Günümüzde gelinen ulusal ve uluslararası ilişkillerde ticaretin çok önemli kalemleri olmasına karşın son süreçte ön plana çıkan sektörün tarım olduğu kaçınılmaz bir gerçekliktir.İnsanların beslenmesi ve toprağın işlenerek üretim amaçlı kullanılması meselenin temelini oluşturmakta ve onun içindirki stratejik olmasıda gündemden düşmemektedir.

Daha açıkcası üretim toplum için önemli bir olay olup sağlıklıı insan yetiştirmek açlığa karşı önlemleri almak bir devlet için en önemli sosyal eylemdir.Cumhuriyet tarihi boyunca kendi kendine üretim açısından yeterli yedi ülkeden biri olmamıza rağmen maalesef bu gücümüzü kaybetmiş bulunmaktayız.Yine geçmiş yıllardan günümüze kadar olan süreçte tarım sektörünün istihdama katkısı yüzde 75'den yüzde 25'e GSMH'laya olan katkısı yüzde 50'den yüzde 8'lere doğru gerileyen bir süreç izlemiştir.

Burdan da anlaşılmaktadırki geçmiş yıllarda kaydedilen büyüme rakamları düşen bir tempo ile gözler önüne serilmektedir.

Başka bir ifadeyle tarım sektörü tüm alanlarda düşük büyüme değerlerine indirgenmekle kalmamış üretim ve istihdam odaklı olmaktan uzak kalarak genel büyümenin çeyreğine dahi ulaşamamıştır.

Bu bağlamda tarımsal üretim yerine ithalatçı toplum gerçekleri ve üretim politikalarına ters bir maceraya sürüklenmiştir.

Sadece buğdayda 12 milyon ton ithalat karşılığında 3.5 milyar dolar döviz ödendiği, bu dönemde buğday ekim alanlarının 1.3 milyon hektar daralması ithalat çıkmazının ülkemize maliyeti ve çiftçiye olan zararının telafsinin zor olduğu bir gerçekliktir.

Aynı şekilde(Nohut, Kuru fasulye, Kırmızı ve yeşil mercimek, Tütün,Şekerpancarı , Pamuk vs.) toplumumuzda fazlaca tüketilen tarım ürünlerinin üretimlerindede önemli düşüsler olmuştur.

Ayrıca 2003- 2009 yılları arasında ülkemiz yağlı tohum türevlerine 12.4 milyar dolar yani bugünkü parayla 230.64 katrilyon ödemiştir.Halbuki bu para kendi ülkemizin çiftçilerine milli gelirden ödenmesi gereken yüzde bir oranının çok üstünde olup, tarımı düstüğü çıkmazdan kurtaracak maliyetin üzerindedir.İthalatın giderek arttığı ülkemizde aynı hızla girdi fiyatlarının artması çiftćilerimizin tarımdan uzaklaşmasını tetiklediği gibi tarımsal sanayininde gittikçe küçülmesine sebep olmakta ve ekilebilir alanlarda azalmaktadır.

Dünyada hiç bir ülke yoktur ki üretmeden ayakta kalabilsin.

Şimdiki AB'nin AET zamanındaki durumu bunun en açık ve çarpıcı örneğidır.

Temel sorun tarımsal girdi fiyatlarının önlenmeyen tarımsal girdi fiyatlarının aşırı artması sonucu çiftçinin üretimden uzaklaşması olup, bunun bir çıkmaz oldüğu gösterilerek başka ülkelerde tarım arazilerinin aranması ve Türk tarımının zayıflatılmasıdır.Halbuki Milli Egemenlik Topraklarında 23 milyon hektar ekilebilir arazi bulunmaktadır.

Genç Cumhuriywt kurulduğunda minimum olan tarımsal üretim geliştirilmiş ve bu ürünler ihraç edilerek elde edilen gelirle bir çok fabrika kurulmuş ve Türkiye tarihinde en büyük 0/0 27'lik kalkınma sağllanmıştır.İste kalkınmada tarımın rolü bu olmasına rağmen ürwtim alanlrı her geçen gün elimizden kayıp gitmektedir.

ONUN İÇİN;
●--Her insanın doğduğu yerde karnının doyması için tarım sektöründe yatırımlara acilen başlanılmalı,

●--Yüksek maliyet , düşük verim ve yetersiz üretim döngüsünden kurtularak yatırım -üertim seferberliği başlatılmalı,

●-- Uygulanan politikaların doğru hedef,uygun araç, yeterli finansman ve etkin kamusal gerçeklerin yerine getirilmesi,

●-- Tarımsal sulama yetersizliği giderilerek acilen arazi toplulaştırılmasının sağlanması,

●-- Bitkisel ve hayvansal üretim için tohum, damızlık hayvancılığın geliştirilmesi çerçevesinde AR- GE yatırımlarına kaynak aktarılmasının sağlanması,

●--Tarım sektörünün tüm bileşenlerini içine alan bir MASTER plan çalışması yaparak ürrtimi ve toplumsal ihtiyacı belirleyip, ihraç projeksiyonunun tespit edilmesi,

●-- Devlet, Özel sektör ve Üniversitelerin tarımsal üretim konusunda birlikte çalışma yapmalarının sağlanması,

●--Bilgi, Üretim,Yüksek gelir ve İstihdam dörtlüsünün muhakkak tarımsal alanlarda hakim kılınması,

●--Ana girdilerde(Mazot, Gübre,İlâç ve tohum) devlwt muhakkak sübvanse görevini üretimi artıracak tarzda üstlenmeli(Mazot desteği 550 milyon Vergisi ise 3.5 milyar tl.olmamalı),

NETİCE OLARAK; İthalatla hiç bir yere varılamayacağı sonucu çiftçi bazında ve toplumsal algılamada sabitleşmiş olup, sonuç yaşanarak görülmektedir.Onun için; Yeni bir tarım proğramıyla ülkemizi üreten, önce kendi kendine yeterli , sonra ihracatçı bir politikaya evrilerecek ekonomik paketler hazırlanmalıdır.

GIDA, BESLENME, İSTİHDAM VE İHRACAT İÇİN ÜRETİM SEFERBERLİĞİ KAÇINILMAZDIR.