AK Parti MYK sonrası açıklamalarda bulunan parti sözcüsü Ömer Çelik'in konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle;

Gelinen noktada iki unsurun altını çizmek isterim. Birincisi vatandaşlarımızın tedbirlere uymasıyla birlikte bir normalleşme sürecine giriyor oluşumuz, konuşuyor olmamız son derece önemlidir. Bu alınan tedbirlere sıkı sıkıya riayet ettiğimiz için bunları konuşuyoruz. Tedbirlere ne kadar çok uyarsak normalleşme azami derecede mümkün olacak. Bütün vatandaşlarımızın sağlığını gözeterek kolaylaştırıcı adımların atılması bizi rehavete sevk etmektedir. Ümidimiz şudur; tedbirlere tam uyulsun ve normalleşme süreci ile uyumlu bir şekilde daha çok mesafe kat edelim. Geldiğimiz nokta sevindirici aşama ama aynı zamanda bundan sonra rehavete kapılmama konusunda birbirimizde telkinde bulunması gereken bir dönem. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyoruz.

Ekonomisi bizden büyük, büyük devlet gibi davranamayan sadece iri devlet olanlara nazaran nasıl bir mücadele verdiğimizi hep birlikte gördük.

SİYASETTE 'DARBE İMASI' TARTIŞMASI

Bugün bir internet sitesindeki yazarın sayın Cumhurbaşkanımızı merhum Başbakan Menderes'in akıbetiyle tehdit eden bir süreç. Aylar evvel bu dönem bir askeri bürokratın yüce Meclis'e saldırısıyla başladı. Maalesef bildiğimiz parti her zaman olduğu gibi destek verdi. Bunlar devletin bürokrasisinde olurlar, bazen 367 ile bazen muhtıra ile önümüze çıkarlar. Bazen bir Baro açıklamasıyla kendilerini gösterirler. Bunun en acısı demokrasiyi felç etme örgütünün gönüllü militanları olmasıdır, yüce Mecliste bulunmasıdır. Saray rejimi demeye başladılar. Daha önce merhum Özal ve merhum Menderes'te de görmüştür. Askeri, yargı vesayetini tahrik etmeye çalışan bir üslupları vardır. Her işin arkasında bulunurlar, önde gözükmemeye gayret gösterirler. Bu saray rejimi tartışmasını uzun zamandır yapıyorlar.

Meclis'e yeni girdiğimizde sürekli rejim tartışması başlattıklarını çok iyi hatırlıyorum. İktidarımızın ilk döneminde bir grup başkanı 'Bu meclisi biz bile açık tutamayız' diyerek merhum Menderes'e gönderme yapmışlardır. Bu bizim bildiğimiz, mücadele ettiğimiz bir yöntemdir. Demokrasi mücadelesinin en büyük fitne ve engellerden biridir.

Maalesef CHP'de grup başkan vekilinden il başkanına kadar antidemokratik imalarda bulunarak şöyle bir cümleyi yaşanmış, ödenmiş bedellerin vicdanına sahip hiç kimse kabul edemeyecektir, bu iktidar seçimle veya başka yollarla gidecek demek bu millete silah çekmenin, suikast yapmasıyla eşdeğerdedir.

Sayın Kılıçdaroğlu bugün bir gazeteciye verdiği beyanatta 'darbeden bahsedilmesini doğru bulmuyorum' demiş. Biz de bunu söylüyoruz. 'Şu mensubunuz, milletvekiliniz darbe çağrısı yapıyor, bunlara karşı bir şey söyleyecek misiniz' diyoruz, bunlara karşı bir şey söylemiyor.

"CUNTA ÇAĞRILARININ ARDINDA YASSIADA KODU VARDIR"

Biz asıl bu cunta çağrılarıyla cumhuriyetimizin ve demokrasimizin kazanımlarının örtbas edilmesine direniyoruz. Cunta çağrılarının ardında Yassıada kodu vardır. Kim rejim tartışması açıyorsa muhakkak surette zihninin arka planında Yassıada rejimini yeniden hayata geçirme stratejisi vardır. Bunun yol haritası bizce ve milletimizce malumdur. Demokrasiyi felç etme örgütü cunta çağrıları yaparak Yassıada'yı hatırlatarak sayın Cumhurbaşkanımızın akıbetinin Menderes'in akıbeti olacağına dair internet sitelerinde yayınlanmaya başladı. Bu milli iradeye yönelik suikast girişimidir. Neden bunlar hep aynı partide bulunuyor. Niye sürekli cunta çağrıları, milli iradeyi gasp etme çağrıları hep bir siyasi parti içindeki siyasetçilerden geliyor. Bunu çok iyi düşünmemiz lazım. O partideki demokrat arkadaşlarımızın buna tepki vermesi lazımdır.

Herkes kendi evini temizlemelidir. Demokrasi evini bu tür çirkinliklerden ne kadar temizlerse demokratik mücadeleye o kadar katkı verir. Milletimizin iradesi bellidir, bir daha bu ülkede Yassıada rejimi asla hayata geçmeyecektir, Yassıada rejimi cumhuriyetimizi ve demokrasimizi gasp edemeyecektir.

LİBYA VE DOĞU AKDENİZ'DEKİ GELİŞMELER

Koronavirüsle mücadele ederken çok yönlü tehditlerle de mücadeleye devam ediyoruz. Libya'daki gelişmeleri yakından izliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat takip ederek orada milli menfaatler doğrultusundaki gelişmeleri desteğini yinelemektedir. Doğu Akdeniz'de Yunanların yaptığı kışkırtmalara karşı siyasi olarak gerekli girişimleri yapıyoruz hem de silahlı kuvvetlerimiz, hava, kara, deniz kuvvetlerimiz kararlı mücadelesini sürdürüyorlar.

Suriye halkının ülkemizin güvenliğini korunmasına dönük menfaatlerin takip edilmesi önemlidir. Türkiye bütün bu süreçte G-20 içerisinde ya da başka yerlerde, büyük devletlerden büyük ve akil devlet olarak ayrışmıştır. İnsanlarını tehdit eden bir konvansiyonel olmayan tehdide karşı insanlarını koruyacak kapasiteden yoksun olmaları onları büyük devlet olmaktan uzaklaştırmış sadece iri devlet olarak kalmıştır. Türkiye büyük ve akil bir devlet olduğunu göstermiştir.

Vicdan sahiplerinin sabrını tüketecek şekilde içimizde adeta koronadan başarısız olalım diye yalan yanlış rakamlar ifade ediliyor. Ölü siyaseti artsın gibilerinden bir temenni siyasetinin peşinden koşuyor. Bunun arkasında siyasi kimlikli, bilim kimlikli kişilerin olması son derece dikkat çekicidir.

Libya'daki darbeci Hafter'i desteklemeye kalkanlar maalesef aynı çizgiden türüyor. Siyaset sadece önümüzdeki seçim için değil önümüzdeki nesil için yapıldığında kıymetlidir. Önümüzdeki seçim ve nesille ilgili derdi olmayanların ortaya koydukları tablo budur. Seçimle ilgili dertleri yok, çünkü seçim dışı yollarla iktidar değişiminin peşinde koşuyorlar. Gelecek nesillerle ilgili alınan kararları istismar onlara dönük kazanımları imha etmekten başka yaklaşımları söz konusu olmuyor.

Bu çerçevede önümüzdeki dönemde tabii ki sosyal alanda, sağlık alanındaki toparlanma, esnafımıza, vatandaşımıza verilen destekler de son derece önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Bakanlar Kurulu'na başkanlık ederek ortaya koyduğu irade çerçevesinde verilen destekler 200 milyar liraya ulaşmıştır. Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank ve katılım bankaları 5 milyon 100 bin vatandaşımıza 29 milyar 692 milyon lira bir kaynak sunmuştur.

İşletmelere sunulan kefaletli işe devam kredi desteği toplam 124 milyar 386 milyon finansman tahsis edilmiştir. Bu finansman tahsisi yapılan firmaların yüzde 97'sinin KOBİ'ler olması, orta kesimlere dönük yaygın bir destek paketinin yürürlüğe koyulmuş olmasıdır.

102 ülkeden 65 vatandaşımız getirilmiştir. Bir muhalefet yetkilisi sürekli olarak dış ülkelerden getirdiğimiz rakamlar arttıkça o kadar meseleyi takip etmekten uzak ki, 'niye ikide bir değişik sayılar açıklıyorsunuz' diyor, matematikten bile kopmuş zihniyetle karşı karşıyayız. Yurtlarda karantina süreleri dolanlar oradan ayrılıyorlar. Onların memnuniyetini duymak, hiçbir vatandaşımızı mahsun ve yalnız bırakmayacağımızın göstergesi.

Cumhurbaşkanımız 'aşı dünyanın hepsinin ortak malı olmalıdır' mesajını vermiştir. Koronavirüs sonrası dünyanın köklü bir şekilde değişeceğini öngörebiliriz. Dünyadaki salgınlar yapılar üzerinde etkiler oluşturmuştur. Tarihçi, siyaset bilimcileri, siyasi tarihçiler katolikliğin veba salgını karşısında yetersizliği, protestanlığa güç verdiğini ifade ederler. Dünya savaşının daha kısa sürede bitmesinin İspanyol gribine bağlarlar.

Korona öncesi dünya ile korona sonrası dünya da tarihteki örnekleri gibi farklı olacak. İleriye dönük bakıldığında 2. Dünya Savaşı sonrasındaki düzenin koronavirüs salgını ile bittiğini söyleyen çok kişi olacak. Dünya Sağlık Örgütü yeni düzenin ilk krizinin işaretini veriyor. Önümüzdeki en büyük kriz aşı üretildikten sonra tüm insanlığa nasıl eşit dağıtılacağıyla ilgilidir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın aşı ile söyledikleri 'dünya beşten büyüktür' prensibimizle ilgilidir. Dünya Sağlık Örgütü'nün de belirtiği gibi en büyük kriz aşının Cumhurbaşkanımızın deyişi ile 'insanlığın ortak malı' konusunda nasıl geliştirileceği meselesidir. En temelde bu süreç küreselleşmeyi sadece serbest ticaretin varlığı üzerinden tanımlayan dünyanın küreselleşmenin artık dayanışmadan bahsetmesi lazım gelir. Çevreye, topluma duyarlı iş modellerini dünya takip edecek, teşvik edecektir.