Güzel bir atasözümüz vardır. “Bir musibet bin nasihatten iyidir.” Bugün tam da yaşadığımız olayı anlatır bu söz. Sınırımızı ihlal eden Rus savaş uçağını vurmamızla iki ülke arasında başlayan kriz, Rus lider Putin’in her gün dozunu artırarak yaptığı açıklamalarla tırmanarak devam ediyor. Hani hep deriz ya büyük devlet sakin davranır, etkili adımlar atar. Demek ki lafla olmuyor büyük devlet. Büyük Devlet olmak sınırlarını korumakla olur. Sen kalkmışsın defalarca uçaklarınla sınırımızı ihlal ediyorsun ki sınır komşumuz da değilsin; yani sabrın sınırlarını zorluyorsun. Bunu sonucunda biz de gereğini yaptık. Fakat biz ne yaptıysak Rusya’ya yapmıştık. Ama bakıyorsunuz rahatsız olanlar farklı kesimler. İşte bu krizin güzel bir tarafı da bu oldu. İçimizdeki Rus hayranlarını tanımış olduk. Rus uçağını düşürmemiz bizdeki Rus uşaklarını rahatsız etti. Öyle bir rahatsız etti ki hemen vatanına, milletine ihanet edecek duruma geldi. Allah göstermesin demek ki bir savaş olsa önce içimizdeki Rus yanlılarında başlamak lazım.  İnsanın aklı şunu bir türlü almıyor. Bir insan, bu ülkenin vatandaşı olduğunu iddia ettiği halde nasıl olur da başka bir devletin ülkesini işgal etmesini, ülkesine savaş açmasını isteyebilir. Bu nasıl bir ruh halidir. Bu nasıl bir hainliktir.

Eğer bunu isteyenler gerçekten bu ülkenin vatandaşı ise bunların derhal bir psikologa gösterilmeleri lazım. Çünkü bunlar ruh hastasıdır. Yok, bu ülkenin vatandaşı değillerse ajanlık faaliyetinden dolayı tutuklanmalılar. Evet, bunlar içimizdeki rahatsızlar. Bir de Rus yanlısı devletler var, hani sözde dost olan ülkeler var. Belki de İran’ın en zor günlerinde yanında olan tek ülkedir Türkiye. Bütün ülkeler İran’ın nükleer çalışmalarına karşı tavır alıp çeşitli yaptırımlar uygulamak isterken İran’ın yanında yer almıştık. Fakat İran ne yaptı. Bu olaylarda hemen Rus yanlısı tavır aldı. Hemen doğalgaz kartını öne sürdü. İran bu tavrı sadece Rusya’nın yanında yer aldığı için göstermedi. İran bölgede güçlenen Türkiye’ye tahammül edemez bundan dolayı da Türkiye’nin rakiplerinden yana durmuştur tarih boyunca. Bunun yanında ülke bütünlüğünü koruyamayan, deaş karşısında silahlarını bırakarak kaçan bir askeri güce sahip Irak merkezi hükümetinin Rus uçağının vurulmasından sonra ülkemize karşı duruşu da bir hayli dikkate çekici. Musul’da bulunan askerlerimizi çekmemiz için 48 saat süre verme cesaretinde bulanan Irak merkezi hükümetine sormak gerek; “sen ne zaman bağımsız oldun?” da kendi kararlarını vermeye başladın.

Bunların ortak bir akıl hocası ve tek bir hedefi var. Ama Türkiye devleti bunlarla mücadele edecek güç ve kudrettedir. Zaten bütün bu çabalar büyüyen, güçlenen Türkiye’yi durdurma çabalarıdır. Geneldeki hedef Türkiye Cumhuriyeti devleti olmakla birlikte özeldeki hedef Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Erdoğan’ın attığı cesur adımlar şahsını içte ve dışta hedef haline getirmiştir.  Bunlara en güzel cevabı Sayın Devlet Bahçeli TBMM’deki grup toplantısında vermiştir. Bahçelinin yaptığı bu açıklamaları diğer muhalefet partilerinden, sivil toplum kuruluşlarından ve iş dünyasından da duymak isterdik. Gün birlik olma günüdür.