Gündemin biçilmiş kaftan konusu olan “103 Emekli amiralin bildirisi” sonrası, bu darbe ağzıyla yazılmış bildiride imzası bulunan Emekli Amiral Atilla Kıyat, sosyal medya hesabından şunu ifade etti:

“103 Amiral imzalı bildirimize tepki verenler, belli ki uyku sersemi iken okumuşlar. Sabahleyin, uykularını aldıktan sonra bir daha okurlarsa yaptıkları suçlamalardan utanç duyacaklardır"

*

Bu sabah güzel bir uyku çektim.

Dinç, dinamik ve her zamanki gibi güne pozitif başladım.

Bu nedenle Emiral Kıyat’ın imzası olan bildiriyi güzelce bir okudum.

Emiral Kıyat, Pazar bulmacasını bir kenara bırakıp, filtre kahvesini eline alsın ve bu yazıyı tane tane okuyup, organize düşünsün.

*

Öncelikle şunu sormak isterim.

Siz kimsiniz?

Yani bu bildiriye imza atan ve emekli bir asker olarak nitelendireceğimiz sizler; bir araya gelince, kim ya da kimler oluyorsunuz?

İçinizde Trabzon CHP İl Örgütüne aday olmuş ve o dönem kendisine yöneltilen “Paşam” sıfatına, “Ben artık paşa değil, sivil bir siyasetçiyim” diyen biri, bu bildiriyle kim oluyor?

Emekli Paşa mı?

Emekli siyasetçi mi?

Siz kendisini hangi dağın gölgesi zannediyorsunuz bilemem ama bana göre, emekli birer vatandaşsınız.

*

Bildiri vasıtasıyla salladığınız o parmağı, ülkemizin yakın geçmişinden tanıyoruz.

Yani sizi değil ama parmağınızı tanıyoruz.

Vesayetçi zihniyetinizin altında yatan emelleri, bu halk emin olun ki iyi biliyor.

Apoletlerine döşenen yıldızlardan güç alıp, kendini Kaf dağında gören, ego müptelası bu zihniyetin her zaman karşısında durmak, bir vatanseverlik görevidir.

Kaldı ki, hezeyanlarınız üzerinden bu gereksiz ve postal kokan bildiriye imza atmak, darbe üfürükçülüğünden başka bir şey değildir.

*

Sarıklı amirale gelince…

Kaos simsarlarının avucuna dökülmüş bir yağdan başka bir şey değildir.

Bu provokatif eylemlerin kazananı, daima kaos tüccarlarıdır.

Tarikatlara topyekûn karşı bir birey olarak, üniformaların bu yapılardan uzak durması kanaatindeyim.

Gereksiz, sevimsiz ve sorumsuzca bir hareket…

*

Gelelim Montrö Sözleşmesine…

Büyük Komutan Atatürk, o dönem önemli bir diplomasi zaferine imza atmış ve boğazların anahtarını almıştır.

Atatürk ileri görüşlülüğü ile sözleşme süresini 20 yıl olarak kabul ettirdi.

Yani demem o ki sözleşmesinin süresi doldu ancak sözleşmenin 1. Maddesi gereği ulaşım özgürlüğü kapsamında boğazlardan gidiş ve gelişler devam ediyor. Bu geliş ve gidişlerin bir süresi yok.

*

Geldiğimiz noktada, ülkemizin menfaatleri doğrultusunda Montrö Sözleşmesinin maddeleri, ivedilikle güncellenmelidir…

Bu ülkemiz için elzemdir.

Çünkü toprak bütünlüğü içerisinde yer alan bu stratejik yerlerin kontrolü, tamamen senin elinde olmalıdır.

Rus ve Yunan savaş gemilerinin elini kolunu sallaya sallaya boğazlardan geçmesi, hangi güvenlik stratejisi ile bağdaşabilir ki?

Çokbilmiş Emiraller, bunu bildiriye yazacakları esnada, bahçelerindeki domatesleri mi suluyorlardı?

Montrö’nün günümüz itibari ile risk barındıran maddelerine değinmeye neden cesaret edemediniz?

Ağababalarınız mı istemedi?