Kurtuluş Savaşı henüz sona ermişti.
Elde edilen büyük zaferle birlikte…
Topraklarımızdan düşman kazınmış, Cumhuriyet gururla ilan edilmişti.
★
Ahalinin coşkusu büyüktü…
Ama yurttaşlarımızın dert sıkıntısı da ayyuka çıkmıştı.
★
Nitekim.
Yeni kurulan devlet yoksuldu.
Yani adına vatan dediğimiz bu topraklarda, o zamanlar…
Ne yol…
Ne kayık bağlanacak liman…
Ne de kuyruğunda Türk Bayrağı dalgalanan tek bir uçağımız vardı.
★
Hadi uçağı, pilotu geçtik…
Bir tuğla fabrikasının dahi bulunmadığı memlekette…
Doktor, hemşire, mühendis yetiştirecek öğretmen yoktu.
★
Takdir tabiî ki Allah’ın…
Lakin eli kolu ele mahkûm bırakılan ecdadımızın alması gereken tedbirler bile gayrimüslimlerden bekleniyordu.
★
Misal.
Diyelim…
Sel, köprüyü önüne mi kattı?
Amelesi bizden...
Mühendisi, ustası Belçika’dan geliyordu.
★
Peki, ya iletişim kanalları…(?)
Akıllı cihazlar yok ki Whatsapp’ı, Messenger’ı bulunsun.
★
Memlekette bi’ Telefon ve Posta İdaresi Kurumu var…
Onun da tamamı yabancıların elinde.
★
Bitmedi.
Ama bitecek.
★
Savaştan yeni çıkmışız.
Salgın hastalık, kıtlık o biçim.
★
Ölenin rahmeti bol olsun…
Hayatta kalanlar yiyecek ekmek bulabilirse ne ala.
★
İçecek suyun durumuna gelince ki…
O da şöyle:
İstanbul’un hem suyu hem de kıytırık şebekesinin kazma kürek işleri dahi elin gâvuruna teslimdi.
★
Hal bu iken ahali…
★
Yani.
Dünyaya altı yüz sene hükmetmiş Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye…
Karada, denizde, havada yanız bu enkazlar kalmışken…
Bizleri tee o zamanlardan bugünlere taşıyan Cumhuriyet, alayımızın doğum günüdür.
★
İşte bu nedenledir ki.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
Ve O’na omuz veren ecdadımıza saygı/minnetle…
Her “29 Ekim” bayram havasında kutlanmalıdır.
★
İyi doğdun Cumhuriyet!