Doğada, her canlının bir içgüdüsel refleksi vardır. Doğduktan sonra bu içgüdü hayata tutunmasını sağlar.  Sonrasında aileden ve çevreden gördüklerine kişisel becerilerini katarak yaşamı idame etmeyi öğrenir. Bu da tüm canlıların doğduktan sonra temel eğitimini aileden ve çevreden aldığını gösterir. Bu temel onun yaşam şekline etki eder. Geliştikçe bu temel üzerine bireysel yetkinliklerini ve yeteneklerini inşa eder. Aynı küme içerisinde kendi farklılıklarını ortaya koyar. Kısaca aynı ırk canlılar birbirine benzeyen temel davranışlar sergiler. Değişen doğa ve zaman koşullarına göre de evrimleşerek yaşamlarını devam ettirirler. Bunu başaramayanlar ise doğanın kuralları gereği yok olurlar.
        Tüm canlıların ana amacı yaşamda kalma mücadelesidir. Bunun için de aralarında kıyasıya bir rekabet ve savaş vardır. Biri başka bir guruba yem olmak zorundadır. Yemi bulan gurupların da kendi içlerinde en büyük payı alma kavgası vardır. Bu kavram doğanın kuralları gereği böyle işlemek zorundadır. 
       İnsanoğlu ise doğanın en özel canlısıdır. Onu diğer canlılardan ayıran temel özelliği de AKIL’ dır.   Temel kavramlarda ise doğadaki birçok canlıyla benzerlik gösterir.  Akıl konusunda da beğeni oldukça zordur. Kendimizinkinden başka bir aklı zor severiz.  
       Bu kısaca tanımlamadan sonra acaba insanlar gerçekten yaşamını sürdürmek için mi zamanın gerçeklerine ayak uyduruyorlar. Yoksa tamamen içgüdüsel olarak zamanın gerçeklerine mi uyum sağlıyorlar. 
       Konu İNSAN olduğunda ne yazık ki yukarıdaki kadar kolay tespitler yapılamıyor. Bir insan hakkındaki yorum kişilere ve olaylara göre değişkenlik gösterebiliyor.  Benim bir kişi hakkındaki kanaatimi o kişinin tutarlılığı belirliyor. Tutarlılığı da, Düşüncesi, Söylemi ve Eylemi aynı olmak olarak tanımlıyorum. Yani Düşüncesi, Söylemi ve Eylemi aynı olan insan tutarlı kişidir.  Bu insanlar olaylar ve durumlar karşısında benzeşir davranışları sergilerler. Bu tutum kişisel çıkar ve beklentilere göre değişkenlik göstermez.
       İnsanların insanlardan beklentisini tek kelime içerisine sığdırarak bir birine TAHAMMÜL edebilmesi olarak nitelendiriyorum. 
       Koyun köpek yavrusuna süt verebilirken, köpek – kediyle bir arada olabilirken İNSAN- İNSANA neden tahammül gösteremiyor?
Her şeyi değiştirebilen İNSAN kendini değiştirmekte neden bu kadar başarısız oluyor?
Neden düşüncesi, söylemi ve eylemi tutarlı olmuyor?
Neden bir bedende bir kişi olmayı başaramıyor?
Cevap mı? 
Önerim, herkes bu soruyu sadece kendine sorsun… Ama sadece kendisine…
Sevgiyle Kalın.