MASA BAŞI İŞ MESELESİ

İşsizlik var, eyvallah.

Üniversite mezunları hak ettikleri sahalarda değil, amenna.

Lakin bir de işin şu boyutu var ki, önemine binaen yok saymamak gerek.

Memleketin tahsillisi de, okumamışı da masa başı iş istiyor.

Kravatlı, gelir garantili, bol tatilli, hatta mümkünse sosyal imkânları sınırsız…

Hani çalışsan da çalışmasan da, tıkır tıkır maaşının yatacağı cinsten…

Yadırgamıyoruz.

Allah herkese versin.

Versin de, kabul olmayacak duaya cümle kurmak yersiz.

Görüyorsunuz…

Yani aramızda bolca mevcut…

Kabiliyet/yeterliliğe pür dikkat kesildiğinde kafalarda soru işareti oluşturanların çoğunun gözü hep yükseklerde.

Hulasa bilinmeli ki, iyi değil bu durum.

Kötüsü;

Peşi sıra öyle geliyor.

18’ine henüz gelmiş yeğenimin sigorta kaydı yok, oturmuş emeklilik yaşı hesaplıyor.

Bu sorunlu arayıştan…

Yani emeksiz ekmek hesaplarından bir an önce vazgeçmeliyiz.

Her şey bir yana…

Hak sahiplerinin haklarını elde etmeleri için bu önemli.

AH BU ‘GASTECİLER’ YOK MU!

Kişi ya da kurum…

Özel yahut tüzel muhatap hiç fark etmiyor.

Güzel işleri, iyi hizmetleri yazıp çiziyor, manşetlere taşıyoruz…

Herkes mutlu, ‘gasteci’ mükemmel.

Ama ve lakin.

Olur da kalemin…

Eksiği, gediği.

Hatayı, ihmali.

Sorunu, sorumsuzluğu yazmaya görsün.

İşte o zaman vurun abalıya misali, vay oldu gazetecinin haline.

Dolayısıyla, tespitimiz o yöndedir ki…

Manavı, bakkalı…

Berberi, şoförü…

Amiri, müdürüyle memlekette kimseye yanlışı söylenemez olmuş.

Bu bağlamda bırakın vatandaşa ait mağduriyet ve memnuniyetsizliğin haber yapılmasını…

Kimseye ağzını açıp, gözünün üstünde kaşın var demeyeceksin.

O denli eleştiriden uzak…

O denli kibir abidesi, ‘yaptım oldu’cularla boğuşur haldeyiz.

Beri taraftan.

İyi olmaktan kasıtları nedir, bilemiyoruz ama…

Onlara göre en iyisinin…

Gözü görmeyecek, kulağı duymayacak, dili ise hiç dönmeyecek.

Hatta.

İstikamette eksik, aksaklık mı var, pamuklara sarıp sarmalayacaksın.

Yetmedi, pohpohlayacaksın.

Sözün özü efendiler.

Bilinmeli ki, insanız.

Ve kimse eksikten münezzeh değil.

Memlekette önce bu sorunlu algıyı cilalayan bakış açısı değişmeli…

Değişmeli ki, kaliteli hizmete dair çıtalar yükselsin.

İYİ Kİ VARSIN, ASLAN KAR

Ortalama insan ömrünün yarısından fazlası sayılabilecek 38 yıllık koca bir aradan sonra şampiyonluğunu ilan eden Trabzonspor için kent meydanında gerçekleşen muhteşem organizasyonun dünya basınındaki yankıları henüz son bulmamışken…

Hafta sonu İstanbul Yenikapı’da aynı coşku seline yön veren, Trabzon’un değeri, işinin erbabı dostumuz Aslan Kar’ın sahne performansına yönelik birkaç cümle kurmadan geçemeyeceğiz.

Başarılı sunucunun profesyonelliğinin ötesinde, mesleğine olan bağlılığıyla bu işin üstesinden geleceğinden zaten şüphemiz yoktu…

Lakin saatler süren kutlamalar boyunca ortaya çıkan böylesine bir performans için bahsi geçen meziyetlerden çok daha fazlasının ortaya koyulduğu aşikar.

Belli ki, Aslan Kar’ın mesleki birikiminden ziyade, bordo maviye duyduğu aşk ve şehrine olan tutkusudur şampiyonluk vitrinlerini süsleyen.

Samimiyetidir, içtenliğidir.

Velhasıl.

Hani dertlerimizi unutturacak cinsten, en güzel Trabzonsporluluğu seninle yaşadık Aslan Kar.

Ömrün uzun…

Heyecanın, başarıların daim olsun vesselam.