Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun yaklaşık yüzde sekseni kırsal kesimde yaşamakta ve geçimlerini tarımdan sağlarken, Yeterli düzeyde olmayan verimlilik ve üretimden dolayı, Devlet bu nüfus kesiminin beslenmesi hayat standartlarının yükselmesi amacıyla hedef olarak tarımsal üretimin artırılmasını almış ve bu politikaları yani planlı üretimi uygulamaya koymuştur.

Daha sonraki yıllarda , ülke nüfusunun temel ihtiyacı olan yeterli gıdanın sağlanması yanında, tüketim fazlası yaratıp ihraç ederek bundan elde edilen gelirle onlarca fabrikanın kurulmasını gerçekleştirmiştir.

Uygulanan tarım politikaları bir çok amaca yönelik olmakla birlikte temel kriter kendi kendine yeterli hedefinin esas alınması olmuştur. Bu açıdan bakılınca uygulanan tarım politikaları başarılı olmuş ve yükselişe geçmiştir. Ancak mevcut politika uygulamalarının en önemlilerinden biri olan destekleme alımları zamanla üretimin pazar koşullarına uygun olarak gelişmesini engellemiş Üretici gelirlerinde istikrarsızlık ve bazı ürünlerin iç ve dış pazar da değerlendirilmesini zorlaştırmak şekilde aşırı stokların oluşmasına neden olmuştur. Ayrıca sürdürülen tarım politikaları sağlanan desteklerin yeterince üreticiye yansımaması sonucu sosyal amaçlar gerçekleştirilememiş ve kamu kaynaklarına önemli yük getirmesi bakımından da olumsuz etkiler yaratmıştır.

Tüm bu olumsuzluklar ortadayken ülkemiz bir türlü tarımsal üretimde ürün bazlı planlı üretimi başlatamamış bu yüzden de çiftçinin ürettiği ürün tarlasında kalarak heba olmuş veya yok pahasına elinden çıkarak bir sonraki yıl için yapacağı üretim gücününde önemli ölçüde aksayarak milli servet olan ürünler insanların tüketimine sunulmayarak yok olup gitmektedir. Halbu ki tarımsal üretim planlaması dünyanın bir çok ülkesinden ayrıntılı bir şekilde devlet tarafından yapılırken bizde gündem dahi olmaması garip bir olgu halini almıştır.

BU BAĞLAMDA;
Tarımsal kaynakların belirlenmesi (Toprak, Su,Ekolojik Teknik bilgi düzeyi Kısıtların ortaya konulması (Üretim tekniği, Örgütlenme, Yatırım ihtiyacı, İş gücü ve pazarlama sorunları gibi tarımsal kaynak ve potansiyellerini değerlendirilerek tarımda verimliliğin ve çiftçi gelirlerinin artırılması ürün arzında sürekliliğin sağlanması tarımın çevre sanayi ve turizm gibi sektörlerle ilişkilerinin belirlenmesi doğal kaynakların ve çevrenin korunması konusunda bir yıllığına başlayarak ileri doğru uzanan yılları içine alan beş, on, ve yirmi yıllık planlamalar kesinlikle yapılmalıdır.

BUNLARIN YANINDA;

Destekleme alımları, Girdi destekleri, Zirai kredi faiz sübvansiyonları, Doğal Afet ödemeleri, Süt teşvik primi ödemeleri, Destekleme primleri verdim alanlarının sınırlandırılması, Araştırma, Eğitim yayım ve denetim gibi kamu hizmetleri, Tarımsal alt yapı yatırımları, Yatırım teşvikleri, İhracat iadesi ödemeleri, İthalat korumaları ve vergi politikaları gibi araçlarla çiftçinin desteklenmesi ulusal bir zorunluluktur.

YOKSA Tarımın üç sacayağı ve en önemli girdisi olan TOHUM, GÜBRE VE MAZOT fiyatlarındaki artışlar devam ettiği ve Devlet gerekli önlemleri almadığı sürece çiftçiler üretimden uzaklaşarak ve ülkemiz dışarıdan ürün ithal ederek milyarlarca dövizde yabancı ülkelerin çiftçilerinin cebine girmeye devam edecektir.

Bu çöküş süreci durdurulamaz ise tarım topraklarının NEVATA  çölüne dönmesi kaçınılmaz olacaktır.

85 milyon insanın karnının doyması kendi topraklarında sağlanamadığı sürece fiyatların her gün önlenemez bir şekilde artmaya devam etmesi kendisi ile birlikte bazı riskleri beraberinde getirecektir.

Onun için en kısa zamanda yukarıda açıklanan hususlar muhtevasın da TARIMSAL PLANLAMA VE ÇİFTÇİ KALKINMA PROJESİ HAYATA GEÇİRİLMELİDİR.

Yoksa hızlı geçen zaman bize daha fazla fırsat tanımayacaktır.