YIL 2017

Hac ibadetimi ifa için annemle birlikte Suudi Arabistan’ın Mekke şehrindeyim. 

Annem ile birlikte şişe bölgesinde bulunan otelimizden Kabe’ye gitmek için bir taksiye bindik.

Taksiye bindik derken önce pazarlık yaptık tabi!

Çünkü hac mevsimi olduğu için herkes kafasına göre fiyat belirleyebiliyor.

Yani iki gün önce 5-10 Riyal’e gittiğin 2-3 km’lik mesafeye daha sonra 50-100 Riyal istenmesi olağan bir durumdur Mekke’de.

Özellikle Arafat’a çıkış zamanı yaklaştıkça Kâbe yoğunlaşır, servisler iptal edilir, yolların bir bölümü trafiğe kapanır derken taksi karaborsaya düşer. Taksiye yalvararak biner, söylediği rakama çok takılmazsınız bile…

Bu koşullar altında lütfedip bizi taksisine alan muhterem Müslüman taksici abimiz biraz gittikten sonra telefonla konuştu ve bizi taksiden indirdi. 

“Henüz gelmedik, hareme daha yolumuz var, buradan taksi bulamam” dememe rağmen Kabe’nin 1-2 km yakınlarında, Müslüman taksi şoförü abimiz annemle beni taksiden indirdi ve yoluna devam etti.

Hani bazen hayat film şeridi gibi gözünüzün önünden geçer ya! İşte o an bende öyle bir durum yaşadım.

Üzerimde tam teslimiyetin bir belirtisi ihram, yanımda hac mutluluğu ile gözleri ışıl ışıl parlayan annem!

Allah korkusu, kanun korkusu, haccımı tamamlayamayacağım korkusu, annemin üzüleceği korkusu ve şu anda aklıma gelmeyen birçok korkuya Yaradan’ın bahşettiği sabır eklenince taksiden inip yeni bir taksi aramaya devam ettim.

O taksici ile ilgili aklımdan geçenleri burada satırlara dökmem doğru olmaz ancak siz bu satırları okurken aklınızdan geçen neyse en az iki mislini düşündüğümden emin olabilirsiniz.

YIL 2023

Ağustos ayı.

Trabzon şehir merkezinde bir arkadaşımın otelinin önünde sohbet ediyoruz. 

Biz sohbet ederken otelin önüne içinde turist bulunan bir taksi yaklaştı. 

Taksi şoförü gayet beyefendice indi, misafirin bagajını indirdi ve taksi ücretini misafire söyledi.

Derken turist beyefendi hiddetlendi. 

Bağırıp çağırıp taksicinin üzerine yürüdü.

Boğazını sıktı.

Adam turist değil kabadayı sanki!

Yerimden fırladım.

Araya girdim.

Taksimetreye baktım. 

Taksimetre açık, yazan rakam normal.

Şoförün hal hareketinde de bir kusur yok.

Ama turisti bıraksak taksiciyi dövecek!

Şimdi o gün biz orda olmasak, taksi şoförü arkadaş sabırlı-beyefendi olmasa sonuç ne olacaktı?

Nahoş bir durum yaşansaydı ve sosyal medyadan bunu izleseydik bizler ne düşünecektik?

Kaç kişi taksiciyi haklı bulacaktı?

Kaçımız turisti hatalı düşünecektik?

Kıymetli okurlarım bu iki örneği şehrimizde yaşanan ve kamuoyunu rahatsız eden üzücü olay ile ilgili paylaştım. 

Bunu paylaşırken talihsiz olaya maruz kalan misafir haksızdır algısı oluşturmaya çalışmıyorum.

Şehrimizde bulunan bir misafirin bu tarz olaya maruz kalmasını hiçbir Trabzonlu istemez.

Sadece turiste karşı değil şehirde yaşayan insanlar arasındaki kavga ve şiddeti hepimizin üzüntüyle karşıladığını bilmekteyim.

Ancak bu noktada sorgulamamız gereken başka konular olması gerektiğini savunmaktayım.

  • Mesela turistlerimizin bazıları misafir olduğu bir ülkemizde yukarıda örneklendirdiğim davranışı sergileyecek cesareti nereden ve nasıl bulabiliyorlar? 
  • Üzüntüyle karşılamamıza rağmen günlük hayatta sıkça karşılaştığımız kavgalarda tarafların birini hemen tutukluyor muyuz? 
  • Yaşanan hadisede polisle tartıştığı düşünülen turist kendini ifade edememiş olabilir mi?
  • Derdini anlatmak için polise giden turist görevli ile İngilizce ya da Arapça anlaşabilmiş midir? 
  • Şehir merkezinde turizm polisi, turizm zabıtası jandarma bölgesinde ise turizm jandarması görev yapsa bu ve buna benzer olaylar büyümeden engellenebilir mi?
  • Turiste karşı yerel halkta oluşan bir direnç var mıdır? Varsa bunun sebepleri nelerdir?
  • Kavgaya, şiddete kesinlikle karşıyız ancak her olumsuzlukta sadece kendimizi mi suçlamalıyız?
  • Sıkça yurt dışına çıkan okurlarım yurt dışında kaç kere kavgaya karıştılar?
  • Turist karşısında haksızlığa uğradığını düşünen esnafa ne tür kolaylıklar sağlıyoruz?

Bu soruların cevapları kamuoyunun vicdanında ne olur bilmiyorum ancak bildiğim bir gerçek var ki Karadeniz insanı özünde misafirperver bir yapıya sahiptir.

Babaannelerimizin, anneannelerimizin sandıklarında misafirlere ikram edilmek için ev halkından saklanan lokumlar, şekerler, ballar, reçeller misafirperverlik seviyemizin en büyük referansıdır.

Misafire bu denli önem veren bir neslin torunları misafire kötü davranmaz, davranamaz.

Kalın sağlıcakla…