Trabzon Şehir Hastanesi artık neredeyse hazır. Yer seçimi uzun süre tartışıldı. Ancak bugün geldiğimiz noktada, bu tartışmaların fazla bir anlamı kalmadı. Yapı oraya kuruldu, büyük bir yatırım hayata geçti. O yüzden artık “neden oraya yapıldı?” demektense, “madem orada, nasıl daha işler hale getiririz?” sorusuna odaklanmalıyız.
İlk mesele ulaşım. Evet, hastane şehir merkezine uzak. Herkesin özel aracı yok. Özellikle yaşlılar, çocuklu aileler, engelli bireyler için bu mesafe ciddi bir zorluk. Ulaştırma Bakanlığı’nın bağlantı yolları ve kavşakları hızla tamamlaması önemli bir adımdı. Ancak bu tek başına yeterli değil. Mutlaka toplu taşıma ağları güçlendirilmeli. Sabah-akşam saatlerinde ve sağlık personeline yönelik özel ring hatları acilen devreye alınmalı.
Raylı sistem planı umut verici. Fakat uygulanması yıllar sürebilir. Bu yüzden kısa vadede hemen hayata geçirilebilecek çözümlere ihtiyacımız var.
Tüm bu sorunlar konuşulurken, yeterince gündeme gelmeyen çok ciddi başka bir konu daha var:
Trabzonspor’un maç günlerinde yaşanan trafik yoğunluğu.
Stadyumla hastane neredeyse iç içe. Özellikle derbi maçlarında bölge tam anlamıyla kilitleniyor. Araçlar yollara taşıyor, otoparklar dolup taşıyor. Maçtan sonra insanlar 1-2 saat boyunca araçlarını çıkarmak için bekliyor. Bu ortamda hastaneye ulaşmak neredeyse imkânsız hale geliyor. Oysa sağlık hizmeti 7 gün 24 saat kesintisiz olmalı. Acil bir vaka maç saatini beklemez.
Bu yüzden artık geç kalmadan harekete geçmeliyiz:
- Hastaneye özel, sadece ambulans ve sağlık personeline açık ayrı bir yol girişi mutlaka oluşturulmalı.
- Bu yol her koşulda açık ve güvenli tutulmalı.
- Trafik polisi, belediye ve stadyum yönetimi koordineli çalışarak bu hattı kontrol altında tutmalı.
- Maç günlerinde taşan araç parkı için alternatif otopark alanları belirlenmeli. Katlı otoparklar ya da geçici açık alan çözümleri planlanmalı.
Aksi takdirde, bu yoğunluk hastane işleyişini doğrudan olumsuz etkiler.
Hastanenin çevresi ise hâlâ tanımsız bir boşluk gibi. Buraya mutlaka insan ölçeğinde sosyal alanlar kazandırılmalı. Küçük kafeler, oturma alanları, yürüyüş yolları gibi düzenlemeler yapılmalı. Hatta stadyum altındaki dükkanlar da yeniden işlevlendirilerek bu alanla bütünleşik bir kentsel tasarım geliştirilebilir.
Bir diğer önemli konu ise şehir merkezindeki mevcut hastaneler. Bu yapılar kaderine terk edilmemeli. Aksine, yaşlı bakım merkezi, palyatif servis, fizik tedavi hastanesi ya da psikolojik destek merkezi gibi hizmetlere dönüştürülerek yeniden değerlendirilmeli. Böylece hem yapı stoğu korunur hem de merkezdeki vatandaşlar sağlık hizmetinden kopmamış olur.
Ayrıca bu yaklaşım, olası bir afet ya da salgın durumunda kentteki insan yoğunluğunu dağıtmak ve müdahale noktalarını çeşitlendirmek açısından da stratejik bir fayda sağlar.
Sonuç olarak, Trabzon Şehir Hastanesi büyük ve kıymetli bir yatırım. Ancak bu yatırımın kentle uyum içinde çalışabilmesi için yalnızca bina değil, ulaşım, sosyal yaşam, hizmet ağları ve çevresiyle birlikte bütüncül bir planlama gerekiyor.
Trafik, toplu taşıma, otopark, konaklama, yeme-içme alanları ve çevre düzenlemeleri; teknik detay değil, doğrudan insanların günlük hayatına etki eden konulardır.
Özellikle Trabzonspor maçlarının olduğu günlerde yaşanan kaos göz ardı edilmemeli. Sağlık, her şeyin önündedir. Bu da ancak iyi planlanmış bir erişim sistemiyle mümkün olur.
Şimdi bu büyük yapıyı sadece bir hastane değil, kente entegre bir yaşam alanı haline getirme zamanı.
Bunun için kentin tüm paydaşlarıyla birlikte çalışmalıyız. Çünkü bu kent bizim. Bu kent hepimizin.
Saygılarımla,
Emrah Ömer ÇAM
Yüksek Mimar – E.Ö.Ç. Mimarlık