"Toprak esas itibariyle kayaların ve organik maddelerin türlü çaptaki ayrışma ürünlerinden meydana gelen içinde geniş bir canlılar alemini barındırarak bitkilere durak ve besin kaynağı görevini gören çok değerli bir maddedir" diye tarif edilmekle birlikte; çeşitli katmanları ihtiva eden materyalden müteşekkil olan fiziksel ve kimyasal bileşimiyle biyolojik karakteristikler bakımından farklılık gösteren doğal bir bünyedir diyede tanımlanmaktadır.

Bu anlamda toprak bir bilim dalı konusu olup, toprakların çeşitli maksatlara göre haritalanması(AKK=Arazi kullanım kabiliyeti) ıslahı, korunması , sulanması, işlenmesi ve teknolojik özellikleri yönünden mühendislik kolları ilede yakından ilgilidir.Bu bağlamda toprak biliminin pratik sonuçlarından birinci derecede tarım ve ormancılıkta faydalanılmaktadır.

Topraklar ayrıca yol, havaalanı, demiryolu, petrol ve doğal gaz boru hatları, stratejik askeri alanlar, barajlar, bina inşaatları (İmara açma), sulama kanalları, barajlar açık maden alanları,taş ocakları , suni göl ve göletler ile inşaat malzemesi(tuğla, kiremit ve kerpiç) faaliyetlerde kullanılmaktadır.Bu manzaradan bakılınca bir ülkenin DERİSİ olan toprak ki ortalama 1000 yılda oluşan bu maddeye beslenme ve yaşam açısından çok büyük ihtiyaç vardır.Onun içindir ki eskiden tüm savaşların toprak paylaşımından çıktığı yatsınamaz bir gerçeklik olup günümüz bilim adamları her doğan çocuk için yaşamını devam ettirebimesi için 400 metre kare toprağa ihtiyacı olduğunu tespit ederek insanlığın önüne koymuştur.

Durum bu kadar güncelken toprakların hovardaca kullanılmasının anlaşılabilmesi olası değildir.

Yirmi yıl önce 26 milyon hektar olan ekilip dikilebilen tarı arazisi miktarı 23.5 milyon hektara gerilemiştir.

Burdan haraketle her yıl artan ülke nüfusumuzun beslenmesi ve diğer ihtiyaçları açısından yaklaşık 400 milyon metrekare yeni toprak alanına ihtiyaç olmaktadır.Durum ülkemizin geleceği açısından bu kadar ciddi risk taşırken tarım alanları başta olmak üzere sağlıklı etütler ve toprak planlaması yapılmadan arazilerin tarım dışı faaliyetlere yönelik olarak kullanılması dehşet vericidir.

Durum böyle oluncada yapılan israfın hakikatle bir ilişkisi olmadığı ve her şeyin rant tasarrufuna dayandığı son ulusal felaketle doğa bize yaşatarak göstermiştir.Yani her toprağın özellikle yumuşak karakterli tarım topraklarının konut yapımı için uygun olmadığı açıkca ortaya çıkmıştır.

Zira depremden felaket derecesinde etkilenen on ilimizin tarımsal potansiyeli yüksek olup, Ülkemizdeki toplam tarım arazilerinin yüzde 15'i bu bölgede yer almaktadır.Dahası bitkisel üretimin yuzde 20'si ve hayvan varlığının yüzde 15'ide bu illerde yer almaktadır.

Bu anlamda depremin tarıma olası etkileri;

●--Depremin büyüklüğüne bağlı olarak faaliyetlerde geçikme, duraksama, hasat ve gıda'ya ulaşmada sıkıntı çekilmesi,

●-- Arazilerdei kaymalar , heyelanlar, çatlaklar yarıklar, kırılmalar ve su kanallarının tahrip olması,

●--Oluşacak göçe bağlı olarak üretimin azalması,

●--Baharın gelmesine rastlaması sonucu rekoltede düşme ve üretim zincirinde oluşacak riskler karşısında tüketicinin zor durumda kalması,

●--Ürün kaybı, hayvan telefleri sonucu yerine ikame zaman alacağı için fiyatlardaki dengenin bozulması,

●--Ürün depolarının ve tarıma dayalı sanayiin eski halin dönmesinde yaşanacak hammaddeden sermaye bulma ile istihdam konularında oluşacak sıkıntılar,

●--Makina parklarının zarar görmesi ve makinalı tarımın aksamas,

●--Enerji ihtiyacı olan tarımsal ışletmelerin bu riske dayanma güçlerinin bitmesi ve kapanmaları, 

●--Ürün kalitesinde düşüşletin olması ve çiftçinin girdi fiyatlarını karşılayamsmsı,

●--Gıda zincirinin devamlılıģında meydana gelebilecek sıkıntıların plması,

●--Oluşacak gıda enflasyonu ve genel enflasyonun tetiklenmesi,

●--Yaşanacak tohum ve yem sıkıntısı, 

●--TOPLUMSAL TRAVMAYA YOL AÇAN CAN KAYIPLARI

Sonuç olarak;Özellikle bu bölgede gelişigüzel israf edilerek her türlü faaliyet için imara açılan tarım alanlarının arttık geri kazanma imkanı olmadan sonsuza dek elden çıkmış olmaları.Böyle ürkütücü eylemlerden ülkemizi kurtarmak için toprak insan ilişkisi yeniden kurulmalı ve bu konuda okullarda muhakkak toprak dersi okutulmalıdır.

Ayrıca TMMOB'nin elinden alınan yetkileri geliştirilerek yeniden verilmeli ve acilen ükemizin toprak haritası çıkarılarak her 5 yıl veya on yılda bir güncellenmelidir.Bu anlamda kırsaldan kente göçü azaltmak için kırsalda yeni bir yapılanmaya gidilerek kentler üzerindeki baskı her yönüyle azaltılmalıdır.Yoksa eski düzende gidilip tarım toprakları imara açılırsa deprem zonunda yeralan ülkemiz çok daha bedeller ödemek durumunda kalır ve olanda ülkemizin insan kaynaklarına olur.

Onun için bir çok ülke deprem önlemlerini alarak olaya kader gözüyle bakmazken biz her zaman can pazarı ile niçin yaşayalım.

İNSANIMIZI VE DEĞERLERİMİZİ KORUYUP ÖNLEMLERİ ALARAK MİNİMUM CAN  VE MAL KAYBIYLA YAŞAYALIM.