İnsan haklarının tarihten günümüze yaşam ve mülkiyet hakkı, kadın-erkek eşitliği, köleliğin kaldırılması gibi pek çok alanda büyük gelişmeler kaydettiğine vurgu yapan Başkan Genç, "İnsan hakları insanlık tarihiyle eşdeğer bir serüvenle günümüzdeki konumuna ulaşmıştır. Tarihsel süreç içerisinde 10 Aralık 1948′de Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" dünyada insan hakları konusunda yayınlanmış en önemli bildirgelerden bir tanesidir. Bu bildirgeye göre herkes kanun önünde eşittir ve hiç kimseye inancı, ırkı ve cinsiyeti nedeniyle kanun önünde ayrıcalıklı muamele yapılamaz. İnsanlık tarihi boyunca yaşanan acı olaylar, tecrübeler insan haklarının herkes için eşit şekilde olması konusunda insanlığa eşsiz örnekler sunmuştur. Bugün en temel insan hak ve hürriyeti olarak gördüğümüz yaşam, mülkiyet, seçme ve seçilme hakkını cinsiyet ve ırk ayrımı gözetmeden bütün insanların eşit şekilde elde etmesi için bile büyük bedeller ödenmiştir." ifadelerine yer verdi. 

"EN TEMEL İNSAN HAKLARINDAN BİLE MAHRUMLAR"
Dünyada yaşayan bütün insanların inanç, cinsiyet, dil, ırk ve kültür ayrımı gözetmeden eşit haklara sahip olmasının toplumsal barış ve huzurun sağlanması için en öncelikli bir şart olduğuna vurgu yapan Başkan Genç, "Bugün insan hakları konusunda yaşanan çifte standartlar, özellikle dünyanın geri kalmış ülkelerinde yaşayan insanların maruz kaldığı baskı, katliam ve zulümler 1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin temel felsefesiyle bağdaşmamaktadır. Maalesef dünyada her alanda görülen çifte standartlar insan haklarında da kendini göstermektedir. İnancı, ırkı, dili ve cinsiyeti nedeniyle insanları maruz kaldığı baskı, katliam ve işkenceler, en büyük insan hakları ihlâlleri olarak yüreğimizi parçalamaktadır.  Irk, inanç ve kültür ayrımı gözetmeden bütün insanların eşit şekilde insan haklarına sahip olması dünya barışını sağlanmasının yanında toplumsal barış için de vazgeçilmez bir unsurdur. Her alanda çığır açıcı gelişmelerin yaşandığı 21. yy.'da insanların en temel insan haklarından bile mahrum bırakılması, medeniyetimiz açısından yüz karası bir durumdur. Özellikle kendilerini gelişmiş Batı medeniyeti diye adlandıran ülkeler, Müslümanlar söz konusu olduğu insan hakkı ihlallerini büyük bir vurdumduymazlıkla görmezden gelerek bir nevi bunları meşrulaştırmaktadır. Umarız, insan hakları konusunda ırk,  dil, din ve inanç ayrımı gözeterek uygulanan ayrıcalıklı muamelelerin dünya barışını ve huzurun tehdit eden etmenlerin başında geldiği anlaşılır ve bütün insanların bu haklardan eşit şekilde yararlandığı yeni bir dünya düzeni kurulur. Bu vesilelerle bugünün bütün insanlık için kayıtsız, şartsız eşit haklara vesile olması dileğiyle bütün insanlığın 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nü kutluyorum." sözlerine yer verdi.