Aort damarı dolaşım sistemimizin en önemli parçalarından birtanesi ve kalpten çıkan en büyük damar özelliğini taşır. Tüm vücudumuzu besleyen damar sisteminin başlangıç noktasıdır. Bu muazzam damar, gerektiğinde genişlemeyi ve daralmayı sağlayan esnek bir yapıda olması, içerisinde barındırdığı reseptörler (algılayıcı) sayesinde yüksek kan basıncının oluşturduğu stresi düzenleyerek dolaşım sisteminin yükünü hafifletmesi, kalpten çıktığı noktada kapak yapısına sahip olması nedeniyle birçok bilim insanı tarafından bir organ olarak tanımlanmaktadır. Aortun yapısı vücuttaki diğer damarlardan daha kalın ve büyük yapıdadır. Kaslı yapısı birçok katman barındırır ve her katmanın kendine has biyolojik özelliği mevcuttur. Kan en içteki katman(endotel) üzerinden akar ve bu katmanın üzeri aynı zamanda damar içi boşluktur. Damarın endotel denilen en içteki yapısının bozulması ve hasarlanması sonucu kan katmanlar içerisine sızar ve yine kan bu katmanlar arasından ilerlemeye devam ederek damarı içten içe yırtarak ayırmaya(diseksiyon) sebep olur. Bu ayrılma sonucu dokulara kan akışı sağlanamaz , en dış katmana kan sızıntısı ilerlerse rüptür(dışarı yırtılma) kaçınılmaz olur.   Netice itibarı ile durum tam bir felaket olup tedavi edilmez ise çok yüksek ihtimal ile ölüme sebep olan katastrofik bir tabloyu ifade eder. 

Yüksek tansiyon: Aort diseksiyonu için önemli bir risk faktörüdür. Yüksek tansiyon mevcut ise mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Kontrolsüz tansiyon uzun dönemde damarın aşırı genişlemesine (anevrizma), yüksek basınca maruz kalan endotelin hasarlanmasına neden olacaktır.

Obesite ve damar sertliği: Kontrolsüz kilo alımı sadece aort diseksiyonu için değil birçok hastalık için risk faktörüdür. Obesite nedeniyle metabolik ve hormonal dengenin bozulması  başta hipertansiyon, damar sertliği ve endotel hasarı gibi sorunlara yol açacak ve aort diseksiyonu riskini arttıracaktır.

Aile hikayesi ve genetik: Aile fertlerinde daha önceden aort diseksiyonu görülmüş olması, ani ölüm hikayesi, anevrizma nedeniyle tedavi görenlerin olması uyarıcı olmalıdır. Özellikle bazı genetik geçişli hastalarda dokularda yapısal bozukluklar ortaya çıkmakta ve aort damarının kırılgan yapıya sahip olmasına neden olmaktadır. En sık bilinen Marfan sendromunda benzeri durum mevcut olup aile bireyleri risk altındadır ve takip edilmesi gerekmektedir. 

Anevrizma: Anevrizma temel olarak damar çapının anormal genişlikte olmasını tarif eder. Anevrizma tanısı almış kişilerin kontrollerini aksatmaması, kan basınçlarının kontrol altında olması elzemdir. Kontrolsüz büyüme aort damarının tamamen yırtılmasına(rüptür, tüm katmanlarla beraber) neden olabilir.

Aort diseksiyonu ani sırt ağrısı, ve göğüste yırtıcı ağrı ile kendisini gösterir , hemen hemen hastaların hepsi dayanılması zor tarifsiz bir acı ile hastaneye başvururlar. Ne yazıkki hastaların bir kısmı daha hastaneye varamadan kaybedilmektedir. Tam donanımlı , güçlü alt yapıya sahip hastanelerde tanı ve tedavisi kolaylıkla yapılabilmektedir. Tedavisi cerrahi olup günümüzde aort diseksiyonu geçirmiş birçok hasta başarı ile ameliyat edilerek normal hayatına devam edebilmektedir. Diseksiyonun oluştuğu damar segmentine uygun olarak bazen çözüm damar içerisine stent yerleştirilerekte yapılabilmektedir. 

Her hastalıkta olduğu gibi aort diseksiyonunda da en kolay ve ekonomik tedavi yöntemi bu hastalıktan korunmaktır. Bu nedenle özellikle 40 yaş üstünü geçen tüm kişilerin genel kontrollerini yaptırması, söz konusu risk faktörlerine sahip kişilerin tedavilerini aksatmaması gerekir.