Geçtiğimiz gün şehrimizde oldukça acı verici bir tabloyla uyandık. Kapanan yollar, şelale gibi duvarların üstünden akan sular, çamur altında kalmış dükkanlar, işyerine ulaşamayan esnaflar, evinde mahsur kalan halk…
Doğa ana bize tekrar gerçek yüzünü gösterdi ve doğayla inatlaşma değil onunla barışık ilerlemek gerektiğini bize gösterdi.
Gün yaşananlardan ders çıkarma günüdür ve eksiklerimizi görüp planlamamızı yeniden doğru bir şekilde yapma günüdür.
Öncelikle kentimizde ve diğer kentlerde bu tarz sorunların bir kez daha yaşanmamasını temenni edip, bu olaydan zarar duymuş vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun diliyorum.
Esnafımızın bir kısmı dükkanına giremez oldu. Bir kısmının ise alın teriyle kazandığı milyonlarca liralık para bir günde yok oldu. Bu felaketlerin sorumluları kimler? Bu esnafımıza, bodrum katta oturan evine su basan vatandaşımıza kim yardım eli uzatacak? Onların yaralarını kim saracak? Kaybolup giden milli servet nasıl geri gelecek? Sadece yolları bir günde çamurdan temizlemek yeterli oldu mu ? ya da medyadan okuduğumuz ilk seferde verilecek 20.000 tl ( bir asgari ücret bile değil ) kime ne kadar fayda sağladı.
Tüm bu yaşananların tekrar etmemesi ve sorunun kalıcı olarak çözülmesi için, kentin büyükleri ve yöneticileri konumunda olan değerli belediye başkanlarımız ile meclis üyelerimizin, ‘Bu kentin sorunlarını çözmek için ne yapmalıyız?’ sorusunun yanıtını aramaları gerekmektedir.
Bu konuyu farklı bir açıdan ele alarak, mesleki deneyimimi de ortaya koyup, bir “belediye başkanı” neler yapmalı sorusunun cevabını sizinle paylaşmak isterim.
1. Mevcut Altyapının Gözden Geçirilmesi ve Güçlendirilmesi
- Mevcut yağmur suyu drenaj sistemleri (rögarlar, kanallar, menfezler) acilen kontrol edilmeli, kapasite analizleri yapılmalı.
- Yetersiz çapta olan menfezler belirlenerek acilen bir plan içerisinde büyütülmeli; çok şiddetli yağış senaryolarına göre (örneğin 50 yıl geri dönüş süreli yağışlar) yeniden tasarlanmalıdır.
- Tıkanan veya bakım görmeyen altyapı elemanları periyodik temizliği bir sistem altında takip edilmeli ve oto kontrol sağlanmalı.
- Sel riski yüksek mahallelerde mobil pompa sistemleri ve acil müdahale istasyonları kurulmalıdır. Bu konuda ilgili personel istihdam edilmeli ( ihtiyaç varsa ) , mevcut personelin derhal eğitimleri tamamlanmalı.
2. Dere Yataklarının Rehabilitasyonu ve Korunması
- İmar planlarında dere yatakları taşkın alanı olarak tanımlanmalı, yapılaşma yasağı açıkça konulmalıdır. Daha önceden bu konuya aykırı yapılmış alanlar ile ilgili öncelikle koruma alanları oluşturulmalı, daha sonrasında kentsel dönüşüm kapsamına alınarak taşkın bölgesinden taşınmalı.
- Üzeri kapatılmış veya daraltılmış dereler yeniden açığa çıkarılmalı (açık kanal ekolojisi), çevresi doğal tampon alan olarak bırakılmalıdır. Açılamayacak durumda olanlar var ise bunlara ek kaçış kanalları yapılarak acil durumlarda taşan suyun tahliyesi için alternatif planlar hazırlanmalı.
- DSİ ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile koordineli taşkın koruma projeleri geliştirilmeli. Bu konuyla ilgili kamuoyu oluşturularak parti ayrımı gözetmeksizin şehir için tek yumruk olup gerekli destekler alınmalı.
3. Kentsel Planlamada Risk Odaklı Yaklaşım
- Afet riski haritaları, imar planlarının vazgeçilmez parçası haline getirilmeli. Uygulamada kontrol esas haline alınmalı ve takibi yapılmalı.
- Yeni yapı ruhsatlarında sel riski analizi zorunlu tutulmalıdır. Eski ruhsatlarda belediye bünyesinde bir birim oluşturularak DSİ ile ortak planlama yapılmalı, sel riski analizi yüksek çıkan yapı ruhsatı almış alanların rehabilitesi için acil çalışma ekipleri oluşturulmalı.
- Düşük kotlu parsellerde yapı izni verirken, mimari projelerde su baskınına karşı özel tasarımlar (kot farkı, su geçirmez zeminler, drenaj sistemleri) talep edilmeli. Meclis kararı ile bu zorunlu tutulmalı.
4. Yeşil Altyapı ve Doğal Çözümlerin Yaygınlaştırılması
- Belediye olarak kendi park ve bahçelerinde yağmur bahçeleri, geçirgen yüzeyler ve yeşil hendekler gibi çözümler uygulayarak örnek olmalıdır. Mevcut park projeleri bu uygulamalara göre revize edilmeli, yeni yapılacak park ve bahçelerde ise zorunlu hale getirilmeli.
- Yeni yapılacak sokak ve meydan tasarımlarında beton yerine geçirgen kaplama malzemeleri tercih edilmelidir. Mümkünse kent kimliğinde yer alan “ Arnavut taşı” na geri dönülmeli.
- Belediyeye ait kamu binalarına yağmur suyu hasadı sistemleri entegre edilerek, suyun hem yönetimi hem de tasarrufu sağlanmalı. Gri su atık projesi kamu binalarında kullanıma girilmesi sağlanmalı.
5. Toplum Katılımı ve Farkındalık Oluşturma
- Vatandaşlara yönelik “afet anında nasıl davranmalı” içerikli rehberler hazırlanmalı, mahalle bazlı eğitimler verilmelidir. Muhtarlıklarla iletişime geçilerek ortak çalışmalar yapılmalı.
- Belediyenin web sitesi ve mobil uygulamaları üzerinden anlık yağış ve taşkın uyarı sistemleri kurulmalıdır. Özellikle taşkın bölgesindeki halk mesaj yoluyla uyarımı yapılmalı.
- Emlak sahiplerine, yapılarında alabilecekleri küçük ama etkili önlemler konusunda teknik destek verilmelidir (örneğin geri akış klapesi, bodrum drenajı, kum torbası kullanımı). Bu konuların eğitimi ve desteği kapsamında bakanlıktan hibe talep edilmeli ve pilot uygulamalar yapılarak halkın bilinçlenmesi artırılmalı.
6. Kurumsal Koordinasyon ve Planlı Müdahale
- AFAD, DSİ, Meteoroloji ve belediyemiz arasında ortak müdahale planları geliştirilmeli.
- Sel riski olan bölgelerde, belediye zabıta ve fen işleri personelinin görev tanımı ve aksiyon planı netleştirilmeli.
- Kriz anında iletişim için tek elden yönetim prensibi benimsenmeli (dağınık değil, merkezi koordinasyon).
7. Orta ve Uzun Vadeli Stratejik Planlama
Şehir genelinde iklim değişikliği uyum planı hazırlanmalı.
Bu planda:
- Gelecekteki yağış artış projeksiyonları çıkartılmalı,
- Topografya ve akış yönleri belirtilmeli,
- Kentsel büyüme senaryolarını dikkate almalı.
- Özellikle Kentsel Dönüşüm projelerinde taşkın riskini azaltacak önlemleri projeye entegre etmek için meslis kararları alınmalı.
- Üniversitelerle ve meslek odaları ile iş birliği içinde sel modelleme ve simülasyonları yapılmalı; kentsel dirençli altyapı tasarımlarına bilimsel zemin hazırlanmalıdır.
Sonuç olarak, yaşananların ardından belediye başkanları ve meclis üyelerinin, olayları teknik bir analizle değerlendirip çözüme kavuşturabilecekleri açıktır. Trabzon’da yaşanan bu olay bir istisna değil, artan iklim baskılarının açık bir uyarısıdır. Belediyelerin artık önleyici, çok katmanlı ve doğayla uyumlu çözümler üretme zamanı gelmiştir. Ancak bildiğiniz üzere, bu süreç yalnızca teknik personelin değil; karar vericiler ile toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğunu ve sahiplenmesini gerektiren bir dönüşümdür.
Yaşayan ve yaşatan bir kent için, hep birlikte elimizden geleni yapmak zorundayız
Emrah Ömer ÇAM
Yüksek Mimar
E.Ö.Ç MİMARLIK