Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu ve yöneticileri çok iddialı sözler söylüyorlar ve, ‘Gelecek sezon şampiyonluğun en güçlü adayı olacağız’ diyorlar. İnsanlara çok umut veren, heyecanlandıran, yeni sezonun başlamasını iple çektiren ifadeler bunlar da, gerçekten şampiyon olabilmenin koşulları mevcut mu şu anda?

Sanmıyorum!

Neden mi?

Çünkü;

Şampiyonluk savaşında öne geçebilmek için takımın en etkili silahlarını satmayacaksın. Elinde tutacaksın, yanlarına takımın gücünü katlayacak yeni isimlerle takviye yapacaksın. Bunların illa da yıldız olması gerekmeyecek. Verimlilik ve gereklilikle birlikte uyumlu olma esas alınacak. Takımı yaz-boz tahtası haline getirmeyeceksiniz. Kaliteli eskilerle, yetenekli yenilerin uyumlu birlikteliğiyle birlikte yola çıkacaksınız. Eğer takımın katkı yapan, verimli oyuncularını gönderecekseniz, bir sezon önceden alternatifini kadroya yerleştireceksiniz.

Verimli oyuncu gittikten sonra, yerine gelenin daha yüksek veya aynı katkıyı sunup sunmayacağı ancak papatya falı açtırır, bunu unutmayacaksınız. Geçmişte şampiyonluklar elde edilirken böyle yapılıyordu ve başarıda ve kurumsal devamlılık sağlanıyordu. Geçmişte Şota’yı, Fatih’i, Aurelio’yu, Abdullah’ı ve daha birçok oyuncuyu gönderip, yerlerini 10 yıl doldurulamadığını unutmayacaksın. Bir de transferde maliyet hesabını iyi yapacaksınız. Şampiyon olabilecek bir kadroyu iflas olacak kadar yüksek bedellerle oluşturmayacaksınız. Şu anda bunları göremiyoruz.

 

SİNERJİ YARATMADAN ASLA!..

Şampiyon olabilmek için sadece çok iyi bir kadro kurmanın yetmeyeceğini bileceksin. Futbol dünyası hakkında çok birikimli olacaksınız. ‘Ben asarım, keserim, hallederim’ gibi söylemlerle hiçbir yere varılmadığını gördük. Ve asma-kesme jargonuna sığındığınız bir zamanda sadece Hami Mandıralı döneminde hakemlerin vermediği penaltılar, ya da rakipler lehine çaldıkları düdüklerle 12 puanın çalındığını hatırlayacaksın. Futbol ailesi ile ilişkileri doğru kuracaksınız. Siyasete mesafeli ama sözünüzü dinletir noktada bulunacaksınız. Futbol Federasyonu, Tahkim Kurulu, Merkez Hakem Kurulu, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, UEFA, FİFA ve Medya üzerinde etkili olacaksınız, size saygı gösterecekler, hakkınızı kimse yemeye cesaret edemeyecek.

Kendi camianızla barışık olacaksınız. Tribündeki taraftardan, kulübün kurucularına, eski yöneticilerden kurullarınıza kadar herkesle kucaklaşmış bir şekilde yola çıkacaksınız. Sonuna kadar da birlikte yürüyeceksiniz. Her biriyle ayrı ayrı kavga edip, bir camiayı parçalara bölmeyeceksiniz. Her eyleminizde birlikte hareket edecek, sinerji yaratacak, bu bütünlüğünüz tüm rakiplerinizi olduğu gibi, futbolun diğer paydaşlarının da size karşı saygılı yaklaşımına neden olacak.

Futbolu iyi bileceksiniz, futbolcunun dilinden anlayacaksınız. Kendi kentine yabancılaşan bir takım kurmayacaksınız. En küçük bir sorunda sizi terk edecek oyuncular grubundan uzak duracaksınız. Duygusal zekasını, takımı için kullanmak isteyen bir ekibiniz olacak ve bir de tabii ki ekonomik sorunlarla boğuşup, her gün bir icra veya FİFA, UEFA tehdidi ile karşı karşıya kalmayacaksınız.

Trabzonspor tarihinin en parlak günlerinde bu noktalarda çok yetkin ve etkin olduğu için şampiyon oldu. Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın ve bir an önce doğruya yönelin.

Bacon der ki; “Bilgi egemen olmaktır.’ Kısacası bilginiz ölçüsünde varsınız.  Cehalet kötüdür ama cahil olduğunu bilmemek çok daha kötüdür ve bu insanları da, kurumları da felakete götürür.

Ve futbol adına bilginin Trabzonspor’u yönetenlerde olduğu konusunda şüphelerim var.

Umarım yanılırım.

Aksi takdirde şampiyonluk beklerken, bu camiaya küme düşme mücadelesi yaşatırsanız şaşırmayın.

***

AYNAYA BAKTINIZ MI?

Her gelen yönetim, bir öncekinin icraatlarını yerden yere vurmakta bir beis görmez. Kendi döneminde her şey güllük gülistanlıktır ama daha öncekiler yok mu? Onların yanlışları olmazsa, kulübü uçuracak, belki de dünya şampiyonu yapacaklardır(!) Bunu daha önce de defalarca yaşadık. Gazeteci olarak Mehmet Ali Yılmaz’dan Sadri Şener’e, Faruk Özak’tan Özkan Sümer’e, Atay Aktuğ’dan Nuri Albayrak’a ve ne yazık ki İbrahim Hacıosmanoğlu’na kadar aynı hikayeleri dinlemekten bıkmışımdır.

Ve son olarak da İbrahim Hacıosmanoğlu bir açıklama yaptı; eski yönetimin transfer ettiği oyuncuların sözleşme maddelerinin kendilerini çok zor duruma düşürdüğünü dile getirdi, yakındıkça yakındı… Doğru; Lange’den Tomas Jun’a, Marcelinho’dan Misse Misse’ye Musampha’dan Janko’ya ve daha birçoklarına kadar gerçekten Serv anlaşmalarıyla doludur Trabzonspor tarihi…

Yazık ki hiçbir yönetim, bir öncekinin yaptığı hatalardan ders çıkarmaz. Oyuncuyu dev aynasında görür; ‘Gelmezse küme düşeriz’ korkusunu yaşar ve her türlü talebine ‘evet’ der. İbrahim Bey bu konuda haklı da, peki kendi döneminde yapılan sözleşmelere ne demeli?

 

MALOUDA’YI NEDEN GÖNDEREMEDİNİZ?

Örneğin Malouda… Adam 1 milyon Euro bile kazanamazken, 2,5 milyon Euro neyin nesiydi? Yıllık 6 kez ülkesine gidiş geliş bileti, ailesine konforlu ev, otomobil, hizmetçi ve daha birçok ayrıntının yanında, “Tüm alacakları garantidir. Gecikme halinde FİFA’ya gider ve sözleşmesinin kalan süresinin de parasını alır” maddeleri neyin nesi! Sizin transfer ettiğiniz ve yerlerde sürünen Malouda’yı aylardır neden gönderemiyorsunuz? Bu Malouda’yı 1 milyon Euro’ya satışa çıkarın bakalım alacak kulüp çıkacak mı? Bunu bıraktık, bedava bile neden gitmiyor? Sizin sözleşmeyi yaparken, verdiğiniz tavizlerden değil mi?

Ya Serdar Gürler ve Deniz Yılmaz gibi Elazığspor’un küme düşmesine katkı sunmuş iki oyuncuya 10 milyon liraya yakın bonservis bedeli ödeyeceksiniz, kendilerine de 2 milyon liraya yakın yıllık ücret vereceksiniz, sonra da 3’er yıllık imza attıracaksınız. Bu mu başkanlık, yöneticilik ya da CEO yeteneği? Aynı şeyler Selçuk İnan’da bir önceki başkan döneminde yapıldığında ve o isim elinde sözleşmesi ile Galatasaray’ın yolunu tuttuğunda dizlerimizi dövmedik mi? Üç yıl sonra da bu oyuncularda aynı manzara yaşanırsa sorumlusu kim olacak?

 

SORUN AMATÖR KAFALAR!

O gün başka bir yönetim iş başındaysa ve İbrahim Hacıosmanoğlu ekibine ağır eleştiriler getirdiğinde, bugünün muktedirleri, söyleyecek söz bulabilecek mi?

Kaldı ki, her futbolcu, benzer sözleşmeler yapmak istiyor, yapıyor da... Asıl yanlış olan futbolcu seçimindeki kriterlerin bilinmemesi, Arap Şeyhlerini aratmayacak şekilde bol keseden para verilmesidir. Kısacası amatör kafaların kulüpleri yönetmesidir. ‘Parayı veririm, sözleşmede tüm tavizleri sunarım, sonra da yasal haklarını vermem’ gibi ucube bir mantığın ürünüdür tüm bu sorunlar.

Ne yazık ki Trabzonspor’u da bu amatör kafaların yönetmesi, transfer ettiği oyuncuların etine buduna bakmadan imza attırmaları kulübü iflasın eşiğine getirmiştir.

Tamam da diyorum ya, İbrahim Beyin yaptığı sözleşmelere bakınca da, “Atıma laf edenin bari bir eşeği olsa” sözünü söylemekten kendimi alamıyorum!...

Bir de; ‘Al birini, vur ötekine’ diyebiliyorum sadece…

 

***

OLCAN’A TEŞEKKÜR BORCU!

Acısıyla tatlısıyla, doğrusuyla yanlışıyla Trabzonspor’da 2,5 yıl mücadele etti. Zaman zaman sivrildi, bazen silindi. Gol attı sevinmedi. Fenerbahçe altyapısından yetişmiş olmasının yarattığı şüpheleri hep üzerinde taşıdı. Sahada profesyonelce oynamaya çalıştı. Asla iyi bir Trabzonsporlu olmadı… Ama giderayak bu kulübe tarihinin en yüksek transfer bedelini kazandıran üçüncü isim oldu.

Tabii ki Olcan’dan söz ediyoruz!

Galatasaray bu ismi renklerine kattı. 4,5 milyon Euro nakit girdisi sağlandı, bir de Salih Dursun gibi dinamik ve genç bir sağbek geldi. Gökdeniz ve Fatih’ten sonra en kazançlı çıkılan futbolculardan biri oldu. Onu Burak Yılmaz takip etti. Daha önce taraftarların Burak Yılmaz’a yaptıklarını hatırlıyoruz. Yanlış buluyoruz. Aynı şeylerin bundan sonra Olcan’a yapılmaması gerektiğini düşünüyoruz.

O bir profesyonel! Oynadı, kendi vitrinini yaptı, iyi de para kazandırdı ve gitti. Yapılacak tek şey Olcan’a teşekkür etmektir.

Başka bir davranış bize yakışmaz!

Ama illa da, yıldız futbolcuların hem süper oynamasının, hem de büyük paraları gördüğünde kaçmasını istemiyorsanız, kendi değerlerinize sahip çıkın… Onlar karın tokluğuna savaşır, parayı gördüğünde sıvışmaz, sahada forması için ter, kaybettiğinde de gözyaşı döker.

Bunu da unutmayın!