Her işin başı sağlık derler hani, o yüzden bu köşenin de başı sağlık olsun istedim. Bu arada geçen hafta Diyarbakır'dan seslendim sizlere, bu yazımı ise İstanbul'dan yazıyorum sizlere. Bu hafta başında Trabzon'a döndüğümde Akçaabat Haçkalı Baba Devlet Hastanesi çalışanlarının serzenişlerine kulak verdim, bir hayli dertli görünüyorlardı ve özellikle temizlik gurubu elemanları öyle dertliydi ki bir dokun bin ah işit derecesindeydiler…

Her işin başı sağlık diyoruz ya hani, aslında ülkemizde her işimizin başının sağlık olmadığını, size anlatacağım bu kısa hikâyeden sonra siz de anlamış olacaksınız.

Akçaabat Devlet Hastanesi, açıldı açılacak açılmalı mı gibi sorular kulislerde gezerken bir yattık bir kalktık, baktık ki Karayolları 10. Şubesi yerinde kocaman bir hastane kurulmuş ve tüm bu sorular rafa kalkmış. Şimdi ise bu sorular yerini, hastane içinde ki iç çatışmalar, yolsuz davranışlar ve bunun gibi yolunda gitmeyen bir takım sorulara bıraktı.

Örneğin, bu hastanenin bir temizlik elemanı 24 saat nöbet tutmak bizlere yasak ama yine de tutmak zorunda bırakılıyoruz diyor. Bir başkası ise, haftalık çalışma süremizin çok üstünde çalışıyor olmamıza rağmen ne mesai fazlası veriliyor ne de uzun süre çalışmamıza karşı çıkılıyor, hatta hiç tepki vermesek hiç görev yerimizden ayrılamayacağız, diyor.

Türk hastanelerinin birçoğunda öyle çarpık bir düzen oluşmuş ki. Bu hastane ve çalışanları buna sadece ufak bir örnek… Ülkemizde pek çok hastanede kan ve ilaçların servisler içinde taşınma görevlerinin doktor ya da sorumlu hemşirelerin işi olduğunu biliyor muydunuz? Peki, ikinci soru; siz hiç elinde bir kan ya da iki ilaç ile bir yerden bir yere koşan doktor veya sorumlu hemşire gördünüz mü?

-Hayır.

Hayır, göremezsiniz çünkü bu kadar ciddi mevzularda bile, hastanenin temizlik elemanları ya da diğer üçüncü şahıslar kullanılıyor. Mesela bir kan örneği, tedavi de öyle önemli ki, insanın hayatı o kana bağlı oluyor. Ya da hastane eczanesinden servise kadar çıkacak olan ilaçlar… İşte tüm bunlar yapılması, taşınması gereken insanlarca değil de temizlik görevlilerine taşıttırılıyor çoğu hastanede. Sonra da biz yazıyoruz siz okuyorsunuz her sabah, gazetelerin üçüncü sayfalarında ki trajikomik haberleri. Yanlış tedavi, yanlış ilaç deniliyor ya hani? Heh işte onlar neden oluyor şimdi biraz daha net anlayabildik mi?

Özellikle temizlik elemanları bu konuda çok dertli; herkesin işini biz yapıyoruz sonra da temizliğe zaman kalmayınca hijyen çalışamıyoruz, işler yetişmeyince de neden yetişmedi deniliyor azar işitiyoruz diyorlar haklılarda. İş motivasyonu çok önemli ama biz de ne motivasyon kalıyor ne de bir şevk bir istek. Biraz konuşmak istesek; “zaten fazlasınız susun” gibi uyarılar alıyoruz diyorlar ki bu çok tehlikeli ve gündemi sarsacak bir iddia!

Bitmedi, dahası ölen hastaları biz hazırlıyoruz ve bu çok tehlikeli bir durum çünkü bize verilen emir belli yani hangisine uyacağımızı bilemeyince afallıyoruz. Hatta içlerinden biri; hasta ve ölü taşımaktan belimde yırtık oluştu dedi ve ben o anda şaşkınlığımı gizleyemedim! Tüm bunların yanında boş verin ek mesaiyi, normal mesailer bile hep gecikmeli yatıyormuş ve bu duruma gerçekten ben bile çok üzüldüm.

İş tanımları olmayan hastanenin temizlik elemanları çok dertli, iş tanımını bilseler aslında ona göre hareket edecekler belki ve kafaları da karışmayacak ama öyle sanıyorum ki, ne bu tanımları onlara verebilecek olan biri var ne de cesaretli yürekli biri.

Zaman kalırsa temizlik yapıyoruz gibi bir latifesi de var temizlik elemanlarının, mesela diğer personelin dahi işlerine biz koşuyoruz diye atlıyor oradan biri daha ve bir başkası da işçi hakları nerde kaldı diyor. Hatta evet o zaman bende soruyorum buradan yetkili birimlere ya da kişilere: İşçi hakları nerde kaldı üstadım?