Son terör saldırısı bize şunu gösterdi ki biz sadece terör örgütleriyle mücadele etmiyoruz. Biz terör örgütleri üzerinden bunlara destek veren ABD ve AB devletleriyle de mücadele ediyoruz. Eğer bunu böyle anlayamazsak büyük bir yanılgı içinde oluruz. Artık bunu sessiz söylemenin de bir anlamı yok.

Bakın ülkemiz 15 Temmuz denen bir süreç yaşadı. Bu bir darbe girişimi değildi; bu işgal girişimiydi, iç savaş başlatma gayretiydi. Bu işgal girişimine kalkışan ve organize eden terör örgütünün başı ABD’de olmasına rağmen sözde stratejik dostumuz bu devlet bütün delillere rağmen bize bunu iade etmiyor. Sadece bu mu? Aynı ABD; PYD, YPG, PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerine alenen yardımda bulunmakta, onlara yaşam alanı açmaktadır. Gelelim AB devletlerine; Almanya, PKK terör örgütüne her türlü yardım ve yataklık yapmaktadır. PKK’nın maddi kaynağı durumundaki Almanya bununla da yetinmeyip örgütün sözde lider kadrosuna da ev sahipliği yapıyor. Bunları yapan sadece Almanya değil.

Bakıyorsunuz ülkemizde önemli bir iş adamımızı öldüren başka bir terör örgütü mensubu terörist Belçika devletinin adeta himayesindedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Tabi bir de bunların yanında ülkemizin ekmeğini yiyip, imkânlarını kullanıp deşifre olunca tasması elinde olan Avrupa ülkelerine sığınan hainler de yok değil. Velhasıl ülkemiz hem yabancı terör örgütleriyle hem de içimizdeki hainlerle mücadele halindedir. Burada herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Milletimiz üzerine düşen görevi 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yapmıştır. Devletimizin bütün kurum ve kuruluşları da üzerine düşen görevleri tam olarak yapmalıdır.


Ülkemiz böylesi bir süreçten geçerken ve birçok terör örgütünün hedefindeyken hiç kimse sorumsuzca davranamaz. Özellikle sosyal medya üzerinden sorumsuzla açıklamalar yapanlar bu ülkenin dostu değildir. Sonuç olarak Devletimiz bütün terör örgütleriyle mücadele edebilecek bir güçtedir. Yeter ki bir olalım. Tabi bu terör örgütlerinin hepsinin birden bizi hedef almasının sebebi; ülkemizin bu coğrafyada ayakta kalan tek devlet olması, dünyanın her yerindeki haksızlıklara karşı gelmesi ve mazlumlara kucak açmasıdır. Yazıma son verirken MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in geçtiğimiz günlerde Trabzon’da katıldığı bir programda, 2013'te bir bakanın kendisini FETÖ'nün selamıyla müsteşarlık görevini kabul etmemesi için tehdit ettiğini söylemesi oldukça sürpriz bir açıklama olmuştur. Umarım Sayın Müsteşar gibi diğer yetkililerde böylesi cesur açıklamalar yapar ve en önemlisi de biz de bu hainlerin kimler olduğunu öğrenmiş oluruz.