Üretim toplumsal bir olay olup, temeli beslenmeye dayanan bu faaliyet binlerce yılda oluşan topraka başlar.Tabiki toprak tek başına üretim için yeterli olmayıp, bunun en önemli girdilerinin başında tohum ve diğerleri( su, gübre ve ilaç) gelmektedir.Üretim için tohum olmazsa olmaz olup, dünya bu anlamda artan nüfusa bağlı olarak AR- GE çalışmalarıyla ve yeni, yeni tohumlarla.verim kabiliyeti ve hastalıklara dayanıklığı müsait olan ürünler elde ederek dünya pazarlarında hakimiyet elde etmeye devam etmektedirler.Dünya tohum tekelleri istedikleri gibi fiyat belirleyip, tohumları bir mevsimlik olarak ülkelere satarak milyar dolarları kasalarına indirmektedirler.Az sayıda ulusötesi firma her yıl artan tohum fiyatlarına bağlı olarak 22.8 milyar dolarlık pazar payını elinde tutarak hakimiyetlerini ve sömürülerini devam ettirmektedirler.

Bu firmalar tohum, un yanında aynı zamanda tarım kimyasallarınıda ellerinde tutarak (Herbisit, Fungisit ve İnsektisit 0/084 oranında )ve bu pazardanda  elde edilen 35.4 milyar dolarıda kimseyle paylaşmamaktadırlar.Önemli ölçüde rant sağlanan bu sektörde tohum ticaretinde ciddi artışlar olurken, bizim ülkemizdede tohum ISLAH istasyonları kapatılarak Türk çiftçisi yabancı tekellerin inisiyatifine bırakılmıştır.Sadece bu hususmu hayır,aynı zamanda Türk çiftçisinin tohum üretmeside yasaklanarak daha ileri gidilip tohumdan sebze fidesi ürrtimide aynı yasak kapsamına alınarak bu yasağa uymanlara ciddi parasal cezalar verilmektedir.Bu aşamaya gelen baskı ve yasaklamalar üreticinin tarımı bırakmasına yani tarımdan uzaklaşmasına sebep olmaktadır.

Bu firmalar aynı zamanda Türkiye dahil tüm dünyaya.GDO lu tohumlar satarak insan sağlığınıda önemli ölçüde tehdit etmesine karşın maalesef hiç bir yerde halkımızın bu ürünleri kullanmasının zararlı olduğu açıklanmamakta ve hatta marketlerde satılmalarına rağmen üzerlerinde GDO'ludur ibaresi bulunmadığı gibi kontrol mekanizmasıda çalışmamaktatadır.Bu firmaların başında sırasıyla ABD, İSVİCRE, FRANSA, ALMANYA, JAPONYA(Adalar ülkesi), DANİMARKA, AVUSTRALYA ve İSRAİL gelmektedir.Ülkemiz niçin tohum yasasında/ yasalarında kısıtlamaya giderek yerel tohumların kullanımını ve pazarlamasını yasakladığını buradan görmek mümkündür.Bu durum çiftçiyi yıkıma uğratmış tarım gittikçe çökerken neden üretimin geleneksel kültüre dönülmesine izin verilmemesi anlaşılabilir degildir.

Zira yerel tohumlar yani ATA tohumları belki verimi düşük ancak kuraklığa ve hastalıklara mukavim olmaları bilinirken devasa rakamlara ulaşan hibrit tohumların çiftçiler tarafından satın alınabilirlikleri gittikçe düşmekte bu durumda tarımsal üretimi riske sokmaktadır.Ayrıca tarımsal kimyasalların insan sağlığı üzerindeki kalıcı etkileride dikkate alındığında,beslenirken ölümünde bilmeden yakınlaşması ayrı bir travmadır.Birde bu riskli duruma karşı hastane çıkmazıda bu mali portrenin çok zor başka bir boyutudur.Bu çerçevede ülkemizde tarımsal üretim gittikçe azalmakta, azaltıkça fiyatlar artmakta ve insanların gıda'ya erişimide gelire endeksli olarak azalmaktadır.Bizler Türk milleti olarak doğaya, köylüye ve tüketiciye zararlı olan tohumlara ,geleneksel kültürümüzle özdeşleş
miş tohumlarımız varken ihtiyacımız yoktur.

Türkiye hala risk oranı yüksek olan ve gittikçe tehlikesi artan 1991 sözleşmesinden bir an önce çıkması gerekirgen aynı sözleşmenin daha kabulenilmezinide 2011 yılında imzalamıştır.Bu imzalar sonucu Türkiyenin kabul ettiği tohumculuk kanununa göre yerli tohumlar ve köylü çeşitleri uluslararası çeşit listelerine girememekte yani dışa bağımlılık devam etmektedir.Halbuki bu yerli çeşitler ülkemiz için bir üstünlük iken bugün artık Türkiye yasaklama ile bu tohumlara SIRTINI dönerek çiftçisini yabancı tekellerin boyunduruğuna sokmuştur.Neticede olaydan ülkemizin tarıma dayalı sanayi sektörüde etkilenmekte ve tohumlarda GEN bankalarında MORG misali bekletilerek ölmeye terkedilmektedir.

Durumun vahameti burdada bitmezken yabancı holdingler bir şekilde gen bankalarına sızarak ele geçirdikleri tohumları melezleme yoluyla daha yüksek verimin yanında,besin değeri minimuma düşürülmüş olarak yeniden bize ve dünyaya satmaktadırlar.Ancak bu hususlar gizli tutulup, ülkemiz insanı besleniyoruz diyerek POSA'ya parasını vererek hem parasını, hemde sağlığını heba etmektedir.

NETİCE OLARAK;
Başta liberalizm ve bu zihniyetin öncü güçleri holdingler tohum üzerinde kurulan hegemonya ve tekelleşme yükseldikçe fiyatlar hızla artmaktadır.Bu firmalar ülkemizdeki tohum firmalarını yutararak ülkemiz üzerindeki etkilerini yoğunlaştırmaktadırlar.Bu süreç ülkemizde ve dünyada binlerce çeşitin yok olmasına sonuçtada çiftçiyi ilaca ve gübreye bağımlı hale getirmiştir
ONUN İÇİN;
●-Tohum ıslah istasyonları acilen aktif hala getirilmeli,
●-Yerli tohumlar üzerindeki yasağın hemen kaldırılması,
●-Türkiye bu hususlarla ilgili olarak imzaladığı sözleşmelerden bir an önce çekilmeli,
●-Biyoçeşitliliğin önündeki engellerin hemen kaldırılması,
●-Çiftçilerle bilim insanlarının birlikte çalışmalarının sağlanması,
Bu hususlar yerine getirilmezse çok yakın bir gelecekte ülkemiz biyoçeşitliliğimizin çoğunu kaybedecektir TOHUM GEN BANKALARI MORG OLMAKTAN ÇIKARILMALI, TOHUMLAR ÇÜRÜTÜLMEMELİ BAHÇELERDE YETİŞTİRİLEREK TÜKETİLMELİDİR.