Su stratejik bir madde olarak 21.yüzyılda kıt bir kaynak olan petrolün yerini almaya doğru hıla giderken küresel ısınma ve buzullarında erimesi dikkate alındığında, konuya ekonomik olarak yaklaşılması gerekli ve de zorunlu bir olaydır.Her yıl 500 bin kilometreküp su toprak ve denizlerden güneş enerjisi ile buharlaşarak yine fazlasıyla toprağa düşmekte ve bu su hidroelektrik santrallarında , barajlarda ,nehirlerde yeraltı ve yerüstü alanlarda ihtiyacı karşılamaktadır.Hidrolojik sirkülasyonun bir kısmını oluşturan suların sürekliliği yaşamı tatlı su'ya bağlı insanlar için gereklidir ve ayrıcada hayattır.

Nüfusun giderek artması su'ya olan gereksinimi artırmakta bunun içinde kişi başına düşen su miktarının temin edilmesi toplumsal bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.Şöyleki ilimiz nüfusu her yıl ortalama 5000 civarında artmakta ve bir kişinin yıllak ortalama su tüketimi 800 metreküp olduğundan, sofrada veya pratik hayatta 4000 000 milyon metreküp suya eksratan ihtiyaç olacağı ićin burada çok ciddi stratejik bir planlamaya ihtiyaç duyulacaktır.Buradan yaklaşımla ilimizde ilk Hidroelektrik santrali ışıklarda(VİSERA) inşa edilmiş olup, 1930 yılında hizmete girmiştir.Türkiyenin ilk Hidroelektrik santralidir ve 93 yıldırda elektrik üretmeye devam etmektedir.

Ülkemizde 26 su toplama havzasıbulunmakta ve bunlardan biriside Doğukaradeniz bölgesindedir ve bugün itibariyle Trabzonda 65 HES aktif halde bulunmakta bu sayıya inşaatı ve fizibilite çalışmaları devam edenler dahil değildir.İnşa edilen HES ler dere suyunu regülatörde toplayıp kapalı tünelle yükleme havuzuna taşıyan oradanda suyu cebri boruyla santrale düşüren ve kuyruk suyundan dereye düşüren bir proje olup, yani eski su değirmenlerinin modernize edilmiş diğer bir halidir.Bu mesafe uygun yükselti 'yide içine aldığından ortalama uzunluk 4-5 km. civarında olmakta deredeki su miktarı yani can suyu azalmaktadır.Dolayısıyla dere habitatı, faunası ve o havzanın ekosistemi bundan ciddi zarar görmektedir.Bu da yetmezmiş gibi çevre tahribatı ve santralin kuyruk kısmından çıkan su yaklaşı 200- 250 metre aşağından yeni bir santralin regülatörüne alınarak yeraltı(Aküfer) su kaynaklarının azalmasını ve oluşmasını engellemektedir.

Ayrıca dere mecrasında doğal balık haraketlerinin devamı için zorunlu olan balık geçiş sistemlerinin gereği gibi yapılmaması ve suyun derede azalması neticesinde kum tanelerinin almış olduğu güneş enerjisinu su teması ile dışarıya vermesi su'yu ısıttığı için balıkların yaşam ortamları ve beslenmelerini ciddi anlamda riske sokmakta , neticede su'cul fauna da zarar görmektedir.CED raporu hazırlanırken bu ve buna benzer konular dere mecrası bazında araştırmalar yapılıp sonuçları ortaya konulmadan sadece literatürler üzerinden alıntılar kullanılmasıda işin ayrı bir garip tarafıdır.

Burada asıl önemli olan diğer bir husus, gittikçe su'ya olan gereksinim artarken ve kırsal kesimde su sıkıntısı yaşandığı halde, derelerin yukarı su toplama havzalarında HES'letin yapılmış olması bu köylerde yaşayan insanların su ihtiyacının karşılanmasını riske sokuyor olmasıdır.Bu anlamda sahilden 30- 40 km. uzaktaki mahalleler için su planlamasına yönelik bir çalışmada bulunmamaktadır.Ülkemiz su zengini olmadığı için genelde Master plan bazında bir planlama yaparak su kaynaklarımızı korumak ve uzun zaman diliminde kullanmak için hemen işe başlakmak bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.Ayrıca su konusunda görevli olan onlarca kurumu tek sorumlu bir kurum koordinatörlüğüne indirgeyerek çalışmalar sürdürülmelidir.

Bunları yazarken yatırıma ve üretime karşı olmadığımı açıkça belirtmek istiyorum.Su gibi tüm canlılar için vazgeçilmez hem stratejik ve hemde ekonomik bir değerin bu derece plansız kullanılması , gelecekteki ihtiyaćların karşılanması için ciddi sorunlar yaşayacağımızı yazmak ve söylemek her Türk insanın görevidir.Fizibil bir su planlaması yapmak için dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok.Yani bir dere üzerinde planlanan bir faaliyet için uzun erimli bir araştırma yapmak ve bu çalışmaya bir çok bileşeni katmak çok mu zor.Şayet bu ve buna benzer su planlaması çalışması yapılmış olsaydı öyle zannetiyorum ki bir dere üzerinde bir veya ikiden fazla Hes yapımayacak ve gelecek su ihtiyacımızda riske girmemiş olacaktı.Yani bu bağlamda iletiye doğru uzanan yıllarda riskleri şimdiden ortadan kaldırmış olurduk.

Sonuç olarak;
Konu uzun ve detaylı ancak, elimizdeki tum su kaynaklarını(Dere, Göl, Gölet veBarajlar) bir projeksiyon dahilinde revizeye dahi gerek kalmayacak şekilde planlamak zorundayız.Yoksa küresel ısınma , Buzulların erimesi, Bölgesel kuraklıklar ve aşırı su sarfiyatı ile kirlenmeler neticesinde görünen gerçek şu ki DOĞA BİZE TOLERANSLI DAVRANMAYACAKTIR ONUN İÇİN ACİLEN TÜM ÖNLEMLER ALINMALIDIR.