İSTANBUL/ANKARA (AA) - ABDULKADİR GÜNYOL/DAVUT DEMİRCAN - İstanbul Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Yöneticisi Dr. Öğretim Üyesi Köse, teknoloji firmalarının, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle belki yeni bir teknoloji geliştirmediğini ancak olan teknolojileri yenilikçi çalışmalarla hayata geçirmeye başladıklarını söyledi.

Kovid-19'un pandemiye dönüşmesi ile dünya çapında salgının etkisinden kurtulmak için pek çok alanda tedbirler alınmaya başlandı. Teknoloji alanında yaşanan gelişmeler de Kovid-19'a karşı en çok merak edilen konuların başında geliyor.

Tüm dünyada gözler koronavirüs ile ilgili aşı çalışmalarına yönelirken, bu dönemde dijital teknoloji alanında da önemli gelişmeler yaşanıyor. Yapay zeka sistemi ile çalışan robotların sağlık sistemine girişinin hızlandığı bu dönemde, cep telefonları için geliştirilen, kullanıcılarını takip eden ve onları virüsün yoğun olduğu bölgelere girdiklerinde uyaran sistemler de popüler hale geldi.

İstanbul Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Yöneticisi Dr. Öğretim Üyesi İlker Köse, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, teknoloji firmalarının çalışmalarının odaklandığı konuların başında Kovid-19'dan korunma, yayılmasını engelleme ve yaygınlığını izlemenin geldiğini söyledi.

Köse, "Teknoloji firmaları, Kovid-19 nedeniyle belki yeni bir teknoloji geliştirmediler ama olan teknolojileri yenilikçi çalışmalarla hayata geçirmeye başladılar. Bunlar arasında sosyal mesafenin korunup korunmadığını ve mobilizasyon durumunu kontrol eden takip sistemleri ile yayılım durumunu raporlayan ve simülasyonlar yapan sistemler önemli yer tutuyor. İlk şoku atlattıktan hemen sonra teknoloji firmalarının odaklandığı diğer bir konu da günlük hayatta yaptığımız şeylerin uzaktan da yapılmasını sağlayan çözümler oldu. Daha önce var olan ama zaruret halinde kullanılan video konferans ve uzaktan eğitim çözümleri hızla yaygınlaştı. Benzer şekilde sağlık hizmetlerinin de uzaktan verilebilmesi için çözümler geliştirildiğini görmekteyiz." şeklinde konuştu.

Salgınların yayılmasını engellemek için gelecekte kullanılacak teknolojiler hakkında da bilgi veren Köse, şunları kaydetti:

"Halen Kovid-19'un neden olduğu toplumsal travmayı atlatmış değiliz. Bu durum geçince daha rasyonel kararlar alacağız. Ancak şurası kesin ki, bu konuda ilgili mevzuat, bireyin özgürlüğüne karşı toplum sağlığını öne çıkaran bir noktaya doğru ilerleyecek. Dolayısıyla teknolojinin zaten imkan verdiği pek çok uygulama, insanları işaretlemek, takip etmek, sosyal mesafelerini ölçmek ve benzeri amaçlarla kullanılacak. Bunun için insanların taşıdığı ve izlenebilen her türlü araç kullanılabilir. Cep telefonları, akıllı kimlik kartları, giyilebilir teknolojiler (saat, bileklik ve benzeri) giderek yaygınlaşacak."


- "Kablosuz haberleşmede teknolojik sınıra yaklaştık"


İlker Köse, kablosuz haberleşmenin artık insan hayatının vazgeçilmez bir parçası olduğunu, bu haberleşme altyapısının şimdilik ağırlıkla ses, görüntü ve veri haberleşmesi için kullanıldığını anlattı.

Köse, "Dünyadaki tüm insanlar akıllı telefon üzerinden şimdiki kapasitede ses, görüntü ve veri haberleşmesi yapmaya devam etse mevcut altyapımız yeterli olacaktır. Ancak insanların özellikle veri ve görüntü transferi ile ilgili talepleri artıyor. Dahası, artık sadece insanlar değil, cihazlar da internet altyapısını kullanmaya başladı. Bunun için kablosuz haberleşmede teknolojik sınıra yaklaştık. 5G ve sonrasındaki teknolojileri kullanmak bu yüzden gerekli. 5G insanların taleplerinden doğan bir çözüm." diye konuştu.


- "Daha sıkı bir takip sistemi konusunda bireyler ve devletler hemfikir olacak"


İstanbul Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Yöneticisi Dr. Öğretim Üyesi Köse, modern toplumlarda bireysel özgürlüklerin toplum sağlığının biraz daha önünde yer aldığını, bunu mevcut zorunlu aşı uygulamalarına karşı yapılan itirazlarda bile gördüklerini söyledi.


Köse, "Ancak Kovid-19'un toplumlarda oluşturduğu travma sonrasında en özgürlükçü toplumlarda bile toplum sağlığını korumak adına daha sıkı bir takip sistemi olması gerektiği konusunda bireyler ve devletler hemfikir olacaklar. Bu durum bugünkü anlamıyla bireysel özgürlükleri elbette kısıtlayacak. Ancak aynı bireyler, başkasından kendisine hastalık bulaşma riskine karşı kendi özgürlüklerinden feragat etmeye razı olacaklar. Dolayısıyla paradigmalar değişince normlar ve kurallar da değişecek." şeklinde konuştu.


- "Takip sistemine girmeyenler diğerleri tarafından dışlanacak"


İlker Köse, Batı toplumlarının Çin tarzı bir sosyal gözetim sistemi kurup kuramayacağı yönündeki soru üzerine, Batı toplumlarının Çin ve benzeri ülkelerden farklı, kendilerine özgü çözümler geliştireceğini düşündüğünü söyledi.

Köse, şunları kaydetti:

"Şöyle düşünün; eğer toplum sağlığı için kendi bireysel özgürlüklerinizden feragat eden bir kişiyseniz toplumun geri kalanının da sizin gibi davranmasını beklersiniz. Bu tür kararları toplumun yarısının almasının anlamı yok. Otoriter ülkeler tüm toplumun uyacağı kurallar koyarak ilerleyeceklerdir. Ama Batı ülkelerinin bu konuda insanlara baskı yapacağını düşünmüyorum. Bunun yerine, takip sistemine geçiş kararlarını referandumla halka soracaklardır. Kabul etmeyen halklarda bu sistemler kurulmayacaktır. Ama kabul eden ülkelerde de tüm insanların uyacağı bir sistem getirilmeyecektir. Bunun yerine takip sistemlerine girenlerin ve girmeyenlerin ayırt edilebileceği bir ortam oluşturup insanların hangi alanda olmak istediklerine kendilerinin karar vermesini bekleyeceklerdir. Bu durum, takip sistemlerine girmeyen insanların diğerleri tarafından dışlanmasına neden olacak ve zaman içerisinde takip sistemine girmeyenlerin sayısı azalacaktır. Tabii, bu takip sistemlerinin nasıl kullanılacağı önem kazanacak. Bireyin devlet karşısında çok güçsüz bir duruma düşmesi de olası riskler arasında. Bundan 10-20 yıl sonra teknolojiye ve takip edilmeye karşı bir öfke birikmesine ve toplumsal isyanlara şahit olabiliriz."