Bu zamanda yaşamak
çok zor,
yaşarken öleni gördüm.
Nereye baksam garip ağlar, ağlarken güleni gördüm, demiş şair dizelerinde.

Yaklaşık dört yıldan beri yazıyorum, öğrencilik hayatımda bile okumayı, yazmayı, çizmeyi çok severdim.
61 saatte yazmam için beni teşvik eden , sevgili Ali Savaş kardeşime
ve sitesinde bize her türlü özveride bulunan
61 saatin patronu
Erhan Esaspehlivan kardeşime teşekkürler ediyorum.

Yazılarımı genellikle yaşamış olduğumuz hayat hikayelerinden seçiyorum.

İlk başladığım günlerden bugüne kadar yavaş yavaş yükselen grafiğimizle elimden ne geliyorsa bütün gayretimle her hafta farklı bir konuyla sizlere hitap etmeye çalışıyorum.

Hikayeler gerçek olunca
yurt içi ve yurt dışında da hatırı sayılır bir takipçi kitlemiz oluştu.
Bir ara pandemi dolayısıyla yazılarıma beş altı ay gibi bir süre ara verdiğimde, neden artık yazmıyorsun , senin yazıların bizi geçmişe getiriyor, mutlu oluyoruz, diye arayıp ısrarla tekrar yazmamı isteyen eş dost ve arkadaşlarıma da ayrıca buradan teşekkürler ediyorum.

Yıllar insanlara günlerin asla bilmediklerini öğretirler.

Hepimizin, yaşamın içinde bir çok acı ve tatlı hikayelere konu olacak olaylara bire bir şahit olduğumuz vardır elbette.

Herkesin hayat hikayesi
farklı olsada yaşam çizgimiz doğumla başlar, ne yazıkki ölümle biter.
Uzun görünse de aslında kısa olan hayat hikayemize dolu dolu çok şeyler sığdırabilmiş şanslı jenarasyonuz.

Trabzonun en eski ve en faal mahallesi olan pazarkapıda doğdum, Atatürk köşkünün olduğu sokakta soğuksuda büyüdüm.

Bu şehrin her bir sokağını,
her bir mahallesini adım adım arşınlamış, dar sokaklarında dinmeyen yağmurlarında ıslanmış bir arkadaşınızım.

Bizim jenarasyonun geçmişe dair özlemlerini yazarak dile getirdikçe, karşılığında teşekkür alınca, mutlu oluyorum buda bana fazlasıyla yetiyor.

Her mahallenin kendine has işlevi sosyal hayatı farklıdır.
Bizi biz yapan değerlerin hepsini öncelikle yaşadığımız mahalle kültüründen almışızdır.

Çoğunu kendimizin icat ettiği yüzlerce oyun çeşidiyle birlikte büyüdük.
Öyle çok çabuk büyüdük ki geriye baktığımızda anne baba olmuş çoluk çocuğa karışmısız, tabiri caizse yıllar ne çabuk geçmiş haberimiz bile olmamış.

Yeniden başladığımız yere dönmeyi ne kadar çok isteriz hepimiz değilmi !!!
Hani öyle bir imkanımız olsada hep birlikte o masum, o saf, o tertemiz duyguları yaşadığımız o siyah beyaz yıllara geri dönebilsek.

Çocuk aklımızla,
aklımıza koyduğumuzu (sonunda terliğin tersiyle yiyeceğimiz dayak olsada) yapmaktan çekinmez, sinemaya, lunaparka, denize yüzmeye, gitmek istediğimizde de bir şekilde gitmesini becerebiliyorduk.

Ve sonucunda akşam hava kararmadan eve dönüyorduk.

Çok cesaretliydik !!!
o yıllar bizim çocuk aklımızla yaptığımız işleri şimdiki çocukların yapması mümkün değildir.

Düşünün bir kere sabahın erken saatlerinde sokağa çıkıp sizin emsaliniz
yaş gurubu
11 veyahut 12 olan arkadaşlarınızla denize gidiyor, yüzüyor, denizden çıktıktan sonra anne babamız denize gittiğimizi anlamasın diye donlarımızı kayalara vurup kurutmaya çalışıyor, sonrasında paslı bir teneke bulup iki taşın üstüne koyup altında ateş yakıp denizden çıkardığımız midyeleri pişirdikten ,afiyetle yiyip karnımızı doyurduktan sonrada mahalleye gelip hava kararana kadarda en az iki maç yapıp bitap ve kirli bir şekilde eve geliyorduk.

Şimdiki nesil için imkansız görünse de, bunları sık sık yapan mutlu çocuklardık biz.

O eski siyah beyaz yılları inanınki sizler gibi bende çok özlüyorum.
Şimdiki neslin çocuklarının onlarca teknolojik imkanlarınada hiç ama hiç imrenmiyorum.

Takip eden yıllar gibi yaşam içerisinde sürekli karşılaştığımız aksiyonel derecedeki olayları yazmaya çalışırken, bunların içinden sıyrılarak bugünlere de sağ salim geldiğimize şükretmişimdir her zaman.

Kuş serisi arabalar, serçe şahin, kartal, doğan
dört kişilik olsada genelde beş kişi bindiğimiz her biri farklı renklerdeki, çat çat kornalı uzun antenli, direksiyona geçince kapıya doğru yan oturan, üstelik bir kolunu pencereden dışarı sarkıtan şöferlerin sürdüğü dolmuş arabalarına binmişliğimizde vardır bizim.

Videoların moda olduğu yıllarda V.h.s. ve Betemax kasetleri almak için kasetçilerin ve videocuların en tanınmış ve bilineni meydandaki zorlu otelin yanındaki binanın köşebaşında halen daha faaliyetini sürdüren
Anılar kasetçilik ve videoculukta sıraya girip saatlerce beklediğimizde vardır bizim.

Resmi dairelerde, okullarda, dolmuşlar da, otobüslerde, hastahane odalarında, uçaklarda ve hatta
sinema salonlarında bile
filim seyrederken içilen sigaralar ve teşrifatçının gelip sigaranızı söndürün dumanınızdan arka sırada oturan seyirciler izleyemiyor diye defalarca yapılan uyarılar !!!!
neler neler maydanozlu köfteler dercesine????bu kadar olumlu ve olumsuz şeylerle dolu dolu olsa da yaşanan çocukluğumuz.

İyi direnmişiz ,iyi kendimizi korumuşuz, bugünlere kadar sapa sağlam gelebilmişiz dercesine,
Az ile yetinmeyi ve paylaşmayı biliyor, mutlu olabilmeyi başarabiliyorduk.

Golden sakızı çiğniyor, Horozlu şeker yiyor, topaç çeviriyorduk.

Beş kişi birden yere serilen yer yatağında otuz kiloluk yün yorganın altında yatıyor,
Sabah kalkınca yanan sobanın arkasında kedi gibi kıvrılıyor, bir an önce sobanın üstündeki maşaya dizilmiş ekmeklerin kızarmasını ve kahvaltınız hazır gelebilirsiniz diye, annemizin seslenişini bekliyorduk.

Okulda uzun eşek oynayıp, sınıfta çok konuşunca ceza olarak bir ders boyunca tek ayak üstünde yorulmadan durabilmeyi bir şekilde becerebiliyorduk.

Mahalleye gelen seyyar dondurmacıdan dondurma almak için birbirimizle yarışıyor,
Gazoz kapağı biriktiriyor, şansını sına yapıyor, üç tekerlekli bisiklete biniyorduk.

Adidas, Nike, Puma, giyemesek bile esem sport giyebiliyorduk.

Yoksul değildik,
zengindik biz!!!
Buna gönül zenginliği deyin, manevi zenginlik deyin, ne derseniz deyin ama gerçekten zengindik biz.

Zenginliği sadece maddi olarak düşünmeyin, zengin olan yanımız, hayatın bütün renklerini ve güzelliklerini kendi çapında dolu dolu yaşayarak mutlu olan çocuklardık biz.

Çocukluğumuzun renkli ve sımsıcak günlerine özlemle dile getirilen bir şarkının mısraları gibi,

Olur da bir gün sen de özlersen
Olur da bir gün sen de
Gözlerimle buluşmayı istersen
Uzanıp tutuver elimi bir gün
Utanır diyemem ne olur geri dön.

Kalın sağlıcakla...