Gezmek ve bunu bir tutku haline getirmek, yaşamım boyunca çeşitli koleksiyonlara sahip olmamı sağladı. Artık bunları sizlerle paylaşmak ve yaşadığım güzelliklere sizi de ortak etmek istedim. Bu vesile ile ilk gezi yazım olacak olan “Batumi’yi” sizlerle paylaşmak istedim.

Aslında gezi yazısı; bir yazarın gezdiği,  gördüğü yerleri edebi bir üslûpla anlattığı bir yazı türü olarak bilinir sözlüklerde ama bana göre gezi yazısı en net ifadeyle “okuru gezdirmektir.” İşte tam da bu yüzden sizi bir gezintiye çıkarayım dedim ve bu hafta Batum’u gezelim istedim.  

Batum Karadeniz sahillerinin en modern bölgelerinden biri denilebilir. Git gide post modernize olan mimarisi ile Batum; gerek fotoğrafçı, gerek tarihçi, gerek seyyah, gerekse de yazar çevresini kendine çekmeyi başarmış 180.000 nüfuslu bir şehirdir. Subtropikal iklime sahip bir coğrafya olan Batum’da çay ve meyve yetiştiriciliği fazladır, ama nedense Gürcüler çay işini bilmiyorlar ya da ben ne zaman çay istesem, şansıma bana hep açık çay denk geldi.

Batum için size ilk tavsiyem, sınırdan geçer geçmez acele edip paranızı Lari’ye çevirmemeniz. Çünkü merkezde daha uyguna paranızı çevirir zarar etmemiş olursunuz. Batum’da ziyaret edebileceğiniz ilk yer, 1400 yılları sonu 1500 yılları başında Yavuz Sultan Selim’in valiliği döneminde fethedilerek Osmanlı topraklarına katılan Apsaros (Gönye) Kalesidir. Her ne kadar biz bu kaleyi fethetmiş olsak ta, Osmanlı Rus harbi sırasında burası Batum’a bırakılmıştır. Kalenin içinde bulunan mezarlardan dolayı (efsane böyle) kazılar durdurulmuş ve şimdiye kadar ne çıkarılmışsa kalenin içinde bulunan ufak müzede sergilenmeye alınmıştır. Kaleye giriş 2 ya da 1Lari, ama biz buna Türk usulü “tutturabildiğine” de diyebiliriz. Ama gelmişken girilecek bir yerdir burası bence. Müze denilen ufak yerde ise Gürcüce yazılar var ama Gürcü dili de kendileri gibi çok enteresan. Kiril alfabesine de benziyor, Hint ya da İsrail alfabesine de, ben karar veremedim bu yüzden bu noktadaki kararı size bırakacağım.



Tarihi yerlerinin yanı sıra Batum, doğal güzellikleriyle de dikkatleri çekiyor. Kilometrelerce uzunluğa sahip sahil şeridi ve tertemiz plajları özellikle yaz aylarında kentin en çok tercih edilen yerleri. Batum’un sahilinde yapacağınız yürüyüşlerde, üzerinde kalp ve aşk ibareleri olan çeşitli sempatik heykelcikler göreceksiniz. Buralarda ters ışığa karşı fotoğraflar çekinin derim çok güzel görünüyorlar. Çoruh nehrinin aktığı bölge olan Batum, Botanik Bahçesi ile de kendine hayran bırakıyor. Ancak burası bahar aylarında görülmesi gereken bir yer. Çünkü Botanik Bahçesi yaz aylarında çok sıcak, kış aylarında ise yontulmuş bir tavuğa benziyor. Ama bahar aylarında yeni açan ağaçlarla ve çiçeklerle tam bir yürüyüş parkuru!

Buradan sonra Batum’daki Katedrali görün derim. Burası aslında ilk inşa edildiğinde Katolik kilisesiymiş, şimdi Ortodoks olduğu söyleniyor ama ben bugüne kadar hangi rehberle gitmişsem bana buranın Katolik olduğunu söylediler. Hatta burası Bolşevikler döneminde bir laboratuar olarak kullanılmış diyen de var. Daha sonraları ise, 1989 senesinde yenilenerek Ortodoks kilisesine çevrilmiş. İçine girmeye değer bir yer burası, öyle sadece dışından fotoğraflayıp sosyal medyada paylaşıp çıkmayın. Ama bayanlar için içeri girme konusu oldukça zor, çünkü içeride sizden başörtü ve uzun etek istiyorlar. Onlara serbest ama Türklere yasak! Bu arada, içeride fotoğraf çekmek için sakın görevlileri zorlamayın çünkü bu konuda asla taviz vermiyorlar.  Gürcistan’da Papaz demek bizim ülkemizde Cumhurbaşkanı demek gibi bir şey, o yüzden görevli din adamlarını kızdırmayın derim. Gürcü kuralları sert olduğu gibi, Türklere davranışları da çok yumuşak sayılmaz.

Kilise ziyaretinden hemen sonra, yürüme mesafesinde olan Türk mahallelerine gidebilir ve zaten bir tane olan Osmanlı’dan kalma camide soluklanabilir ibadet edebilirsiniz.  Neredeyse tamamı Artvinli ve Trabzonlu olan restoranlarda leziz yemekler yemeyi de ihmal etmeyin. E burada ne yer ne içeriz diye soracak olursanız bizim Pazar günlerinin vazgeçilmezi peynirlimizin “haçapuri” adını almış ve Gürcüce yazılışı “Ghacapuri” olan pidelerini deneyebilirsiniz. Bunun dışında pilavlarını çok sevdim buranın ben. Vallahi ne yalan söyleyeyim, pilav üstü dana kavurma on numara beş yıldız gidiyor ve zaten fiyatlar da normal seviyede. Tüm bunların dışında armut suyu ve “borjomi” denen sodalarını da seveceğinizi düşünüyorum. 

Şehrin en yüksek noktası olan Sputnik Tepesi’ne çıkmayı sakın ihmal etmeyin bence. Hatta gün batımında burada olmaya çalışırsanız bu güzel Bolşevik şehrinin tadını fazlasıyla çıkarabilirsiniz.

Piazza Meydanı ve Özgürlük Meydanını fotoğraflamadan geçmeyin. Piazza meydanında ki kocaman saat kulesi ve çanları iyi izleyin derim. Özgürlük meydanındaki Medea (altın post) heykeli de bu bölgenin en meşhur argümanlarından denilebilir ve bu heykel Yunan mitolojini de içerir.


***

Bu arada beni yakından takip eden okurlarım hatırlayacaklardır, kısa bir zaman önce size müjdesini verdiğim “Çünkü” isimli ilk kitabımın detaylar da ortaya çıkmaya başladı.  Cuma günü Trabzon’da, adına imza ve söyleşi günü düzenlenen Sevgili Harun Çelik ile gerçekleştirdiğimiz Gürcistan gezisinde “Çünkü’yü”  konuştuk! Düzenlemesi Sayın Harun Çelik’e ait olacak “Çünkü” en kısa zamanda ilk kitabımız olarak raflardaki yerini alacak inşallah. Gezimize keyif katan; Aslı Gibidir, En Büyük Hacı Bizim Hacı ve Bize Her Yer Trabzon gibi eserlerin yazarı Sayın Çelik’e ve TRAFOT (Trabzon Fotoğrafçılık Topluluğu)’a teşekkürlerimle.