Ülkemizde genelde devletimizin genç yoksulluğa bakışı ekonomi, eğitim ve aile yapısı içinde gelişen iç dinamikler çerçevesinde olmaktadır.Halbuki gelişmiş insanı ön planda tutan modern ülkelerde bu olay, aileyi geliştirme, güçlendirme, teşvik etme, eğitim, ekonomi , insan hakları, sağlık ve daha farklı konularda yani toplumsal yönü ağır basan kategorilerde ele alınmaktadır.Bu iki yaklaşım arasında ciddi farkliliklar olmakla birlikte esirgeme veya acırgama konularında da geride olunması sosyal bir sorun olarak gittikçe büyümektedir.

Genelde genç yoksulluk yukarıda sayılan temel kriterlerden yoksun olmak anlamında tanımlanmaktadır.Bunlarla birlikte sosyal, siyasal ve diğer alanlardada yetkinsizlik mecrasında yoksulluğa işaret etmektedir.Bu bağlamda genelde mikro yoksulluk içinde yer alan ülkemiz gençliği dezavantajlı bir şekilde işsizlikle aynı düzeyde değerlindirilmektedir.Halbuki yoksulluk içinde gençlik ana kavram olup yaşam çevriminde çok önemli yer tutmaktadır.

Dahası son nüfus(2022) verilerine göre ülkemiz nüfusunun 0/015.2 si yani 12950 000'i genç nüfustan oluşmakta ve bu nüfusun 0/051.2 sini erkekler, 0/048.8 inide kadınlar oluşturmaktadır.Yine bu nüfusun yaş ortalaması 0/015-24 arasında değişmektedir.Bu yaş gruplarında işsizlik oranı erkeklerde 0/016.4 kadınlarda ise 0/025.2 dir.Bu nüfus içerisinde istihdam edilenlerin 0/015.8'i tarım , 0/021.7 si sanayi , 0/06'sı inşaat ve 0/056.5 ise hizmet sektöründe çalışmaktadırlar.Son süreçte genç işsizlik 0'7 puanlık artışla 0/020.1'yükselmiştir.Bu verilerden çağrışımla hiç bir genç yoksulluk aşamasından kurtulmadığı sürece normal yaşam şartlarını yakalama şansını bulamayacak ve üretkenlik yaparakta ekonomik bağımsızlığını kazanamayacaktır.

Aslında kullanılan veriler TÜİK'e ait olup gerçek rakamların daha fazla olduğu bir hakikattir.Durumun vahameti ortatayken ülkemizin en yakıcı sorunu fazla miktarda mültecinin olması ve gençlerimizin milli gelirden alacağı payın önemli bir kısmının bu insanlara harcanması sonucu gençlerin işsiz kalma olasılıklarının giderek daha derinleşerek sosyal bir sorun olmaya devam etmesi çok üzücü olmaktadır.Bu gidişat durdurulmazsa mülteci istilası daha artacak ve mevcut genç jenerasyon gelecekte ülke yönetiminde yer alamayacak ve mülteciler lehine bir boşluk oluşacaktır. Sorun iş bulmaklada ortadan kalkmıyor zira işi olduğu halde harcayabileceği net geliri açlık sınırı altından kurtulmasına yetmeyecek ve işte bu çalışan yoksuldur.

Ayrıca gençlerin yaşadığı hanelerin yoksulluk eşiğinin altında olmalarıda sonucu değiştirmemektedir.Onun için homojen bir yapıdanda bahsetme imkanı kalmamaktadır.Onun içindirki evlenme yaşı gelip geçmiş genç yoksullar daha büyük bir travma yaşarken jenerasyonlar arası toplumsal ayrışmalarda hızla artmaktadır.Bu bağlamda kadın erkek ayrımı yapmadan genç yoksulluk ülkemiz adına ciddi bir sosyal  sorun haline gelmiş ve nüfus artışıda dikkate alındığında olayın daha bir çıkmaza sürükleneceği kaçınılmazdır.

Çünkü yoksulluğun artması sonucu, ailelerin bozulması, çocuklarla anne baba arasındaki ilişkilerindeki sorunların artması, şiddet, madde bağımlılığı, arkadaşlık ilişkilerive sosyal katılımlardan uzaklaşma gibi olaylar genç yoksulluğun düştüğü bir çikmazdır.Burada çekirdek aile yapısının ve iç dinamiğinin bozulması önlenemezse ülke içinde önemli bir sorun olmaya devam edecektir.Daha açıkcası 1980 yılında başlayan piyasa dönüşüm koşulları neoliberal politikalar neticesinde düşük ücretli sürekliliği olmayan istihdam koşulları genç iş gücünü derinden etkileyerek bu kitle yoksulluğun kucağına itilmiştir.

Ülkemizde çalışma alanı yoksulluk olan bakanlıklar,sivil toplum kuruluşları ve uzman kişiler-bilim adamları bu konuları ele alarak çaĺışma  ve araştırmalar yapmalıdırlar.Bu bağlamda plan ve projeler üreterek genç yoksulluğun kalıcılığa dönüşmemesi için gayret sarfetmeleri önem arzetmektedir.En vahim olanıda ülkemizde genç yoksulluk oranının normal yoksulluk oranının yaklaşık iki katı olmasıdır.Netice olarak yoksulluk toplumsal bir travma olup bu durum eşit paylaşımın olmadığının en önemli göstergesidir.Bu anlamda genç nüfusu kaybeden ülkelet geleceklerinide kaybeder.ONUN İÇİN;
ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN
"EY TÜRK GENÇLİĞİ SÖYLEMİ UNUTULMAMALIDIR"