Kimine göre, küresel ölçekte yaşanan enerji krizleri…

Kimine göre, ülkede uygulanan sorunlu para politikaları.

İçinde bulunduğumuz ekonomik buhrana bu ve benzer cümlelerle herkes kendince sebep ararken, geçmişten günümüze, planlı programlı süreç esasında aynen şöyle işledi.

Tarımdan örnek verelim.

Misal.

Evvelce, tonlarca pamuk üretiyorduk.

Kapitalist sistem bize, önce pamuk ipliğini yok parasına verdi.

Devamında gömleği, hırkayı, pantolonu ve bilumum pamuk türevlerini önümüze bedavaya serdi.

Baktık, attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değmeyecek…

Yokluk sürecine start veren ilk adımımız; “Hazırı varken ne uğraşacağım!” restiyle tarlalardan çekilmek oldu.

Aradan zaman geçti.

Vaktiyle bedava dediğiz her şeyi onlar üretirken…

Bizler onlara bağımlı halde, tükettikçe tükenir olduk.

Bu durum yalnız tarımla kalsa gene iyi…

Hazırcılık vatan toprağında öyle boyutlara ulaştı ki, önü alınamayan bir salgın misali sirayet etmediği alan kalmadı.

Velhasıl efendiler.

Bizim yegâne sorunumuz üretimde eksilerde olmamızdır.

Gerçi bir yanda fahiş fiyatlar…

Diğer tarafta boş raflar, arz talep dengesinin ne denli bozulduğunun en belirgin göstergesi ya...

Sırf ucu kendimize dokunacak diye bunu bile kabullenmek istemiyoruz.

PEKİ, NASIL DÜZELECEK?

Öncelikle şunu iyi bilmek lazım.

Bu sıkıntılı hale, öyle hokus pokusla gelinmediği gibi...

Bir anda sıyrılmak da imkânsız.

Nitekim tohumun yeşermesi de, mahsulün biçilmesi de zamanla zahmete gebedir. 

Hulasa.

Ne zaman ki, hobi etiketleriyle balkon saksılarına dikilen maydanoza gösterdiğimiz özeni viran olmuş köylerdeki ormana dönmüş bağ bahçelere gösteririz;

İşte o vakit, boş market raflarından ziyade, bolluk bereketle haşir neşir olduğumuzun resmidir.

KATIRIN DAYISI Z’AT!

Çoğunuz duymuştur atası çok çekmiş bu atasözünü...
“Katıra, ‘baban kim?’ demişler, ‘dayım attır’ demiş.”

Toplumda genelde yetersiz yönleriyle öne çıkmayı marifet edinen kimseler, bahse konu kusurlarını örmek için olmadık yollara başvururlar.

İçlerindeki aşağılık duygusunu bastırmak için ha bire mücadele edenlerin en büyük kaygısı, kendilerine has bu durumun dışa vurmak suretiyle utanmalarına sebebiyet vermesidir.

Bu manada şehrimizde de katırlığını dayısının atlığıyla bertaraf etmeye çalışan çoktur.

Eksik ve yetersiz yönlerini başkalarının artılarıyla gidereceğini düşünen bu zavallılar, canım Trabzon’un hem iş dünyasına, hem de siyasetle bürokrasisine ulu orta zarar veriyor.

Tüm bu bağlamalardan mütevellit, geçenlerde insan yerine koyup kamu düzenini bozmaması yönünde, yalnızca duyarlı bir vatandaş kimliğiyle uyardığımız ‘katır’a meğer ‘baban kim?’ diye sormuşuz.

Cevap yeni geldi.

Onun da dayısı at’mış!

Hem de bürokrasiye yüz karası olmuş bir z’at!