Tam 30 yıl oldu, Trabzonspor’un kendi değerlerini hiçleştirmeye çalıştığı, çözümü hep pahalı ve paralı insanlarda aradığı dönem ne kadar da çabukı geçiyor. Bordo-Mavili kulübü 1983-84 yıllarında yönetmeye talip olanlar, “Artık bu takımın Türkiye Ligi şampiyonu olması heyecan yaratmıyor, Dünya takımı olmalıyız’ şiarıyla yıla çıktıktan sonra bırakın dünyada söz sahibi olmayı, Süper Lig’de net bir şampiyonluğuna tanık olamadık. Ve yazık ki 3-4 dönem iflasın eşiğine geldi Anadolu Efsanesi!

Her iflas döneminde Trabzon kökenli ve altyapı orijinli oyuncular çoğaltılarak çıkıldı girdaptan... Bir yandan da başarı grafiği yükseldi, hatırlayın lütfen... Mesela 1993-1996 ve 2001-2005 dönemleri buna en iyi örneklerdir. Son 1 yıllık 1461 Trabzon politikası da yeni bir ufuk açtı önümüze değil mi?

Gelelim meselenin özüne; Bu 30 yıl içinde başkanı paralı ve İstanbul’dan olmasına özen gösterildi.  Dışarıdan gelen başkanlar baş tacı edildi, Trabzon’daki yöneticileri tu-kaka edildi. Trabzon’da ikamet eden başkanlar, ağızlarıyla kuş tutsalar yaranamadı. Teknik kadroda da tercih yerli-yabancı ve yabancı oldu. Trabzonlu teknik adamların kısıtlı olanaklarla elde ettikleri başarılar görmezden gelindi hep...

Ya futbolcu kadrosu...

Trabzon kökenli ve alt yapı orijinli oyuncularla savaş verirken, almadık kupa bırakmayan Trabzonspor, ‘yıldız’ denilerek büyük paralarla topluma yutturulanlarla birlikte hep yerlerde süründü. Ama yine de ders çıkarılmadı. Bir tek mazeretin arkasına sığınıldı, “Artık Trabzon futbolcu üretmiyor, alt yapı işe yaramıyor” şeklindeydi. Oysa bilimin ışığında yürüyenler, genelde Karadeniz, özelinde ise Trabzon’un futbolcu bazında asla ve asla çorak bir toprak haline gelmeyeceğini biliyordu.

 FİLOZOFLARIN TESBİTİ!

Çünkü Aristo’dan günümüze, filozofların tartıştığı iklim ve coğrafi koşulların insanlar üzerindeki etkisi gösteriyordu ki; Trabzon, her anlamda savaşçı, yetenekli, zeki ve çalışkan insanlar üretir. Neden mi? Çünkü, coğrafi koşulları zor olan kent ve köy insanı savaşçı bir ruhu Atalarından almıştır. Bu özellik nesiller boyunca devam eder. Karadeniz’in coğrafyasında denizinin hırçınlığı, arazilerinin engebelerinde hayatını kurmaya çalışanların savaşmaktan başka şansları olamaz.

Bir de iklim dedik... Evet, bilim insanları ve filozoflar diyor ki, “Sıcak iklim insanı zeki ama tembel olur. Soğuk iklim insanı çalışkan ama zeka seviyesi düşüktür.’ Bunu Avrupalının düzenli, sistemli ve yılmayan çalışma hayatından ve Arapların, şark kurnazlığına karşın, elini kıpırdatmadan sadece petrolle ayakta durmak istemelerinden anlamamız gerekmiyor mu? Peki ya ılıman iklim insanı... ‘Hem çalışkan, hem de zeki:’ Evet bunu biz demiyoruz, bilim insanları ve filozoflar söylüyor. Karadeniz ve Trabzon ılıman iklime sahip olduğuna göre...

Zeki ve çalışkan insanlar diyarında yaşıyoruz yani! Trabzon’un iklimi ve coğrafi koşulları değişmediğine göre 1900’lü yıllardan başlayarak, 1985’lere kadar yetenekli, çalışkan, zeki ve savaşçı futbolcular bugün hangi nedenle yok olmuş olabilir ki? Bu kentin göç verdiğini düşünelim ama buraya gelenler de Gümüşhane, Bayburt, Rize, Artvin, Giresun gibi illerin, yani Karadeniz Bölgesi insanları olduğuna göre, değişen insan yapısı değil, yönetenlerin kafaları...

Üç beş lira kazandığı için kendini bir şey sanan ama kendi insanına inanmayan, ona düşman gibi bakan bir mantığın ürünüdür, ‘Trabzon’dan oyuncu çıkmıyor’ sözleri...

Çorak denen bu topraklardan Hami’ler, Ogünler, Soner’ler, Metin Diyadin’ler, Hamdi’ler, Lemi’ler, sonra Fatih’ler, Gökdeniz’ler, Hüseyin’ler yetişti. İşte bakın bugün kimsenin beğenmediği Yusuf’lar, Özer’ler, Caner’ler, Zeki’ler, Kadir’ler, Mustafa’larla sahaya çıkan Trabzonspor, Maloudalı, Colmanlı, Zokora’lı, Jankolu ekipten çok daha iyi oynamıyor mu, daha başarılı sonuçlar almıyor mu?

1461 Trabzon’da oynayan Barış Memiş kadar kaç tane Türkiye’de yetenekli futbolcu var. Göksu’nun savaşçı ruhunu taşıyan futbolcu var mı? Mehmet Kuruoğlu, Batuhan Artaslan, şans verildiğinde Yusuf’lardan, Mustafa’lardan ve diğerlerinden aşağı kalır mı sanıyorsunuz?

Asla...

 GİDİN OĞUZHAN’I İZLEYİN

Ve bir şey daha var. Eğer altyapıdan oyuncu yetişmediğini düşünüyorsanız, gidin U19 takımının idmanını izleyin. Orada birçok yetenekli oyuncu mevcut ama bir Oğuzhan Acar var... İzleyin, bakın, Türkiye’de değil, Dünya’da böyle özel oyuncu kaç tane var diye karar verin. Beş salise içinde 4-5 oyuncu driplingle nasıl geçilir, gol atılır izleyin, mest olun. İdman sahasına gitmeye zamanınız yoksa bilgisayarınızın başına geçin; ‘Oğuzhan Acar’ diye yazın, Fenerbahçe’ye attığı gollerin görüntülerini izleyin. Bakın bakalım Trabzonspor tarihinde bu kadar özel oyuncu kaç tane gelmiştir. Ama ne yazık ki geçmişte yetenekli 17-18 yaşlarındaki futbolcuyu Türkiye vitrinine çıkaran bu camia korkakların elinde, 19 yaşına girmiş harika yeteneklerin sahibi bir oyuncuyu hala alt yapıda tutma gafletini gösterebiliyor. Gördüğüm kadarıyla orta saha ve kanatlarda oynayan bu Oğuzhan, Ali Kemal’ler, Hami Mandıralı’lar, Fatih Tekke’lerle aynı kategoride değerlendirilecek özeliklere sahip, hatta bazı noktalarda daha da önde sayılabilir.

Eğer karakteristik bir sorunu yoksa tabii ki!..

Trabzonspor’un altyapısının şu andaki sorumlusu Sadi Tekelioğlu’na sorduğumuzda, “Oğuzhan Acar gerçekten çok yetenekli bir futbolcu ama altyapımızın diğer yaş gruplarında da onun kadar çok sayıda yetenekli futbolcu var. Bu oyuncuları ben seçmedim. Özkan Sümer ve ekibinin seçimi... Gerçekten muhteşem isimler var, yeter ki bir göz atılsın” ifadelerini kullanıyor.

Altyapıdan oyuncu çıkmadığını savunanlar bir göz atmaya, bilim insanları ve filozofların bilimsel verilerle ortaya koyduğu gerçekleri veri alarak kendi insanımızı yüceltmeye, onlarla birlikte büyümeye varmışınız?

Varsanız, bugünden başlayalım yeni bir düzen kurmaya...

Biliyorum yarın çok geç olacak!


***

 HENRİQUE VE HÜSEYİN TOK

Hüseyin Tok, teknik adam olarak Trabzonspor’da sivrilemedi, futbolculuk günlerinin çok gerisinde kaldı. Ancak yıllarca Futbolcu İzleme Komitesi üyeliği yaptı. Birçok futbolcuyu önerdi, kimi alındı, kimi alınamadı. Ama aldırdıklarını da biliyoruz. Öyle çok özel bir tek oyuncusunu göremedik. Onun İzleme Komitesi’nde görev yaptığı dönemde Paulo Henrique alındı. Ali Kemal Denizci, Necati Özçağlayan tarafından izlendi. Beğenildi, transferi gerçekleştirildi. Şimdi Sayın Tok diyor ki; ‘Henrique’ye güvenmeyin, mutlaka forvet alın.’ Bu ifadeleri bir Trabzonspor efsanesine yakıştıramadım.

Çünkü birincisi, kendi takım arkadaşları tarafından beğenilen ve transferinin yapılmasına karar verilen bir futbolcuya güvensizlik belirtirken, aslında yakın dostlarının bilgisini sorguluyor. İkincisi, Trabzonspor’un asıl sorununun forvetten çok orta saha ve kanat organizasyonlarında görev yapan oyuncuların yetersizlikleri olduğunu hala daha anlayamamış. Bakın, orta alan biraz canlanınca, Henrique golleri nasıl da leblebi gibi atmaya başladı. Bir de düşünsenize Olcan’ın yerine santraforu daha iyi besleyen bir sol kanat... Yine Caner Erkin ve Gökhan Gönül niteliğinde iki beke sahip Trabzonspor’un nasıl da rakip savunmaları perişan edeceğinin hala farkında değil. Trabzonspor’da Henrique var. Bugün Elazığspor’da harikalar yaratmaya başlayan Batuhan gelecek. Emre Güral mevcut... Janko satılsa bile, Bordo-Mavili takımın öyle çok özel ve pahalı bir forvete ihtiyacı olmadığını bilmek için futbol uleması olmak gerekmiyor.

Belki Muhammet Demir türü bir forvet, Barış Memiş’in 1461 Trabzon’dan, Oğuzhan Acar’ın U19 takımından kazanılmasıyla birlikte Trabzonspor hiçbir maliyete gerek duymadan buradaki ufak tefek sıkıntıları atlatır. Asıl önemli olan orta alan ve kanatlar, Sayın Tok!

Sizin gibi ömrü futbolun içinde geçmiş bir ismin bu sözleri aslında yönetime, ‘Gidin, yıldız eskilerine 6-7 milyon Euro verin’ anlamına geliyor Hüseyin Hocam...

Bunca ekonomik sıkıntıdan sonra hala ders almadık mi yoksa?

KUZEYEKSPRESS