RÖPORTAJ: Levent USTABAŞI 

Türkiye Dilek ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın görüntülerini konuştu.
Acaba kim suçluydu…
Yada Dilek'in isyanı neydi?
Bakan Bayraktar'ın tutumu doğrumuydu?
İşte bu sorulara cevabı nerede bulacağı mı düşünmdüm...
Aklıma Trabzon Eczacı Odası Başkanı Tekin Çağlar geldi...

Çünkü o üniversiteli kardeşimizin sıkıntısı ilaçtı.
Ve Çağlar ile Dilek ve Bakan Bayraktar arasında yaşanan o üzücü diyaloğu konuştuk.
Ortaya kabul etmesekte acı gerçekler çıktı…

Dilek ile Çevre ve Şehirclik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın karşılaşmasındaki o anı izlediniz mi?

Evet izledim. TV kanallarında gördüm.

Peki ilk tepkiniz ne oldu?

Dilek için üzüldüm. Çünkü o bir hasta.. İlaca ulaşamama sorunu var. Hayatı risk altında tedavi olamıyor. Ve kendisine sahip çıkılması gerekenler tarafından refüze edilmesi en basit deyimiyle insanlık adına onur kırıcıdır.

ACI GERÇEK

Bakan nerede yanlış yaptı?
Siyasilerin genel yanlışıyla hareket etti. Siyasilerden en çok şikayetimiz önce dinleyip anlamadan ön yargı ve peşin hükümlü oluşlarıydı. Buradaki acı gerçekte ilaca ulaşamayan bir hastanın para ister durumunda algılanmasıdır. Fakat daha sonra Dilek'in ne demek istediğini anladı ve Vali ile yardımcı olmaya çalıştı... 

Cam bardağı yere düşürüp kırdıktan sonra onları yapıştırıcı ile yapıştırmak ne kadar olanaksız ise; orada gönül olmak da o kadar olanaklıdır.

HASTALAR İÇİN BİR FIRSATTIR

Dilek konusunda siz bir eczacı odası başkanı olarak vicdanınız sızladı mı? Çünkü siz eczacılar örgütü olarak Dilek'in söylediği ilaçları temini konusunda sıkıntı yaşamasındaki ilk ayaksınız. Bu sıkıntıları gerektiği gibi gündeme getirdiniz mi?
Dilek bu olayda aslında bir simgedir. Bakan beyle yaşadığı nahoş olay, bir anlamda diğer hastalar için bir fırsat olmuştur. Özellikle kanser hastalarının yaşadığı ilaç bulamama sıkıntısı kamuoyu gündemine gelmiştir. Eczacılar ve eczacı örgütü bu konuda defalarca açıklamalar yapmış beyanatlar vermiştir. Ancak gündemin içinde eriyip gitmiştir. Dilek'in yaşadığı talihsiz olay hastalar için bir fırsattır. 

Yani siz elinizden geleni yaptınız…

Çünkü uzun süredir özellikle kanser hasralarının kullandığı bir kısım ilaçlar piyasada bulunamamaktadır. Bu ilaçları Türk Eczacılar Birliği yurt dışından getirmeye çalışmaktadır. Ancak bu yine de bir süre almaktadır. Ve bilindiği gibi özellikle kanser hastaları da erken teşhis ve erken tedavi en önemli parametredir. İlaca ulaşmada bir günlük kayıp bile insan hayatına malolabilmektedir. Bu nedenle sağlıkta bazı politikaların yeniden gözden geçirilebilmesi günün konuşllarına uyarlanması Ve insan sağlığı birinci önceliğe alınması gerekir.

İnsan sağlığı birinci öncelikte değil mi?
Bu soruya evet yanıtı vermek isterdik. Ancakj şu an evet yanıtı veremiyoruz. Sağlıkta dönüşüm sürecinde ilaç ve sağlık denilince öncelikle ilacın ve sağlığın finansmanı önceliği gündemin en ön sırasına gelmektedir. insan sağlığı ikinci planda kalmaktadır. Çünkü sosyal güvenlik kuruymu tasarruf gerekçesiylebazı laçların reçeteye yazılma kurallarını zorlaştırmakta sosyal güvenlik kurulunun mali portresini gerekçe göstererek tasarruf adı altında sürekli kesinti yapmaktadır. İlacın ucuz olması hem halkın ilaca ulaşması anlamında hemde sosyal güvenlik kurumunun ödeme dengesi açısından bizim tarafımızdan da savunulan bir kavramdır. Ancak gereğinden fazla ucuzlatmak gerekçesiyle ilaca erişimi engellerseniz insan sağlığında sıkıntıya yol açarsınız.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Avrupada'ki ilacın en ucuz olduğu 5 ülkedeki fiyatların ortalamasını referans fiyat kabul edip Türkiyedeki ilaç fiyatını belirlemektedirler. İlaç firmaları da maliyetin altına inildiği gerekçesiyle ilacı ülkemize getirmemektedirler. Yunanistan'ın ekonomisinin iflas ettiği göz önüne alındığı bu ülkedeki fiyatların referans kabul edilmesi de tartışmaya değer bir konudur.

ÖN YARGIYLA DAVRANDI

Yani burada ne demek istiyorsunuz? Bakan Bayraktar ile Dilek'in yaşadığı görüntülerin suçu Sağlık Bakanlığımıdır?
Türkiye'de ilaçta bir patronaj sıkıntısı vardır. İlacın patronunun kim olduğu belli değildir. ilacın ruhsatını veren ve satış fiyatını belirleyen sağlık bakanlığıdır. ancak ilacı alırken kamu alım fiyatı ikinc,i bir fiyat belirleyen SGK vardır. bu pencereden baktığınızda yetki alanlarında bir kargaşa söz konusudr. ilacın hastaya ulaşmasındaki kuralları belirleyen sosyal güvenlik kurumu ve ilacın Türkiye’de bulunabilirliğini sağlamakla görevli olan sağlık bakanlığı bu işte ortak sorumluluğa sahiptır.

Sayın Bayraktar'ın ilacın bulunmasında ve alınmasında bakanlık ve birey olarak bir sorumluluğu yoktur. Sayın Bayraktarın talihsizliği kendisine haklı sıkıntısına anlatmaya çalışan Dilek'i dinlemeden ön yargıyla davranmasıdır.

BİZİM DÜŞÜNCEMİZ EN UCUZ YOLLA SAĞLIK

Yani tek suçu para vermesi midir?
Doğru...
Vermemesi mi gerekirdi?
Dinlemesi gerekirdi. Zaten dinlese para vereceğini düşünmüyorum.
Bu ilaçların bilerek verilmediği konuşuluyor. Sanki firmalar karaborsaya düşsün ve ilacın fiyatı yüksek meblalara çıksın ve firma daha çok kazansın diye düşünüleren bunun yapıldığı söyleniyor. Siz buna ne diyorsunuz?

Firmaların bu kadar acımasız olacağının ve para kazanmak için insan sağlığını tehlikeye atacaklarını düşünmek bile istemiyorum. Bizim burada öncelediğimiz hangi firmanın ne kadar para kazandığı değil ülkemiz insanının en kısa ve en ucuz yoldan sağlığına kavuşması ve yaşamını devam ettirmesidir. Elbetteki insan salığı üzerinden rant elde etmek isteyenler tarihin her sürecinde var olmuştur. Bundan sonra da varolmaya devam edecektir. Biz eczacılar firmaların ve devletin ekonomik çıkar kavgasından arınması ve insan sağlığını öne koyan bir mutabakatta buluşmasını diliyoruz.

Sizin eczacılar örgütü olarak vicdanınız rahat mı? Yani Dilek gibilerin bu duruma düşmemesi için elinizden geldiğini yaptığınıza inanıyor musunuz?
Elimizden geleni yaptığımıza inanıyoruz. Ancak vicdanımız rahat değil. Ülkemizde yaşayan herkesin sağlığında sorun yaşandığı an bizim vicdanımız sızlar.