Ölüm adil dövüşmez, hep arkadan vurur. İyiyi de tanımaz, ahlakı da; dürüstü de bilmez, yorgunu da…

Öyle olmasa, tüm karanlığıyla, Yavuz abinin üzerine çöker miydi hiç? 14 yaşında İzmir’e göç ederken, Trabzon şivesini de beraberinde getirmişti Yavuz abi… Geçtiğimiz yaz mevsiminde, İzmir’de ilk ve son söyleşisini gerçekleştirmiştik kendisiyle...

Ne önüme uzattığı Trabzon çayını unuturum ne de gözündeki Trabzonspor kaygısını… “Ahh” deyip başladığı sohbetinde vefasızlıktan yakınmış, “Avni Aker’e gitsem, acaba beni içeri alırlar mı?” diye yürekleri cız ettiren soru işareti çengelini asmıştı mabedin üzerine.

Trabzonspor’un kendisidir Yavuz abi; onu tanımayan, Trabzonspor’u ne bilsin! Öyle ki; kendisi küçücük bir otomobil sahibiyken, Trabzonspor’a otobüs almış, eski parayla 600 milyarı kulübe bağışlayıp arkasına bile bakmamış koca yürek. * Koca yüreğin derdi de kocaman olur. Damar tıkanıklıkları ve peşisıra krize dayanamadı Yavuz abi. Trabzon büyük bir değerini, Trabzonsporlu, İzmir’deki ağabeyini kaybetti.

Canım yanıyor, dizlerim sızlıyor. Yavuz abi; Sana merhaba dedikten sonra bu kadar kısa süre sonra hoşça kal diyeceğimi hiç düşünmemiştim. Kordon’a bakarken dahi Trabzon’u hayal ettiğini nasıl unuturum? Ölüm, hiç bunları hesaba katmaz mı? Abi; Buralarda taktın, oralarda sakın kafana takma Trabzonspor’u. Gün gelecek, arzuladığın Trabzonspor ortaya çıkacak. Güven bana; tanıdığın, bildiğin herkes nöbetteler. *

Yavuz abi, yaşadığı güne kadar Trabzonspor’u görev belleyip, gereğini yaptı. Bu dakikadan sonra Trabzonspor yönetimi, Yavuz abiyi ‘ödev’ bellemeli. Yönetim, Trabzonspor’un fabrika ayarları nedir sorusuna cevap vermek, Trabzonsporlunun hafızasını diri tutmak adına, ömrünü kulüp için karşılıksız hizmete adamış Yavuz abinin adını, kulüp müzesinin bir noktasında yaşatmalıdır. Trabzonspor, bu sayede hem Yavuz abiye olan vefa borcunu da ödemiş hem de her fırsatta verdiği Trabzonsporluluk/büyüklük dersine yeni bir konu eklemiş olur.