu sirk gösterisine Trabzonsporlu futbolcularımızın alet olmasın.

Ama ne yazık ki olacaklar..

Çünkü “Para” alacaklar.

XxX

Ordu’nun radarları

Yıl 1993. İktidarda ANAP var. Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’na, bir avuç insanla, ilin merkezinde, Karadeniz’in yeni bir yola, duble ya da otoban kavuşması için imza kampanyası başlattı.

Rahmetli Ahmet Kayacık, Zaimoğlu’nun bu kampanyasının medya ayağını organize etti. Her gün bize Kayacık, yolu anlatıyor, kamuoyu oluşturmamızı istiyordu.

Bir gün, Mesut Yılmaz, başbakan. Evinde ziyarete gittik. Direkt sordum…” Sahil yolu ne zaman başlayacak?”

Çok ilginç cevap verdi.

“Önce Deniz Baykal’ın Antalya-Alanya yoluna başlayacağız. Sonra Batman-Diyarbakır sonra da Karadeniz sahil yolu...”

Karadenizli bir başbakan kendi seçim bölgesinin yolunu üçüncü sıraya koymuş.

Nedenini odada bulunan Eyüp Aşık kulağıma fısıldadı.

“Eğer bu dediği yollara başlamadan Karadeniz sahil yoluna başlarsak, partide tefe koyarlar bizi.”

XxX

Karadeniz Sahil Yolu böyle başladı. Vahşi dolgularla. Denizle şehirlerin ilçelerin bağı koptu.

Sıra Ordu’ya gelince; müthiş bir direnç ortaya çıktı.

Bütün Ordu ayaklandı.

Şehrin ortasındaki altın boynuz misali koydan,  dolgu ile geçilmesine izin vermedi. Çok sert gösteriler yapıldı. Çevre yolu ile geçin Ordu’yu dendi. Direndi. Israr etti. Bütün Ordu tek yürek oldu. Zamanın güçlü yerel siyasetçileri de bu hassasiyete destek çıktı. Koy kurtarıldı. Şehir içi yol iyileştirildi.

Ordu’nun o harika koyu, körfezi korundu.

XxX

Yani, daha iyi anlaşılması için şöyle oldu.

Trabzon vahşi dolgu ile geçilirken, Ordu’nun şu anda  Ganita’sı, Moloz’u, Yoroz’u, Faroz’u, Beşirli’si, Çömlekçi’si, Meydan’ı gibi semtlerinden insanlar sırtlarına alıyor çantasını, yürüyüş mesafesinde denizine inebiliyor. Sahilde  denize ayağını sokuyor, taş atıyor, uçurtma uçurtuyor. Yeşil alan ayrıcalığını yaşıyor. Eğlence yerleri, mescitler, kamuya açık alanlarla deniz ile Ordu iç içe.

Ya bizde.

XxX

Şimdi aslen hukukçu; hâkimlik de yapmış, neyin yasal neyin değil bilen bir Belediye başkanı diyor ki.

Şehrin tam ortasından geçen yol, ulusal ve uluslararası da olsa yeşil dalga kuralına uyacaksın.

Çünkü orası sessiz yol.

Sakin kulvar.

Uymuyorsan: cezanı çekeceksin.

XxX

Ama efendim bir ceza yedik, on ceza mı yiyelim?

Nasıl yani?

Kuralı bir kere ihlal etmen ikinci üçüncüyü sana hak mı kılıyor?

XxX

Ordu yeşil dalgasını koruyor. Sahiline de dokundurmuyor.
 
Ve helal olsun en doğrusunu yapıyor.
Acilin aciliyeti

Keşke, Süleyman Soylu, “Kültür ve Turizm Bakanı” olsaydı.

Ama buna rağmen; önceki gün, Trabzon’un Turizmi ile ilgili buluşmadaki kararlılığı ve baştan sona toplantıya başkanlık etmesi; Trabzon için kurtuluş reçetesi Turizme gösterdiği duyarlılık,  Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı olarak da bizi umutlandırdı.

Kısa vadede acil olarak, Trabzon’un turizm konusunda yapacakları artık cidden hemen aciliyetle hayata geçirilmeli.

Bir kere, Soylu’nun başkanlık ettiği toplantılara turizm sektöründen katılanlar, lütfen dersine iyi çalışsın gelsin. Kendilerini anlatmasınlar. Ne öneriyorlar, onu söylesinler.

Mesela, özellikle Sağlıkta Serbest Bölge uygulaması. Bir bayan girişimci bunu söyledi, Soylu’nun özellikle dikkatini çekti ama o girişimci önerdiği projenin altını dolduramadı.

Özellikle, 3 ay ara ile yapılan üç benzer buluşmada; şehrin merkezinde ve havalimanının dış hatlarında enformasyon bürolarının oluşturulması, acil talep olarak gündeme geldi.
Aradan altı ay geçti, hala daha gündeme geliyor.

Sonuç; Belediye eski binasının restorasyonu bittiğinde oraya bir enformasyon bürosu kurulacak.

Havaalanı için de, yer tahsisi yapıldı DHMİ’inden onay bekleniyor.

Bakıyoruz, belediye eski binasının onarım çalışmasına; ciddi bir hızlanma yok. DHMİ’indeki dosya ise, kendi haline bırakılmış. Biri gidip takip etmeli.

Acilin de aciliyeti olan bu iki enformasyon bürosuna Arapça bilen elamanların sözleşmesi istihdam edilmesi için Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünün bakanlığa yazdığı yazının ise akıbeti belli değil. Yani; bir vekil, bunu görev azledecek.

Bir ayrıntı, Büyükşehir Belediyesi hemen şimdi, Kültür-Sosyal İşler Daire Başkanlığının adına “Turizmide” eklemeli. Kültür var,turizm yok, tam bir Temel fıkrası gibi.

Acil eylemin bu dört gerekliliğinin aciliyeti, işi takip ile yakından ilgili

Biraz daha hassasiyet ve çokça  Ankara’yı yormak gerekiyor.

XxX

Şikenin reyting avukatları…

Kuşkusuz, Muharrem Usta, şike mahkemelerinde Trabzonspor’da yönetici ve başkan olmadığı için o süreçte yaşananların bilmiyor.

Ben bir hatırlatma yapayım.

Sayın Usta, o süreçte; F.Bahçe kulübü Gönüllü bir Avukatlar ordusu kurdu. Ve hayatın her alanında, Trabzonspor’un isimsiz ama şike sürecinin yiğit kahramanları hakkında ha bire suç duyurusunda bulundu.

Binlerce Trabzonspor taraftarını; F.Bahçe’ye, Aziz Yıldırım’a futbolcularına sosyal medya üzerinden, toplumsal gösterilerde hareket ettiği gerekçesi ile mahkemeye verdiler.

Ben bizzat bu arkadaşlarla ilgilendim.

Dertlerini Sadri Şener’e, İHO’ya ilettim. Dedim ki, bu arkadaşları için katalog bir savunma geliştirelim. Hukuk kuruluna böyle bir görev verin. Kurul üyelerinin bir bölümü buna duyarlı davrandı. Bir bölümü oralı bile olmadı. Çünkü angaryaydı ve para da yoktu!  Oysa, Fenerliler şike mahkemesindeki avukatlarından sınırsızca yardım aldılar. Mahkeme dosyalarından belge bilgi verdiler. Bir ara bizde de  Salih Cora  oluşum yaptı. İşlevsiz kaldı. Şimdi o da milletvekili, doğal olarak bu işe bakamaz.

Sevgili başkan, bir an önce resmi siteden duyuru yap. Şike süresince F.Bahçe’nin gönüllü avukatlarınca; hakkında suç duyurusu yapılan ve mahkemesi devam eden taraftara çağrıda bulun.

Onlara hukuk kurulunun yardımcı olacağını söyle. Bu kurul bir katalog savunma kaleme alsın. Bundan da mahkemelik olan Trabzonspor taraftarlar yararlansın.

Bu hukuk kurulunun anlı şanlı direncine, direnişine, mücadelesine saygı duyuyorum ama taraftarın mahkeme kapılarında sürünmesine duyarsızlıkları üzücü.

Hukuk kurulunun reyting avukatlarından bazıları, sosyal rantı yüksek, şike sürecine; yandan çarklı ilave olan mahkemelere balıklama daldılar. Ama taraftarın mağduriyetine bir katalog savunma bile yazmadılar.

Bu sessiz yiğit taraftarların F.Bahçeli gönüllü avukatlar tarafından mahkemelerde eziyet görmesine müsaade etme.

Etme ki, bu işin sokak direnci kırılmasın.

Şikenin reyting avukatlarına de ki, sokaktaki Trabzonspor taraftarı