Madenler, milyonlarca yılda oluşan ekonomik değere haiz mineraller olup, sanayi, inşaat, tarım, elektronik, endüstri dahil daha bir çok alanda kullanılan, tüketildiğinde yerine konulamayan ,hiç bir kişi veya zümrenin emeği olmayan doğanın insanlığa sunduğu ortak bir değerdir.Bu ortak değerlerin insanlığın gelişmesi ve refahı için kullanılması gerekirgen, kapitalist sistem içinde bir meta olarak değerlendirilip, küçük bir zümrenin malı haline dönüştürülmektedir.Sınıflı toplumlarda sermaye her türlü değere el koyduğu gibi doğal kaynaklarıda (su, güneş, rüzgar ve madenler) kendi çıkarı doğrultusunda değerlendirmekte ve ortak varlıklara el koyarak insanlık geleceğini yok etmektedir. Emperyalizmin bir türü olan sömürgeciliğin temel varlık nedenleri arasında her türlü zenginliğin sömürülmesi vardır ve devam etmektedir.İlk sırada ise çok para kazandıran madenler gelmekte olup, yakın tarihimizde ilimizde ve bölgemizde yaşanan ve yaşanmakta olan olaylar bunun açık göstergesidir.Bu bağlamda klasik sömürgecilik sona ererken yeni sömürgecilik çağında, hem ulus devletler ve hemde ulus ötesi şirketler sömürü düzenlerini yeni yöntemlerle devam ettirmektedirler.Gelişmiş ekonomiler veya az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki mineral kaynakları, o ülkenin ucuz iş gücünüde kullanarak çok düşük maliyetlerle kendi ülkelerinin çıkarları için kullanmaya devam etmektedirler.

Yeni sömürgecilikte bu durum zengin ve güçlü ülkeler, zayıf ve güçsüz ülkelerin askeri kurumları ile değil daha çok ekonomiyi kullanıp, sömürüyü kontrol altında tuttuğu bir yöntemdir "Emperyalizm".Onun içindir ki dış yardımlar çerçevesinde mali koşulların dayatılması ile bir çok ülkenin kalkınma planları binlerce kilometre ötede belirlenmekte ve bu durumda batılı şirketler ile bankalara kapıların açılmasıda şart koşulmaktadır.Bu sömürü mekanizması hem çevresel koşullara, emek sömürüsüne yol açarak insanı sorunları dahada ağırlaştırmaktadır.Bu bağlamda bölgesel ruhsat dağılımında KARADENİZ bölgesi jeolojik olarak polimetal yani Altın, Gümüş, Bakır, Kurşun ve Çinkonun bulunduğu bir kuşakta yer alıp, bunun içindirki çok büyük bir kısmı madencilik açısından dördüncü grup olarak ruhsatlandırılmıştır. Ruhsat sahipleri yabancı ve yerli ortaklar olup, bu yabancı şirketler işlerin daha kolay görülmesi için iktidara yakın şirketlerle ortaklık kurmaktadırlar. Bu şirketler başta metalik madenler olmak üzere doğal kaynaklarımıza devasa makinalarla bizzat saldırmaktadırlar. Bir gram cevher için bir ton taş ve toprak kazılmakta ve doğa tahrip değil katletilmektedir. Burada büyük toprak alanları yani vatanın derisi yok edilirken, siyanür başta olmak üzere diğer kimyasalların kullanımı sonucu yeraltı su kaynakları(Stratejik kaynak) ve doğaya geri dönüşümü olmayan zararlar vermektedirler.

Sonuçta ortak değerlerimiz sömürülüp götürülürken, arkada verimsizleştirilmiş ve kimyasallarla kirletilmiş topraklarla ormanları kesilmiş, meraları yokedilmiş çıplak alanlar bırakılmaktadır.Daha yakında KAZ dağları ve İLİÇ gibi Anadolu toprakları adını sıkça duyduğumuz çok uluslu maden şirketleri ile yeni pazarlanan yerli patronların yaşattığı acı olaylar kamuoyunca görünen ve bilinenlerdir.Yani savaşmadan çeşitli finansal bağımlılıklar oluşturularak Anadolu paylaşılmış ve sonunda önümüzde Afrikada olduğu gibi bir Anadolu çölü bulacağımız kaçınılmaz görünmektedir.Bir Misak-ı milli ve Anadolu toprağı olan Trabzonda bu paylaşımın tam ortasında yer alarak 4464 kilometre kare yüzölçümünün 0/0 80'ni yani 3571.2 kilometre karesi 4.grup maden alanı olarak ruhsatlandırılmıştır. İşte bu anlamda ilçeler üzerinden Trabzonda maden arama ve işletme ruhsatı verilen alanların yüzdeleri;
Çaykara 0/090, Şalpazarı 0/070, Akçaabat 0/02 , Araklı 0/090, Arsin 0/088, Beşikdüzü 0/010,Düzköy 0/020,Dernekpazarı 0/0100, Hayrat 0/080, Köprübaşı 0/0 70, Maçka 0/090, Ortahisar 0/030 ,Of 0/090, Sürmene 0/0100, Tonya 0/050 ve Yomra 0/085

Görüldüğü üzere sürmene ve Dernekpazarı 0/0100 Araklı, Arsin, Çaykara, Maçka, Yomra ve Hayrat ise 0/080'nin üzerinde 4.grup maden alanı olarak işletme ve arama amaçlı ruhsatlandırılmıştır. Neredeyse Trabzon kaynaklarının 3571.2 kilometre karesi gibi büyük bir alan elden çıkarken geriye ise 892,80 kilometrelik işe yaramaz alanlar kalacaktır. Onun için gelecekte; Fındık, çay, tarla, orman, meralarımızın ' ortalarına ve kapılarımızın önlerine sondaj makinelerinin kurulmasını,açık maden işletmeleri ve galeriler ile topraklarımız mahvedilmesini, dahası siyanür gibi çok tehlikeli kimyasal ve atıklarlardan zarar görmek istemiyorsak; Anayasadan kaynaklanan demokratik haklarımızı hep birlikte kullanmalıyız. Zira topraklarımızın tüm yerüstü ve yeraltı kaynakları bizlere aittir onun için zaman bizi haklı kılmaz ve sessiz kalıp sahiplenmezsek İLİÇ ve KAZ dağları gibi acı sonları ve daha bir çoğunu ayağımızın dibinde buluruz ,ama iş işten geçmiş olur.