Bir önceki yazımda gelişmişlik düzeyi konusunu ele almış ve kaldırımlarla gelişmişlik düzeyi arasında bağlantı kurmuştuk. Daha çok genel kavramlarla bakış açımızın ne olması gerektiğine değinmiştik. Bu yazım da ise Bireysel gelişmişlik düzeyimizi konu edineceğim.

Bireylerin gelişmişlik düzeyini de tutum ve davranışları belirler. Bireylerin tutum ve davranışlarına etki eden ana faktörler de, Sosyal, Kültürel, Ekonomik ve Teknolojik değişimlerdir. Bu etkenler aynı zaman da toplumların da gelişmişlik düzeyine etki ederler.

Burada sorum şu, bireylerin gelişmişlik düzeyi mi toplumlara etki eder, toplumların gelişmişlik düzeyi mi bireylere etki eder. Bir nevi yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkmıştır konusu gibi. Kanaatim, her iki etkileşimin de doğru olduğundan yanadır. Toplumlar bireylerin, bireyler de toplumların değişimine ve gelişimine etki ederler.  Bu etkileşimde ana fayda toplumsal daha iyi bir GELECEK olmalıdır.  Toplumun çıkarları, Bireysel çıkarların önünde olmalıdır.

Bu tutumun öğrenilmesinin temel kaynağı ailedir. İlk edinimler aile de başlar. Aile eğitimi bireylerin gelişiminde yüksek düzeyde etkilidir. Daha sonra toplumsal eğitimler başlar. Bu yönde eğitim sistemlerinin ve eğitimcilerin kişisel ve toplumsal gelişimde yüksek etkisi vardır.

Bireysel çıkarcılığın yüksek olduğu toplumlar da GÜÇ merkezli yapılar oluşur. GÜÇ e itaat her şeyin önüne geçer. Bu da güçten faydalanma ve beslenme kültürü oluşturur.  GÜÇ ü elinde bulunduranlar onu korumak için yüksek mücadele verirken birçok toplumsal faydayı ve geleceği yok ederler. Güç ten beslenenler de gücün faydalarından yoksun kalmamak için her şeye boyun eğerler. Güçlü olan konum kaybettiğinde dertlenip sızlanmaya, güçten beslenenlerde onu satmaya başlarlar. Ülkemizde de bunun her alanda bir sürü örneğini görmek mümkündür. En küçük bir birimde bile bu gerçekleri fazlasıyla görebiliriz. Ailede, İşyerinde, Sivil toplum örneklerinde vs

Yazdığım içeriklerin siyasi olarak algılanmaması için yüksek düzeyde gayret gösteriyorum. Amacım siyasi eleştiri değil, bir toplumun uyanışında küçük de olsa bir değer yaratmaktır. Onun için siyasi olarak bir algı yaratma derdin de değilim.

Bir ülkede yaşayan her birey önce o toplumun çıkarlarına, değerlerine ve nasıl gelişeceğine odaklanmalı onun için mücadele etmeli. Şimdi kendimizi gözden geçirelim. Kendimize şu soruyu soralım. Gerçekten bu toplum ve ülke için ne yapıyorum. Bir şeylerin daha iyi olması için ne kadar zaman harcıyorum. Daha iyi yarınlar için ne kadar mücadele ediyorum. Bildiklerimi ne kadar paylaşıyorum. Başkalarının iyi olabilmesine ne kadar katkı sağlıyorum. Başkalarının hakları için ne kadar mücadele ediyorum. Benden olmayana ne kadar tahammül ederek onun haklarına saygı duyuyorum.

Yukarıdaki soruları kendime sorduğum da yapmam gereken çok şey olduğunu görüyorum. Deneyimlerim ve gözlemlerim de bana bu konuda toplum olarak çok yol almamız gerektiğini söylettiriyor. Ülkemizin her bir insanına ve aydınına (gerçek aydınlarına) bu konuda çok görev düşüyor.  Dünyanın geleceği, Toplumsal ve bireysel gelişmişlik düzeyini en üst düzeye çıkaran ülkelerde olacak. Bu iki değerinde iyi olması için, önce İNSANA değer verilmeli.
 
Bireysel değerinizi ne söylediğiniz ve ne söylettiğiniz belirler.

Sevgiyle kalın