Yaşamaktan gurur duyduğum bir şehir olan Trabzon dışardan bakınca o kadar can yakıcı oluyor ki biz yaşayanlar bunu çok iyi görüyoruz. Herşeyiyle…  

En iyi iş adamı bu şehirden kazandıklarını görmezden gelip “Bu şehirden kaçacağım” diyor, gidiyorda. Burada çalıştığının 10 mislini çalışıyor, batırdığının 10 mislini batırıyor. Gittikleri her yerde “Bize her yer Trabzon, biz Karadenizliyiz, mertiz diyorlar. Ama memleketine bir fabrika yap deyince kim uğraşacak, nakliye kurtarmıyor” diyorlar.

*En iyi doktoru “İstanbul’a gideceğim, buaradaki ayak oyunuyla ben mesleğimi icra edemem” diyor.

*Polisi “Siyasi baskı var şark maaşı yok” deyip gidiyor.

*Avukatı “Küçük şehirde bu işler olmuyor, para kazanamıyoruz” diyor.

*Futbolcusu “Yenilince sokağa çıkamıyoruz. Eğlenecek, gezecek sosyal bir alanımız yok” diyor.

*Gazetecisi “Yazmakla tükenmeyen kalemlerimizi satmakla tüketiyorlar” deyip patronuna kızıp gidiyor.

*Siyasetçisi “Trabzon’a yapabileceğimiz yaptık! artık bu posttan su çıkmaz” deyip kaçıyor.

*Restaurantçısı bile “Beni bezdirdiler, ne uğraşayım Ankara köfte balığa aç iki bakanıda bağladık mı oh gel keyfim gel” diyor ve gidiyorlar.
Bu kadar basit.  Trabzon oluyor cadı kazanı. Trabzon oluyor dedikodu şehri gidenler için.
 

Trabzon entrikalarıyla, baş başa kalıyor.

Şehrin akil adamları yeri eğliyor en akılsız adamlardan fikri alıyor..

Şehrin imarı berbat, yanlış üstüne yanlış yapılıyor. 
Yapanlar (Bundan öncekilerde dahil) en iyi adam ilan ediliyor.

Her kamu kurumunda personel açığı var, müdürler isyanda.

Bazı bölge müdürleri kepçenin ağzında kellesi koltukta ıslah çalışmaları kontrol ederken bazıları makam odalarına haftada bir bile uğramıyor. Ve Şehrin Valiside sırf arkasındaki siyasi destek nedeniyle bunu görmezden gelebiliyor.

Eskiden bu tür durumları denetleyen siyasi parti il başkanlarıda bana dokunmayan yılanın yolu açık olsun deyip geçiyor..

Belediye Başkanı iyi niyeti ve vefası nedeniyle kadrosunda değişiklik yapmamakta ısrar edip küçük görülen ama büyük kesimlere hitap eden  birçok önemli meselesiyi de ihmal ediyor.  

Karşınızda…. Otel zincirlerinin alay ettiği, proje üretemeyen beyinlerin sürekli denize tecavüz için iştah kabarttığı, yeşil alan ve dinlence yeri olacacak denilen sahildeki alanların yıkım kararlarına ragmen sonradan alınan resmi onaylarla restaurantlara peşkeş çekildiği, 10 işçi kontenjanına ihalelerde adam seçildiği, bordo mavi kaşkol ile her türlü olumsuzluğun üzerinin örtüldüğü, eğitimde ilk 10’a dahi girememiş,  ortasında koca bir fabrika bacası, yanında kapkara bir sanayi sitesi, bitişiğinde hemşeri kıyağı yapacağım diye şehre ihanet eden bir başkanın acı hatırası olan öğenci yurdu… İnsanlara cam açtırmayan kömür madeni veya bir taş ocağı gibi çalışan şehrin göbeğindeki limanı,  şehir içinde artık köylerde bile kullanılmayan 90 model minibüsleri, yol üzerine inşa edilmiş binaları, içleri boşaltılan ve özele ikram edilen hastaneleri, hizmetlerini becerip halka anlatamayan, anlatılanları becerip uygulamayan yönetici ve idraecilerin oluşturduğu bir yapı ve daha neler neler…  

Yapılanları görmezden geldin demeyin sakın. Zaten onlar ve daha fazlasını yapmak için o koltuklardasınız şu anda. Ve her yaptığınız her istediğnizde her yayın organında yer buluyor.

Bu sorunları her dile getirişimde öfkem o kadar daha artıyor unutanlara, unutturanlara karşı.
10 yıldır akıl tututlmasımı yaşıyorsunuz, gözlerinize perde mi indi de bunları görmüyorsunuz yada başka bir şehirdemi yaşıyorsunuz!
Yukarda yazılanlar bu şehrin öz sorunlarıdır.

Eğer sizde bu şehrin öz evladı iseniz

İleride “Helal olsun bak bunların üstesinden gelenler bunlardı” denilmesini istiyorsanız biraz daha gayret edin. Size birileri tarafından bahşedilen o koltukları o birileri olmadan da kazanabilecek bir sevgi ve güven sermayesine kavuşun.

SON SÖZ: Politika güç iştir, ona kendiliğinden atılan kimse ondan şikayet etmemelidir.
 (Gunter Grass)