Takımların çok erken hedeften koptuğu sezonlar vardır... Her yıl kazanacak haliniz yok! Fakat kaybederken de kazanırsanız, işte o zaman uzun vaadede asıl kazançlı siz olursunuz. Kaybettiğiniz sezonlarda, gelecek günler adına ümit vermek için mücadelenizin, hırsınızın ve en önemlisi oyununuzun yukarıda olması gerekir.

Ne yazık ki bu gerekliliği Trabzonspor'da göremiyoruz, hatta 2 buçuk yıldır mumla arıyoruz ama mumun da ana gövdesi tükenmek üzere... Gelecek için bir ışık vermeyen takımın camiasını ayakta tutmak zor! 

Aslında Beşiktaş maçıyla başlayan iyi ve gelişen oyun biraz da olsa geleceğe ışık tutar gibiydi ki Alanya'da Trabzonspor yine okkalı bir tokat yedi. Okkalı diyorum çünkü 3-1'e aldanmamalıyız, Akdeniz ekibi biraz daha dikkatli olsa efsane skorlardan birini daha yaşayabilirdik.

Hal böyleyken arada sırada gelen 2-3 haftalık iyi oyunlar, Trabzonspor'un geliştiğini göstermez. Gelişim Abdullah Avcı'nın birinci döneminde ki gibi olur ve biz o süreçten bir hayli uzaktayız. O dönem hocanın elinde iyi bir kadro vardı haksızlık etmeyelim diyeceğim fakat var olan kadronun %80'inini de yine hoca kurdu!

Uzun lafın kısası gelişmiyoruz ve çok da gelişecek gibi de durmuyoruz! Fakir umudu gibi sezon başı gelecek olan transferleri bekliyoruz. Hadi hayırlısı...

Son olarak çok konuşulduğu için biz de değinelim; Trabzonspor'un trajikomik yediği ikinci golde ki hatanın ilk sorumlusu Uğurcan'dır! Saniyeler öncesinde ciddi bir darbe almışsın ve acı çekerek kısa pasla başlıyorsun, Denswil topu alsa baskı göreceği için muhtemelen geri sana oynayacak ve akan oyunda acı çekerek topu uzaklaştırmaya çalışacaksın... Bunlara hiç gerek yok, ilk başta vur gitsin yada acı çekiyorsan oyunu başlatma! Pek tabiki Denswil de sıfır hatasız değil; pas almak için kalecinin dibine o kadar giriyorsan, öyle dalıp topu görememe hakkın yok!