Sanırım yetmişli yılların ortasıydı.
Maxim gazinolarında aklınıza gelen bütün ünlü Assolistlerin birlikte çalıştıkları, Ritm saz üstadı, darbukatör namıyla meşhur, aynı zamanda eniştemiz olan Rahmetli Güngör hoşses'den dolayı, Rahmetli babam
Temel Kandaz'ın vazgeçilmez bir Gazino kültürü vardı.
Babam Temel Kandaz
o yıllar pazarkapı mahallesi muhtarıydı, aynı zamanda köşk Tuz ismiyle anılan Trabzon'un en büyük Tuz üretim fabrikasını
Atatürk köşkü'ndeki arazimize kurmuştu.

Fabrikasındaki tuzu paketlemek için, günümüzde de faaliyetini sürdüren, sahipleri İstanbul'da olan, naylon poşet imalatında marka olan Korozo firmasına sipariş vermek için İstanbul'a her gidişinde özellikle
Maxim ve bebek belediye gazinolarına, ailesi veyahut yakın arkadaşlarıyla gitmeyi çok severdi.
O yıllar ünlü sanatçıların sahne aldığı Maxim ve bebek belediye gazinolarında yemek yemek, masa kurmak her babayiğidin harcı değildi.
Sanatçıları görmek, izlemek için Halk konserlerine gidebilirdiniz ama Maxim gazinosuna gitmek tabiri caizse biraz tuzluydu.
Bir defasında da beni getirmişti tahminen yedi, sekiz yaşlarındaydım.
İlk defa Gazinoya, hemde
Maxim gazinosuna gitmek çok heyacanlıydı ve özellikle ilerki yıllar için anlatılacak çok müthiş bir hikayeydi benim için.
Bu akşam Zeki Müren ve kadrosunda solist olarak Romalı Perihan çıkacak dediklerinde, bu büyük sanatçıların isimleri bende inanılmaz bir heyacan uyandırmıştı.
Romalı Perihan için Çocuk aklımla herhalde bu akşam Maxim gazinosuna şarkı söylemek için İtalya'dan Roma'dan gelecek diye düşünmüştüm.

Proğram başlayınca Romalı Perihan'ın
Eniştemiz Güngör hoşses'in işaret etmesiyle oturduğumuz masanın etrafına yaklaştığını gören Babam Temel Kandaz
elime tutuşturduğu çiçeği sanatçıya benim vermemi söyleyince, utangaç bir tavırla sıkılarak çiçeği sanatçıya verdiğimde, çiçeğimi almış beklemediğim bir hareketle beni de yanaklarımdan öpmüştü.
İşte Roma'lı Perihan'la tanışmamız böyle olmuştu. Müthiş kariyerli bir sanatçıydı.
Trabzon'la hiç alakası yoksada Trabzon'lu olarak bizi çok sevdiğini söylemişti.
O yıllar Trabzonspor'un Türkiye'de fırtınalar estirdiği yıllardı.
Gazinolarda sahne alan sanatçılarda bile Trabzonlu ve Trabzonsporlu olmanın farkındalığını hissedebiliyordunuz.
Aristokrat, Asil ve soylu, prenses, beş dil bilen aynı zamanda soprano olan, bende de çocukluktan kalan yukarıda anlatmış olduğum bir anısı olan bu değerli sanatçıyı uzun zamandan beri yazmayı çok istiyordum,
Kısmet bugüneymiş.!!!
Sizlerinde bu ilginç hayat hikayesini merakla okuyacağınızı şimdiden tahmin edebiliyorum.
Romalı Perihan, gerçek adı Perihan Benli,
Türk soprano, Ressam, Manken, köşe yazarı ve oyuncu anlayacağınız beş koltukta beş karpuz misali müthiş bir kariyerdi.

Sanat güneşimiz
Zeki Müren ve gazinocular kralı Fahrettin aslan tarafından kendisine takılan
Romalı lakabıyla şöhret olmuş olsada o zaten gerçek anlamda doğma büyüme bir Roma'lıydı.
18 Mart 1942 de
Roma'da doğan büyüyen Romalı Perihan, o zamanlar İtalyan medya tarafından
"La Bella Turca" ve "La Turca Romana" lakaplarıyla,
sık sık Prenses Romalı Perihan veya Prenses Soprano olarak anılmıştır.

On yedi yaşında bir şarkıcı olarak kariyer peşinde önce, kısa bir süre Accademia Nazionale di Arte Drammatica Silvio D'Amico'de eğitim almıştır.
Romalı Perihan, aynı zamanda, Avrupa sosyetesininde önde gelen isimlerinden de biri olmuştur.
Son derece akıcı İtalyanca ve Türkçesi olan,
Romalı Perihan daha öncede belirttiğim gibi toplamda beş dili ana dili gibi konuşabiliyordu

Ayrıca kendisi,
Perihan Şairler ve Yazarlar Kültür Vakfı aynı zamanda Şair Ozan ve Yazarlar Kültür Derneği onursal başkanıdır.
La Bella Turca
Romalı Perihan İtalyan yönetmen Federico Fellini yönetmenliğinde birkaç filmde rol almış,
Antonio Margheriti, Dino De Laurentiis, Remzi Jöntürk, Ömer Şerif, Roberto Bianchi Montero, Sergey Bondarçuk, Yılmaz Güney ve Zeki Alasya gibi dönemin ünlü oyuncularıyla aynı filmlerde rol almıştır.

Türkiye'de ilk olarak Zeki Müren ve Fahrettin aslan tarafından söylenen takma adı Romalı Perihan olarak tanınmış,
Avrupa medyasında ise
Pery Han olarak tanınmıştır.
Perihan'ın annesi İran şahı'nın eşi Süreyya İsfendiyari ile arkadaştır. Perihan, Süreyya'nın isteği üzerine onun kardeşi olan Prens Bijan ile dünya evine girmiş,
Bu yıllarda Peppino di Capri ve Grace Kelly gibi isimlerle yakın dostluklar kurmuştu.

Türkiye'ye dönünce de
Cemil İpekçi'nin yönlendirmesiyle
Fahrettin Aslan'ın sahip olduğu Maksim Gazinolarında uzun süre sahne almıştır.
Türkiye’ye dönüşü büyük sansasyonel olmuştur.
Döndükten hemen sonra Hürriyet Gazetesi’ne davet edilir.

Bütün gazeteciler merdivenlerde adeta kuyruk olmuş bekliyorlardı. Daha çok Küçüktü tamı tamamına 17 yaşındaydı. Roma plakalı arabasını kapıda gören
basın mensupları çok
heyacanlanmıştı.
Çok fazla Merak ediliyordu yazılı basının lokomotifi Hürriyet gazetesinde ondan çok sık bahsedilmişti.
O kadar meşhur olmuştuki Sanat güneşimiz Zeki Müren bile kendisini telefonla arayarak esprili bir tabirle, yavrum bir kahve içelimmi demişti.

Kahve faslında Zeki Müren'in kendisine,
Çok seviliyorsunuz, inci gibi bir genç kızsınız. Sesiniz çok güzel. İtalya’da da müzikallerde oynuyorsunuz İtalyanca müzikal oynamak her yiğidin harcı değil demiş ayrıca Zeki Müren sahnelerde de şarkı söylemesini istemişti.
Perihan şaşırarak cevaben “Sizin yanınızda aynı sahnede şarkı mı söylenir efendim” der ve Zeki Müren,
Perihan'a hitaben
Gözlerinin İçine Başka Hayat Girmesin parçasını söyler.

Zeki Müren, yanımda sahne alacaksın deyince onu kıramaz ve 20 kişilik saz ekibiyle Maximde sahneye çıkar, seyircilerden müthiş bir ilgi görür ve şöhret basamaklarını birer birer değil, ikişer ikişer çıkmaya başlar.
İtalyada ilk defa
Klasik Türk sanat müziği konseri veren tek sanatçımız Perihan sözeri, yani namı diyar adıyla sanıyla Roma'lı Perihan'dı.
Prenses soprano, Romalı Perihan adıyla dünya prensesleri adlı kitabın içinde ismi olan yegane
Türk sanatçısı olmak öyle kolay değildi.
Asla kibirli ve egolu değildi, ünvanları ve kariyeriyle karşısındakilere üstünlük sağlamayı hiç sevmezdi.
Bir ara vip turizm kendisini
Romalı Perihan yılbaşında Roma’da diye
Roma’ya götürmüştü.
O gidişinde İtalyan arkadaşları ona çok önemli bir jest yapmışlar,
Roma’da filarmoni orkestrasıyla Puccini’den arya söylemesini istemişler.

Bugüne kadar hiç bir
Türk soprano sanatçısı, Roma'lı Perihan dışında,
Roma'lıların huzurunda arya söylememiştir.
Üç defa evlenmiş olsada evliliklerinin hiç birinde
çok istesede bir çocuk sahibi olamamıştır.
Sanatçıların kaderidir!!! şöhretliyken yanından ayrılmayan dost görünen insanlardan yaşlanınca zor günlerinizde kimseyi bulamazsınız.
Oda son günlerinde yanlız
ve kimsesizdi. İnsanı yanlızlık değilde vefasızlık öldürürmüş.
5 Mayıs 2016'da
Bağçılar İstanbul'da hayata veda ettiğinde çocukluk anılarımda önemli bir yeri olan değerli bir sanatçıyı, kaybettiğim için çok üzülmüştüm.
Kısacası,
adıyla ,sanıyla,
acı ve tatlı hatıralarıyla bu dünyadan sessiz sedasız bir Romalı Perihan geçti.
Kalın sağlıcakla.