Mustafa Akçay, tam 30 yıl didindi, uğraştı, çabaladı, bilgisini, becerisini sahaya ve saha dışına yansıttı. Sonunda da hayalini kurduğu Trabzonspor teknik direktörlüğü görevine getirildi. Ama hayalleri ancak 8 ay sürdü. Çünkü sistem ve onun içindeki uygulamalar asla kimliğiyle örtüşmüyordu. Bilgisine, görgüsüne, yeteneklerine diyecek yoktu ama o ‘star’ değildi. Star olmayanlar da kendini star gören futbolcularla çalışmamalıydı. Bir de, ‘Her şeyi ben bilirim’ ve ‘her şeyin sahibi benim’ diye düşünen bir başkanla…

Ne yazık ki Sayın Akçay en büyük hatasını daha işin başında Malouda ve Bosingwa transferlerini kesin bir dille reddetmeyerek yaptı. Çünkü bilmeliydi ki, Chelsea formasını giymiş, bugün dökülseler de kendilerini dev aynasında gören bu tür futbolcular tarafından kolay kolay kabullenilmeyecekti. Ve yine bilecekti ki, futbol topunu kabak zannedecek kadar yeşil alanlardan uzak olan yönetimlerin dinleyeceği kişiler, Bosingwa ve Malouda gibi ‘star eskileri’ olacaktı.

Neyse, kendi hatasının bedelini ödedi.

İstifa etti, kulübe daha çok zarar vermek istemedi. İsminin artık çok fazla yıpranmasına izin vermedi.

Buraya kadar tamam da, ya sonrası…

Akçay yola çıkarken yanına Hami Mandıralı, Serkan Ünver, Hamdi Zıvalıoğlu, Turgay Karslı, Alper Boğuşlu gibi isimleri aldı. Gerçi, Alper ve Hami bu sezon katıldı Mustafa Akçay’ın ekibine ama diğerleri ile uzun yıllar birlikte olmuştu, onları belli seviyeye taşımış, hiçbir zaman da terk etmemişti.

Peki şimdi ne oldu?

Devre arasında istifa etmeye karar veren Mustafa Akçay’ın bunu yapmaması için haftalarca dil döken Hami Mandıralı, bu kez, ‘Ben bu işe hazırım. Bana görev verin’ diyerek yönetime ve başkana yalvar yakar oldu. Neden devre arasına girilirken istifayı önlemek için çırpınmıştı da, sonrasında göreve balıklama atladı dersiniz? İnsanın aklına farklı şeyler geliyor ama neyse!..

Teknik ekipte başta yer alan Alper aylar öncesinden gitmişti. Peki Hamdi, Turgay ve Serkan nasıl tavır aldılar acaba?

Kuşkusuz her biri Mustafa Akçay’a, ‘Hocam biz de bırakalım’ demiştir mutlaka da.!...

Önemli olan bunu demek değildir. Bir ekip birlikte yola çıkıyorsa, beraber bırakır. Liderini terk etmez. Lideri gittikten sonra, kendilerinin bulundukları kuruma verecekleri bir şey yoktur.  ‘İstersen ben de bırakayım’ sözü aslında, bırakmak istememenin bir başka anlatım biçimidir. Akçay’ın yardımcıları olarak Trabzonspor’da görev yapan başta Hami Mandıralı olmak üzere her birinin, ‘Biz de gidiyoruz’ demeleri gerekiyordu.

Sakın bana kurumsal bağlılıktan söz etmeyin!

Çünkü teknik adamın gittiği yerde, yönetim yardımcılarının yerini rahatlıkla doldurur. Dolduramayacak bir yönetimin de zaten demek ki Trabzonspor’u yönetme yeteneği yoktur.

Bakın, Giray Bulak, Trabzonsporluydu. İstifa ettiğinde yine Trabzonsporluluğu tartışılmaz olan Orhan Çıkırıkçı da ayrılmıştı. Samet Aybaba gibi bir Beşiktaşlının istifasının hemen ardından Şenol Güneş’in kardeşi, Bahattin Güneş de, “Hocanın ayrıldığı yerde, ben kalamam” diyerek bir yardımcının nasıl davranması gerektiğini göstermişti.

Çünkü, yardımcıyı teknik anlamda lider olan kişinin bir camiaya hizmete taşıdığını herkes bilir. Teknik sorumlu gitmişse, yardımcısının da orada işinin olmadığını bilmesi ‘ilke’dir. Bunu yapmak zorunluluktur. Kendini buna zorunlu hissetmeyenlerin yaptığı iki şey vardır. Biri teknik direktörü arkadan vurmak, diğeri ise birkaç kuruş daha para kazanma arzusudur.

Sonuç olarak, Mustafa Akçay, gelirken, transfer politikası konusunda ne kadar hata yapmışsa, yardımcılarını seçerken de aynı oranda yanlışa düşmüştür demek ki… Ama zaman insana çok şey öğretir kuşkusuz. Mustafa Hoca bundan sonra da takım çalıştıracaktır kuşkusuz.

Umarım, bundan sonra yardımcı aktörleri seçerken, biraz daha özenli hareket eder ve görevden ayrılırken, çantasını tek başına taşımak zorunda kalmaz!

 

**---

 

GENÇ’İN RADİKAL ÇIKIŞI

İYİ DE KENDİ NE YAPMIŞ?

 

Öncelikli olarak Ahmet Metin Genç’in, AKP eski il başkanı ve siyasetle çok yakından ilgilenen bir birey olarak, Trabzonspor avukatlığı görevini alacağını hiç düşünmemiştim. Ama oldu! Sonra Sayın Genç AKP Orta Hisar Belediye Başkan adayı oldu, bu kez istifa eder diye düşündüm ama yanılmışım!

Neyse gelelim asıl konumuza… Sayın Genç, Türk futbolunda yaşanan kirli oyunlar nedeniyle Trabzonspor’un ligden çekilmeyi düşünmesi gerektiğini söyledi geçtiğimiz günlerde. Sonra bunun şahsi görüşü olduğunun altını çizdi. İlk başta kulağa hoş gelen bir istek değil mi? Peki Trabzonspor’dan böylesine uçuk bir talepte bulunan Sayın Genç acaba kendi hayatında bir kez olsun radikal olabilmiş mi?

Mesela; başbakana ve Genel Merkeze rağmen, AKP Trabzon il başkanı seçilmişti Sayın Genç… 

‘Bravo’ demiştim!

‘ AKP’de başbakana rağmen birileri hareket edebiliyor, delegeleri örgütleyebiliyor, onlara kendini kabul ettiriyor ve seçiliyor. Ayakta alkışlamak gerekir bu insanı’ diye de alkışımı sürdürmüştüm! Ama ne yazık ki ayakta alkışlanmasını istediğim Ahmet Metin Genç, sonra yine Sayın Başbakan ve genel merkez tarafından görevden alındığında en küçük bir tepki bile verememiş, köşesine çekilmiş, kaderini çizecek olayların bizzat Başbakan tarafından belirlenmesini bekliemişti. Sonra Milletvekilliğine aday olmuş, temayül yoklamalarında önlerde çıkmış, halk anketlerinde yine  zirvelerde yer almıştı…

Ancak sıralamada vekillik sıralamasının dibinde bile değildi!.

Ve Sayın Ahmet Metin Genç’te yine ses seda çıkmamıştı!

Oysa demokrasiye inanmış, kendine saygısı olan, halkın sevgisini kazanmış, bunun sonucu il başkanı seçilmiş bir kişi, tek adam marifetiyle alaşağı ediliyorsa, en hafif eylemi partiden istifa etmek olmalı değil mi? Demokrasiye inanmayan bir iradeyle yola devam etmenin ne anlamı olabilir ki?

Sayın Ahmet Metin Genç, kendisine yapılan haksızlığa en küçük bir tepki bile veremedi o kritik süreçte… Sustu ve teslim oldu. O günden sonra küçük bir siyasi figür olarak yolunda yürüdü Sayın Genç! Bugün de teslim olmanın ödülünü aldı Ortahisar Belediye Başkan Adayı olarak! Geleceğim nokta şudur: Küçük hesaplar peşinde koşanların, büyük davaların kahramanları olma hakları yoktur. Ve Trabzonspor da büyük bir davadır. Bu dava ayrıca siyasete kurban edilmeyecek kadar da değerlidir. Kendilerine yapılan haksızlıklara karşı kaderini sadece bir tek insanın ellerine teslim edenlerin, Trabzonspor’un kaderiyle ilgili bırakın eylem önermeyi, tek söz söyleme hakkı yoktur.

Başta Sayın Genç ve onun gibiler olmak üzere!...

*---

 

İLAHİ FARUK ABİ!..

 

Hiç değişmeyecek! Her olumlu gelişmeyi kendine veya yakın çevresine, tüm olumsuzlukları da karşıtlarına yüklemekte üzerine yoktur. Kimden mi söz ediyoruz. Tabii ki Faruk Özak Abimizden!.. Trabzonspor’u yönetirken de, dışındayken de öyleydi, vekil, bakan oldu yine aynı!...

Ankara’daki Trabzon etkinliklerinde, konu şike olunca, CHP Milletvekili Volkan Canalioğlu ve MHP Milletvekili eski bakan Koray Aydın’a vermiş veriştirmiş, “Genel başkanlarınıza söyleyin. Biz şike yasasını çıkardık. Çıkarmasaydık şimdi şike bile konuşulmayacaktı’ diye eklemiş.

İyi de UEFA ve FİFA dayatması olmasaydı sporda düzensizliği önleme yasası çıkacakmıydı? Kaldı ki iktidara 2002’de gelen AKP, neden 9 yıl gibi bir süre bekledi bu şike yasasını çıkarmayı? Ve sonra şike yapan, teşvik verenlerin az ceza alması için meclise, cumhurbaşkanına kim dayatma yaptı? Yasa vetoyu yediğinde, genel başkan yardımcısını dahi silindir gibi ezip, ‘O yasa aynen çıkacak’ diyen kimdi?  Hala daha Spor Kulüpleri Yasası neden çıkmadı?

Sayın Özak’ın, Volkan Canalioğlu ve Koray Aydın’a verdiği tepki şayet kendisi, genel başkanı ve başbakana, “Bu olaya müdahil olmayın, puan hırsızlarını ve kulüplerini korumayın. Yoksa istifa ederim’ diyebilmiş olsaydı; Ya da mecliste bir kez olsun, Fenerbahçe’nin ve başta başbakan olmak üzere onu koruyanların aleyhine bir iki kelam edebilseydi çok haklı olur, ayakta alkışlanırdı.

Ama şimdi söyledikleri bilindik Faruk Özak tavrı ve hiç de işe yaramıyor, inandırıcı da olmuyor!

Ha, bir şey daha Faruk Abi; hani yıllar önce siyasete girmeyi konuştuğumuzda, ‘Babamın vasiyeti var, siyasete asla girmeyeceksin’ diyordun hatırlıyormusun? Ne oldu o vasiyet işi…

Bakıyorum, baba vasiyetini unuttuğun gibi, siyaseti de en ustasından bile daha etkin yapıyorsun.

Demem o ki, siyaseti geç öğrendin ama iyi öğrendin doğrusu!.

Ne diyelim?

Helal olsun!..

KUZEY EKSPRESS