Rizeli siyasetçi Refah Partisi eski milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun CHP’ye geçmesi tüm Türkiye’de olduğu gibi Trabzon’da da büyük bir şakkınlıkla karşılanrdı.
Trabzon’da 30 yıllık siyaset geçmişinin bir hafızası olarak nitelendirilecek isimler arasında yern alan eski belediye başkan adayı ve Vakıflar Bölge Müdürü Mazhar Yıldırımhan sosyal medyadan Bekaroğlu’nun bugünlere nasıl geldiğini, hiç benimsemediği siyasete nasıl girip veda etmesine rağmen hırsı uğruna neler yaptığını satır satır açıkladı.

İşte Mazhar Yıldırımhan’ın Bekaroğlu’na tepkisini dile getiren o açıklaması

İnsanların tercihleri elbette saygıdeğerdir. Allah insanları, sonuçlarına katlanmaları kaydıyla özgür bırakmıştır.
İsteyen iman eder cennete gider. İsteyen kafir veye münafık olur cehenneme gider, sorun yok.
Bu girişi şunun için yaptım. Az önce sn Bekaroğlunun CHP ye geçtigini okudum. Okuduktan sonra yaklaşık 30 yıl geriden itibaren yaşadıklarımı ve şahit olduklarımı zihnimden bir filim şeridi gibi kaydırdım. Allahım nasıl bir dünya, nasıl bir hayat, nasıl bir savrulma örnegidir diye düşündüm.

İRAN ÇİZGİSİNDEN CHP’YE

Sn Bekaroglunu 80 li yılların ikinci yarısından sonra tanıdım. O KTÜ Tıp fakültesinde hoca ben de başka bir fakültede öğrenci idim.
Biz Refah partisi gençlik örgütlenmesinde ve öğrenci faaliyetlerinde aktifken, Sn. Bekaroglu da Radikal islam diye tabir edilen daha çok iran çizgisine yakın, partiye karşı bir gurubun içerisinde idi. Ve bizim faaliyetlerimizde bu iş parti ile olmaz tezi ile, sıkıntı yaşadıgımız bir guruptu bu. Sayıları azdı ama bazı öğrenci kardeşlerimizin kafasını karıştırıyorlardı.

Sonra bir gün baktık ki Sn Bekaroglu Refah Partisine geçmiş. Bir çok arkadaş onun partiye geçmesini hazmedemedi o dönem. Çünkü yıllarca partinin karşısında olmuş, radikal bir çizgiyi benimsemiş bir şahsın tepeden inme bir şekilde partiye girmesi ve milletvekili olması, ömrünü o davaya verenlerde adeta şok etkisi meydana getirdi.

Daha sonra nihayet islamcı bir gelenekten geldiği için dil ve eylem sorunu yaşamadı. Bazı sivriliklerini törpüleyince bir dava adamı olarak kabul gördü. Bazı alanlardaki entellektüel birikimi ile Fazilet partisinde öne çıkmasına müsamaha edildi.

Fazilet Partisi kapatıldıktan sonra "Siyasetin Sonu" diye bir kitap yazdı. Bu kitapta hem düzene hem de Fazilet partisine çattı. Ve bu fikrin artık siyasette sonudur demeye getiren bir yaklaşım ortaya koydu. Kendince siyaset sona ermişti.

ERDOĞAN’A KARŞI KİŞİSEL NEFRET

Ama siyaset virüsü insana bir kez girmeye görsün. Bir daha kolay çıkmaz. Hoş bizim için de böyledir, lakin Bekaroğlu kadar savrulma, siyaset virüsü değil kanseridir dogrusu. Siyaset inançtan ve ilkeli durmaktan ari olmamalıdır. Hele de Bekaroglu gibi tam radikal bir çizgiden gelen birisi için hiç olmamamalıdır.
Fazilet sonrasi AK partiden gel teklifi alamayan sayın Bekaroglunun o gün bu gün sn Tayyip Erdogana karşı kişisel bir nefretinin biriktigini hissediyorum.
Hele Numan beyi AK Parti’ye geçirdikten sonra bu nefret katlanarak arttı. Bekaroglu siyaseti adeta Tayyip beye saldırmak aracı olarak kullandı. O nedenle üniversite hocalığı ona hiç tad vermedi.

Faziletten ayrıldı. Ertuğrul Günayla fantazi bir islami sol söylemi geliştirdi. Tutmadı. Sn Günay AK Parti’ye geçince kendini ortada bırakılmış hissetti. Döndü karşı oldugu Saadetin İstanbul adayı oldu. Kendine göre söyleyeceklerini söyledi. Adeta Tayyip beye karşı şişini indirdi. Döndü saadeti suçlayarak Numan beyle HAS partiyi kurdu.

HIRSI UĞRUNA NELER YAPTI

Ordada hesap tutmadı. Numan beyi suçladı Has partiyi kapatmayacagız dedi olmadı, parti kendiliginden kapandı. Tayyip beye olan kini onu son seçimde Saadetin kollarına bir kez daha atarak Rize Belediye bşk adayı oldu.

Yine söyleceklerini söyledi azıcık yüregini ferahlattı ama istedigi olmadı. Tayyip bey Cumhurbaşkanı oldu.
Sn Bekaroglu siyaset içi bu kadar savrulmayı hangi saikle izah eder bilmem. Ama bu güne kadar hep aynı düşünceler etrafında gidip geldigi için savrulmaları fazla dikkat çekmemiş olabilirdi. Şimdi durum farklı.

Sn Bekaroglu şimdi siyasi savrulma degil, bir inanç ve dünya görüşü savrulması yaşıyor.

MANZİLİNDEN SAPMIŞ

Bu savrulma onu hangi menzile taşıyacak dogrusu onun sorunu ama o ilke ve inançlarının menzilinden sapmış gözüküyor. Ne yeni Partisi onun o radikal ve islamcı görüşlerini benimseyecek ne de o yeni partisine böyle bir dünya görüşü aşılayacaktır.

Dolayısıyla vitrinde konu mankeni olmaktan ve 2015 de belki bir milletvekili koltuguna ulaşmaktan başka bir anlamı olmayacaktır. Bu kadar savrulmaya değer mi?
Biz bilirdik ki; inancın, fikrin, ilkenin bir namusu vardır. Hem de dünyevi kaygı ve beklentilere kurban edilemeyecek kadar sadakatle korunması gerekli bir namusu.
Rahmetli üstad Necip Fazıl "Fikrin ne fahişesi oldum ne zamparası,
Bir vicdanın bilmem kaçtır hava parası"
Diyordu. Ne eskimez laflar.
Çok mu ilkel kaldık acaba!...