Ülkelerin geleceğinde, o ülkedeki gençlerin almış oldukları eğitimin çok büyük rolü vardır. Çünkü gelecek demek, gençlik demektir. Siz gençliğinizi iyi yetiştiremezseniz; maddi ve manevi yönden donanımlı kılamazsanız geleceğiniz çok da parlak olmaz.  İyi bir gençlik yetiştirmek iyi bir eğitimle olur. Bu eğitim matematikten, fizikten ibaret olmamalı. Aynı zamanda din eğitimi, ahlak eğitimi, tasavvuf eğitimi, belagat eğitimi olmalıdır. Eğer böyle olursa yetişen gençlik bilgi ve ilim sahibi olur; maddi ve manevi yönden de güçlü olur. Unutmamalıyız ki hayatta matematik probleminden çok ahlak problemiyle karşılaşıyoruz.

Dilbilgisi hatalarından çok zehirli kelimeler kusan diller görüyoruz. Savaş meydanlarında ölen, dünyaya hüküm salan ecdadımız yerine; yalanlarla, yanlışlarla, entrikalarla sözde tarihimizi anlatır diziler, filmler izliyoruz. İşte burada şunun farkına varmalıyız. Eğitim eğer tek yönlü, yani sadece maddi unsurlar içerirse bunun hiçbir değeri olmaz aksine zararı bile olabilir. Demek ki bir şeyler eksik. Evet, eksik olan büyüklerimizin, kanaat önderlerimizin deyimiyle “Amentü Aşısı’dır”. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi “Amentü aşısıyla” yetiştirmemiz lazım. Hakkı, hukuku, helâlı, haramı; doğruyu, yanlışı en güzel bu yolla öğretebiliriz. Özellikle çocuklarımızın, kendi medeniyetimiz ve öz kültürümüzün dışında bazı bozulmuş ve bize çok da uygun olmayan maddi ve manevi unsurların etkisinde olması geleceğimiz için büyük tehlikedir. Bugün yaşanan bu kültürel yozlaşma, sosyal yozlaşma ve hayatımız içerisindeki bu manevi erozyonlar; insanımızı, geçlerimizi, çocuklarımızı yıpratan manevi depremlerdir. Daha da önemlisi "Kim bir kavme benzerse o onlardandır." hadisini de unutmamak lazım. Onun için gençlerimizi Hz. Peygamberimizin ahlakıyla yetiştirir, onun yolunda, onun sünnetini yaşatarak büyütebilirsek hem dünyalarını hem de ahretlerini güvence altına almış oluruz. Fakat bugün genç neslimizin bir kısmının gelmiş olduğu duruma baktığımızda “Eyvah!”  demeden edemiyoruz. Ülkemizin bir coğrafyasında isimleri Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin olan gençler; Allah’ın “evim” dediği Camileri yakıp, yıkıyor. Dini değerler ayaklar altına alınıyor.

Masum halka eziyet ediliyor. Aynı zamanda ülkemizin başkentinde, Türkiye’nin en modern üniversitelerinden biri dediğimiz ODTÜ’de yüksek öğretim gören ama hala cahil olan bir grup; namaz kılan öğrencilere saldırabiliyor. Nerde sizin özgürlüğünüz, nerde sizin medeniyetiniz, modernliğiniz. Sen namaz kılma, ibadet etme hatta inanma da. Ama sen kendinden sorumlusun ibadet etmek isteyene karışamazsın. Oysa Âlemlere Rahmet Hz. Peygamberimizin kutlu doğumu nedeniyle kutladığımız Mevlit Kandili bizlere onun hayatını, sünnetini örnek almamızı gerektiğini daha iyi anlatması gerek. Sevgi ve Rahmet Peygamberimizin şu hadisine bu günlerde ne de çok ihtiyacımız var. “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız” buyurarak sevgi ve imanı barışın temel taşı yapmıştır. O bize Allah’a iman edip onu sevmeyi, ona bağlanarak iç barışı ve doğru yolu bulmayı, ibadetlerimizle hayatımızı anlamlı kılmayı, dürüstlüğü, emaneti korumayı, insan haklarına riayet etmeyi, yetim ve kimsesiz çocuklara kol kanat germeyi, herkesin hakkını gözetmeyi, kimseyi incitmemeyi, iyilik yapmayı ve iyi insan olmayı öğütlemiştir.

Kısacası gerçek Müslüman ne cami yakar, ne insan öldürür ne de ülkesine, vatanına bayrağına ihanet eder. Evet, eksik olan bilgi değil. Başta dediğimiz gibi eksik olan “Amentü”. Yoksa askerimizi, polisimizi şehit eden bombayı yapmaya bilgisi olan hainin eksik yönü şüphesiz ki inancıdır, imanıdır. İşte her şey bizim elimizde. Yetiştirdiğimiz gençliğin geleceğimiz olduğunu bilerek hareket edersek sonuç istediğimiz gibi olur. Tersi olursa geleceğimiz hüsran olur. Sonuç olarak “Vatan sevgisi imandandır” diyen bir Peygamberin ümmeti olmaktan ne kadar övünsek azdır.