Ülkemiz çok kritik ve zor bir süreçten geçiyor. Hani askeri tatbikatlar olur: Birden birçok olumsuz olayın aynı anda meydana geldiği senaryolar uygulanır, bunlara göre pozisyon alınır. İşte tam da böyle bir ortamdayız. Ama yaşadığımız olaylar ne bir tatbikat ne de bir senaryo. Şöyle bir baktığımızda hani bundan daha olumsuz ne olabilir diyebileceğimiz çok da bir olay kalmadı. Suriye’de başlayan olaylar adeta bir savaşa dönüştü ve maalesef ülkemize de sirayet eder duruma geldi. Öyle bir noktadayız ki “bana ne” deme durumunda değiliz.

Bakıyorsunuz Rusya orada, ABD orada, Avrupa ülkeleri orada. Böyle bir ortamda geride durup sadece sığınmacı kabul etmek, hiçbir müdahalede bulunmamak ve rol almamak çok da akla yatan bir durum değildir. Hani birileri diyor ya bizim ne işimiz var Suriye’de? Eğer biz orada olmazsak orada PKK’nın uzantısı YPG yer alacak. Biz orada olmazsak Avrupa bizi muhatap alıp iki ayda dört kez toplantı yapmayacak. Yada bölgesel güç olma iddiamız sadece sözde kalacak. Bölgede söz sahibi olmak, süper güç Amerika’yla ters düşüp Avrupa ülkelerini zorlamanın ve Ortadoğu’nun haritasını çizen İngiltere’yi ciddiye almamanın elbette bazı olumsuz sonuçları ve bedelleri olacaktır. Yıllardır dostumuz görünen düşman ülkeler tarafından desteklenen PKK, bu ülkelerin desteğini de alarak ülkemizin bir bölgesinde büyük bir operasyona kalkıştı.

Çukurlar açıp, halkı devlete karşı kışkırtmak isteyen terör örgütü, arkasında büyük güçler olmasına rağmen hezimete uğramıştır. Temmuz ayından itibaren 5 bin 359 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Operasyonlarla bitme noktasına gelen terör örgütünü kurtarmak isteyen destekçileri ülkemizin gündemini ve enerjisini başka yerlere çekmek için yine bir operasyon yürütmektedir. Ülkemize ihanet eden, devlet sırlarını ifşa edip ülkemizi uluslararası toplum nezdinde Daeş destekçisi göstermek isteyenleri korumak kollamak isteyen Avrupa ülkelerinin temsilcileri; bu kez “MİT TIRLARI” davasındaki tutumlarıyla asıl niyetlerini göstermişlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle : “Bir ülkenin başkonsolosu, kalkmış, casusluk suçundan yargılanan bir gazetecinin davasına destek olmaya gidiyor, yetmiyor bir de kendisiyle yanak yanağa fotoğraf çektirip yayınlıyor. Bununla da yetinmiyor, sosyal medyada 'Türkiye’nin nasıl bir ülke olmak istediğine karar vermesi gerektiği' gibi, haddini aşan ifadeler kullanabiliyor.” Evet, SİZ KİMSİNİZ VE NE HADDİNİZE! Bunların derdi ne Can Dündar ne de Erdem Gül. Bunlarda böyleleri çok. Bunların derdi ülkemize bu şahıslar üzerinden operasyon yapmak.

 Tabi bu onların düşüncesi. Unutmayalım Ankara’da bomba patladığında kuru taziyeler sunanlar; Brüksel’deki bombalar sonrası salya sümük içinde kaldılar. Demem o ki bugün bana yarın sana. İlahi adalet. Ne zaman ve nasıl tecelli edeceği bilinmez.
Mehmet ÖZTÜRK.